Bayramın ekonomik faturası yok mu?...

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

23 Haziran gece yarısından 2 Temmuz gece yarısına kadar geçen 9 günlük bayram tatili sona erdi.

Kimi köyünde kimileri de tatil köyünde tatillerini geçirdi. Gerçekten ailesini ziyaret etmeye, kurban kesmeye gidenler de oldu. Deniz kenarında, yatta, çadırda, otelde, tatil köyünde tatilini geçirenler de oldu.

Bayramın kutsal tarafını bilenlere ve inançlarımıza göre görevlerini yapanlara lafımız yok. Allah rızası için bu görevini ifa edenler bir tarafa…

Aynı şekilde işin sosyal boyutu da bir yana…

Bayramı vesile yapıp alınan kararlara ve bu kararların sonuçlarına bir bakalım.

Türkiye çok tatil yapan bir ülke mi?...

Tatiller konusunda her ülkenin kendi geleneği ve kültürü icabı farklı uygulamaları var. Dolayısıyla bu farklılık sürelere de yansıyor. Tatil deyince İslam dünyasının Cuma günleriyle diğer batı dünyasının cumartesi ve pazar günlerine rastlayan hafta sonu tatillerini anlamayalım. Genelde haftada 5 günlük çalışma süresinin sonundaki 2 günü tatil kavramıyla karıştırmayalım.

Esas bunun dışındaki ulusal ve dini bayramları dikkate alalım. Bizim, tarihleri her yıl değişmekle beraber, yılda 3 gün Ramazan Bayramı ve 4 gün Kurban Bayramı tatilimiz var. Ayrıca 1 Ocak yeni yıl tatili ile diğer zamanlara yayılmış 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramından 29 Ekim cumhuriyet bayramına kadar toplam 6 gün de ulusal bayramımız var.

Dolayısıyla hafta sonu tatilleri, dini bayram ve ulusal bayram tatilleri ile birlikte Türkiye’de yıllık çalışılmayan gün sayısının oldukça fazla olduğu anlaşılıyor.

Dünyada da tatil yapan ülke sayısı fazla. İnternet üzerinden taradığımızda bil bilgi bütünlüğünün olmadığını görüyoruz. Aynı şekilde ülkeler itibariyle tatil gün sayılarının çok farklı olduğunu görüyoruz. Örneğin İran 53 gün ile ilk sırada yer alabiliyor, bunu Rusya ve arkasından Lüksemburg, Finlandiya, Yunanistan gibi ülkeler izliyor.

Türkiye için işin düşündürücü tarafı, Hükümetler tarafından çalışılan günlerle resmi tatil günlerinin birleştirilerek deyim yerinde ise “korsan tatil”(!) haline getirilmesi. Hemen her yıl bu tür korsan tatillerin yaratılması.

Peki, bu durum ülkemiz için iyi bir şey mi? Ekonomimiz için yararlı mı?

Türkiye’de korsan tatil geleneğinin faturası…

Hemen her yıl tekrarlanan ilave tatillerin ülke ekonomisine etkilerini iyi değerlendirmek lazım.

Artık gelenek haline gelen yol, köprü geçişleri ile toplu taşıma ücretleri alınmıyor. Örneğin bu Kurban bayramı tatili için de 16 Haziran 2023 tarihli Resmi Gazetede 7315 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı yayımlandı.

Karara göre; Karayolları Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğunda bulunan otoyollar ile 15 Temmuz ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden geçişler bayram tatili süresince, yani 9 gün, parasız hale getirildi.

Yine aynı Kararla 4 günlük Kurban Bayramı süresince de Başkentray, Marmaray ve İZBAN seferleri ile belediye ve birliklerine ait toplu taşıma hizmetlerinden ücret alınmaması kararlaştırıldı.

Dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanının yaptığı açıklamaya göre 9 günlük bayram ve ilavesi tatil süresince 35 milyon vatandaşımız seyahat etmiş. Otoyollarımızdan 8.3 milyon araç geçmiş, köprülerimizi 1.8 milyon araç kullanmış. Belediyelerimizin toplu taşıma hizmetlerinden yararlanan sayısını bilmiyoruz.

Bütün bunlar ne anlama geliyor?...

Devletin (karayollarının) ve yerel yönetimlerin (belediyelerin) çok ciddi tutarda gelir kaybı anlamına geliyor. İşin felsefesine bakıldığında, vatandaşın vergisiyle yapılan bu yatırımlar, hayatı boyunca buralardan geçmeyen veya toplu taşımadan yararlanmayan vatandaşların aleyhine bir durum yaratıyor.

Rakamsal olarak etki analizi yapılsa çok ciddi bir kamu gelirinden vazgeçildiği görülür. Tatile gidenin bu ücreti ödeyememesi gibi bir imkânsızlığı ya da kısıtı yoktur. Hizmetten yararlanıyor ise parasını ödemesi gerekir.

Bu tatilin çok ciddi bir enflasyon etkisi yarattığı ortadadır. Gerçekten vatandaş bulup buluşturarak bayram için ilave harcama yapınca bunun fiyat artışlarını tetiklediği özellikle tatil beldelerinin bir gerçeğidir.

Öte yandan 9 günlük tatilin üretim kaybı göz ardı edilmemeli. Bu ülkenin en önemli sorunu mal ve hizmet üretimi olduğu unutulmamalı. Örneğin ihracat yapan bir fabrikanın 9 günlük üretim kaybını, aynı şekilde yurt içi veya yurt dışı tedarikçilere veya müşterilere bağlantısı olan firmaların sıkıntısını, sektörün ve işin mahiyetinden kaynaklı kısıtlılıkların yarattığı maliyet ve engelleri göz ardı etmemeli.

Konuya sadece turizm sektöründeki canlanma olarak bakmamalı. Başka sektörlerin de bu ülkenin milli gelirine üretim, ihracat ve istihdam yoluyla katkı sağladığı bilinmeli.

Sonuç olarak;

- Gelişmiş ülkelerde örneği olmayan korsan tatil süreleri uzatma uygulamasından vazgeçilmeli,

- Aynı şekilde bayram süresince kamu imkânları bedava sunulmamalı,

- Bu tür uygulamaların enflasyonu tetikleyeceği unutulmamalı,

- Üretim, istihdam ve yatırım ihtiyacımız göz ardı edilmemeli,

- Dolayısıyla keyfi uygulamaları terk etmeli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar