Batı’ya dönüş başladı
Dış politikadaki sıkışmışlık ve ekonomik kriz AK Parti hükümetini bunaltmaya başladı.
Ve sonuç;
Uzun süredir Batı ile gerilim politikası izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu terk edip, yüzünü yeniden batıya dönmenin işaretlerini veriyor.
İlk işaret dolaylı geldi; Merkez Bankası Başkanı’nın sürpriz şekilde değiştirilmesini, Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın istifası -AK Parti jargonuna göre görevden affedilmesi- izledi.
Berat Albayrak, ABD’deki Trump yönetimi ile “irtibat” açısından kilit önem taşıyordu. Erdoğan’ın damadı Bakan Albayrak ile Trump’ın damadı Beyaz Saray danışmanı Jared Kushner arasında, diplomaside “arka kanal” denilen bir iletişim modeli kurulmuştu. Böylece Türkiye-ABD arasındaki bürokrasi geriye itilip, Erdoğan ile Trump arasında doğrudan iletişim hattı açılmıştı.
Bu açıdan bakınca ABD’de Trump’ın seçimi kaybetmesi ile Bakan Albayrak’ın kabineden ayrılmasının aynı zamana gelmesi çok şaşırtıcı olmadı. Bir anlamda AK Parti hükümeti Washington’da 20 Ocak 2021’den itibaren başlayacak Başkan Biden dönemine hazırlığa başladı bile.
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Albayrak istifa krizinin hemen ardından Meclis’te yaptığı konuşmada da Batı’ya sıcak mesajlar vermesi de dikkat çekti.
Erdoğan ABD’ye, “seçim bitti, uzlaşma kanallarını sonuna kadar açalım”;
AB’ye “Rum-Yunan ikilisini şımartmaktan vazgeçerseniz, Doğu Akdeniz’de adil bir anlaşma mümkün”;
Ortadoğu ülkelerine, “halklarını kardeş, kendilerini dost gördüğümüz tüm bölge devletleriyle yeni dönemi birlikte kurmak istiyoruz” mesajları verdi. Özellikle Ortadoğu mesajı Erdoğan’ın Arap ülkelerine, en çok da Mısır’a yönelik politikasında “yumuşama işareti” olarak not edildi diplomatik misyonlar tarafından.
Erdoğan’ın bu konuşmasının ertesi günü, bu kez Adalet Bakanı Gül’den Batı’nın Türkiye’de en çok eleştirdiği alanda, yargı bağımsızlığı konusunda kritik iki mesaj geldi. Gül, “yargı hatıra, birilerinin dediğine bakmaz, yargı vicdanına hukuka bakar” dedi. İkinci kritik mesaj ise Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bağlayıcılığı konusunda oldu. Gül, “Anayasa Mahkemesi karar verip, mahkemenin uyar mı, uymaz mı gibi bir öngörülebilirliğinin olmadığı yerde, yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir” dedi.
RUSYA İLE SIKINTI ARTIYOR
AK Parti hükümetinin Batı’ya döneceğine ilişkin işaretlerin gelmesini, Ankara-Moskova hattında kapalı kapılar ardında yaşanan gerginliklerden de ayrı düşünmek mümkün değil;
İlk büyük sıkıntı Libya’da yaşandı. Moskova ile Ankara’nın karşı cephelerde yer aldığı Libya’da, BM tarafından kotarılan ateşkes anlaşması Rusya’ya yararken, Türkiye’yi tamamen denklem dışında bıraktı.
İkinci gerginlik noktası İdlib ise -deyim yerindeyse- patlamaya hazır bomba gibi; Rusya destekli Esad ordusu İdlib’e askeri yığınak yaparken, Türkiye de kendi hazırlığını yapıyor. Esad ordusunun kontrol ettiği bölgeler içinde kalan iki Türk gözlem noktası şimdiden boşaltıldı. Ankara, Esad ordusu ile yeni bir çatışma olasılığına karşılık, kuşatma altında kalabilecek Mehmetçikleri daha korunaklı bölgeye çekti. Olası çatışma hattı, Türkiye sınırına yakın, lojistik desteğin kolay ulaştırılacağı alana çekilip, o bölgeye askeri yığınak yapıldı. İdlib’de doğrudan Esad ordusu, dolaylı olarak Rusya’yla karşıya kalınması an meselesi.
Son olarak Karabağ’daki Azerbaycan- Ermenistan çatışmalarını sona erdiren ateşkes anlaşmasında da AK Parti hükümeti umduğunu bulamadı. Anlaşma masasını Rusya kurunca, sahada Azerbaycan’a her türlü lojistik desteği veren Türkiye masa dışında kaldı. Rus askeri Karabağ’ın tam ortasına yerleşirken, Türkiye’ye Azerbaycan topraklarında kurulacak bir merkezden -uzaktan- ateşkesi izlemek kaldı. AK Parti hükümet yetkililerinin “anlaşma uyarınca Rusya ne yaparsa, Türkiye de aynısını yapacak” mesajları ise önce Kremlin Sözcüsü Peskov, ardından da bizzat Rus Dışişleri Bakanı Lavrov tarafından yalanlandı. Her iki Rus yetkili de, Karabağ ateşkesinde Türkiye’ye düşen görevin “uzaktan bakmak” olacağını diplomatik bir dille tekrar tekrar açıkladılar.
Rusya’yla ilişkiler tüm cephelerde gerilince, Ankara’ya yüzünü Batı’ya dönmekten başka çare kalmadı.
Nitekim son mesaj da bizzat Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi; NATO ile büyük sıkıntı kaynağı olan S-400’ler için, NATO’da bir çözüm bulunmasını istedikleri mesajı verdi Akar.
Ancak hem ABD’deki, hem de Avrupa’daki hava artık Erdoğan hükümetinin atacağı “göstermelik” reform adımlarının yeterli görülmeyeceğini ortaya koyuyor. Herkes Ankara’dan yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, şeffaflık ve denetlenebilirlik konusunda kapsamlı adımlar bekliyor.
Aksi halde, Erdoğan’ın Batı’ya uzattığı el havada kalacak gibi…