Batık şirketi kurtarmak
Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, İki kazma kürek, iki de ırgat gerek, Ancak hadi gel yapalım şunu geri desen, Bir Sinan, bir de Süleyman gerek. Yapmak zor, yıkmak kolaydır. Hele ki bu bir ülke, kurum veya şirket ise… Gerçi bu insan kalbi için de geçerli…
Yapmanın güçlüklerini sıralamak yerine bugün, yıkmanın kolaycılığından söz edeceğim. Bundan çeyrek asır önce “asırlık markalar” diye araştırdık, 50’ye zor vardık. Türkiye’nin dört bir yanını taradık da esnaf lokantaları düzeyinde ancak 100’e tamamlayabildik. Peki, neden böyleyiz?
Cumhurbaşkanlığı forsuna bakın; 16 devlet kurmakla övünürken, 16’sına dair sürdürülebilirlik sorununu da tanımlamış oluyoruz.
Şirketleri kurarken gösterdiğimiz gayret, kurumsallaşma ile at başı gitmediği için, 2’nci kuşakta sallanıyor, 3’üncü kuşağa zor varıyor, 4’üncü kuşağı göremiyor bile…
Sebep olarak ben; göçler coğrafyasında yaşayan bir ulus olarak gelenekten geleceğe taşınma kültürünü görüyorum. Kurup başarıya taşıdığımız şirketi, var kılmak için gayretimiz sınırlı olabilir ama temel sorun; niyetimizde…
TEMSA diye bir markamız oldu. Adana’nın yüz akı başarılı bir otomotiv şirketini, “batık” hale getirdik, “kapatsın” diye bir fona sattık.
Peki, neden? Çünkü sürdürülebilirlik genlerimiz; “yap-işlet-terket” ile “hadi tırtıl, kapat kurtul” kolaycılığı arasında gidip geliyor da ondan…
TEMSA’yı bu sürecin dışına çıkarıp, onu kuran fakat onu cami avlusuna terk eder gibi satan holding üzerinde kamuoyu baskısı oluşturduk, hükümetin buna izin vermemesi için gayret ettik, nihayetinde “batan” şirketi kurtarmayı başardık.
Belki de “batan” değil, batırılan demeliydim. Zira gayretini hangi niyetin ardına koyarsan, onu gerçekleştirirsin. Bugün pek çok sermayedar; zora giren (ya da iyi yönetilemeyen) şirketini ya satma veya kapatma kolaycılığında…
Oysa yapılması gereken; şirketi bir tekneye benzetirsek, bordasında açılmış “gaflet” ve “hıyanet” deliklerini kapatmak, ona sahip çıkmak, gemisini terk etmeyen kaptanlara yönettirmek ve ekmek teknesine değer katmak yerine bireysel bencillikleriyle onu zedeleyenlerden kurtulmak… Neden şirket geleneği oluşturamıyor ve dayanıklı marka üretemiyoruz dersiniz? Benim cevabım şudur; gelenek, gelene ek demektir. Olana ek sunmaz, değer katmaz isen ekmek tekneni batması da mukadder olacaktır.