Basit usulde vergilendirmede kayıt dışılık ve çözüm önerileri

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Sercan Bakaç

Vergi Müfettişi 

Kamuoyunda son zamanlarda en çok vergilemede adalet ve eşitlik kavramı dile getirilmekte olup mevcut ve olası kayıt dışılıkların önüne geçileceği vurgulanmaktadır. Yakın zamanda yürürlüğe giren vergi reform paketinin bu amaçla düzenlendiği ve yeni vergi paketlerinin de bu amaçla düzenleneceği ifade edilmektedir. Bu amaca yönelik olarak Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından hazırlanan taslak vergi reform paketinde olarak basit usulde vergilendirmenin kaldırılması önerilmiş ancak yürürlüğe giren söz konusu 7524 sayılı kanunda yer almamıştır. 

GİB’in yayımladığı verilere göre Ağustos/2024 döneminde basit usulde vergilendirilen faal gelir vergisi mükellef sayısının 824 bin 707 olduğu tespit edilmiştir. 

1. Vergide adalet ve eşitlik kavramları

Türk Dil Kurumu’na  (TDK) göre adalet kelimesi; hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme anlamlarına gelmektedir. Vergilemede adalet, vergi yükünün toplumca uygun ve kabul edilebilir biçimde dağılımını ifade eder. Buna yönelik Anayasamızın 73. maddesinde; herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacı olduğu hüküm altına alınmıştır.

Adaletin nasıl kavranacağı ve ne tür düzenin adil olacağına ilişkin uzun yıllar süren arayışlar sonucunda en fazla kabul gören ve üzerinde uzlaşı sağlanan ilke “eşitlik ilkesi” dir. Buna göre, herkese eşit davranan bir sistem adil bir sistemdir. Bu ilke vergisel boyut açısından değerlendirildiğinde: herkesin eşit biçimde vergilendirildiği bir sistem adil bir vergi sistemi olmaktadır.

Vergilemede eşitlik ilkesi ekonomik adaletin sağlanması ve toplumda sosyal dengenin korunması açısından önemli bir ilkedir. Dolaysıyla bireylerin veya işletmelerin gelir veya varlık durumlarına göre adil bir şekilde vergilendirilmesi ilkesi olup bu ilke iki temel yaklaşım üzerinde durur. Bunlardan ilki “Dikey Eşitlik”  yaklaşımıdır. Bu yaklaşım; daha fazla gelire veya varlığa sahip olanların daha fazla vergi ödemesi gerektiğini savunur. Yani, vergi oranlarının artması, gelirin artmasıyla doğru orantılıdır. Bu duruma gelir vergisi tarifelerinin gelir seviyesine göre artması örnek verilebilir. Diğer yaklaşım ise “Yatay Eşitlik” tir. Bu yaklaşım; benzer gelir veya varlık durumuna sahip bireylerin veya işletmelerin benzer miktarda vergi ödemesini ifade eder. Yani, aynı ekonomik duruma sahip olanların aynı vergiyi ödemesi gerektiği kabul edilir.

2. Basit usulde vergilendirme 

Kayıt dışı ekonomi, devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. Kayıt dışı ekonominin engellenmesi ve belge düzeninin yerleştirilmesi amacıyla 29.07.1998 tarih ve 23417 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 4369 sayılı Kanun’la 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda (GVK) yer alan “Götürü Usulde Vergilendirme” esası kaldırılarak yerine 01.01.1999 tarihinden itibaren “Basit Usulde Vergilendirme” esasına geçilmiştir. Bu uygulama, küçük ölçekli işletmelerin yani küçük esnafın vergisel süreçlerinin daha kolay hale getirilmesi, belge düzeninin yerleştirilmesi, vergi yükününün hafifletilmesi ve kayıt dışılığı önlemek amacıyla düzenlenmiştir.

2.1. Basit usulde vergilendirmede ticari kazancın tespiti

Basit usuldeki vergi mükelleflerine, gerçek usuldeki vergi mükelleflerinden farklı olarak vergisel avantajlar sağlanmış olup GVK’ ye eklenen Mükerrer Madde 20/A’ ya göre kazançları basit usulde tespit olunan mükelleflerin 46. maddeye göre tespit edilen kazançları 01.01.2021 tarihinden itibaren gelir vergisinden müstesna kılınmıştır. Basit usulde ticari kazancın tespitine ilişkin açıklamalara GVK’nın 46. maddesinde yer verilmiş aynı kanunun 47. ve 48. maddelerinde basit usule tabi olmanın genel ve özel şartları belirtilmiştir. 

2.2. Basit usulde KDV ve belge düzeni

Kazançları basit usulde tespit edilen mükelleflerin teslim ve hizmetleri 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun  (KDV) 17/4-a bendi gereği KDV’den istisna edilmiş olup KDV Beyannamesi vermesine gerek bulunmamaktadır.

Bu usule tabi mükellefler hasılatları ile ilgili olarak, VUK hükümlerine göre fatura, perakende satış vesikaları ve ilgili mevzuatta sayılan diğer belgeleri düzenlemek ve kullanmak zorundadırlar. Aynı zamanda kendilerine yapılan mal ve hizmet teslimleri için fatura, müstahsil makbuzu, gider pusulası ve VUK gereğince uygun olan diğer belgeleri almak zorundadırlar. Ayrıca 1 /1 / 2018 tarihinden itibaren defter-beyan sistemini kullanmak zorundadırlar. 

3. Değerlendirme

Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kazançları bulundukları şehir, şehrin içindeki konumu, şehrin nüfus yoğunluğu ve özeliğine göre farklılık gösterebilmektedir. Kanunun konuluş amacı göz önüne alındığında nüfusu az olan il, ilçe, belde ve kasabalarda faaliyet gösteren basit usuldeki mükellefler açısından vergilemede adalet ve eşitlik kavramıyla örtüşmekte ancak büyükşehirlerde basit usule tabi mükelleflerin elde ettiği hasılat ile kıyaslandığında kanunun düzenleme amacına ters düşmektedir. Ayrıca küçük şehirlerde faaliyet gösteren basit usule tabi mükelleflerin tespiti ve denetimleri kolay ve mümkün olmakta iken büyükşehirlerde faaliyet gösteren bu usule tabi mükelleflerin tespiti ve denetimi zor olabilmektedir. Dolayısıyla bu denetimlerinin yapılma süreci de zaman alacağından vergi kaybına neden olabilmektedir.

Düzenlemede yaşanan temel sorun basit usule tabi mükelleflerin gerçek usulde vergilendirilmemek için kanunda belirlenen genel ve özel şartlara ilişkin kurallara riayet etmemesidir. Bu duruma örnek olarak; mükelleflerin belge almama ve vermemesi, yıllık iş yeri kira bedellerinin kontrat üzerinde düşük göstermesi ve hasılatlarının tespit edilmemesi için ödeme ve tahsilatlarında çoğunlukla nakit (para) olarak gerçekleştirmesi gösterilebilir.  Dolayısıyla bu usule tabi mükelleflerin istisna şartlarını kaybetmemek için vergiden kaçınma yoluna gittiği anlaşılmaktadır.

GVK’nin 47/2 bendi uyarınca basit usule tabi mükelleflerin 2024 yılında ödedikleri aylık kira bedeli büyükşehirlerde 5 bin 484 TL’yi, diğer şehirlerde ise 2 bin 833 TL’yi aşmaması gerekmektedir. Örneğin basit usule tabi olan Berber Bay A, mükellef olmayan Bay B’ den Ocak/2024’te iş yeri kiralamış ve kira bedelini 10 bin TL olarak anlaşmışlardır. Ancak kira sözleşmesinde kira bedeli 2 bin 500 TL olarak imzalamış kalan tutarı Bay B her ay 7 bin 500 TL elden almak üzere anlaşmışladır. Dolayısıyla bu durumda Bay B’nin beyan etmesi gereken 90 bin TL (7.500 X 12) geliri kayıt dışı kalacaktır. Kazançları basit usulde tespit edilen mükelleflerin vergi kesintisi yapma yükümlülüğü de bulunmadığından işyerini kiralayan mükellef, basit usule tabi olmanın genel şartını ihlal etmediği gibi işyeri mülk sahiplerinin iş yeri kira beyanının daha düşük göstermesine neden olmaktadır. Dolayısıyla kayıt dışı bırakılan bu gelir hazineyi vergi kaybına uğratmaktadır.

GVK’nin 48/2 bendine göre gösteren basit usuldeki bir mükellefin gayrisafi iş hasılatının 2024 yılında 340 bin TL aşmaması gerekmektedir. Ticari anlamda hasılat; satılan mal veya hizmetin miktarı ile mal veya hizmetin piyasa fiyatının çarpılmasıyla elde edilir. 

İstanbul’da kendi ticari plakasıyla bilfiil taksicilik faaliyeti yapan Bay A’nın 2024 yılında elde edeceği hasılatı minimum olacak şekilde farazi olarak hesaplayalım;

- Günde 20 müşteri aldığını ve indi-bindi ücreti ile çarptığımızda (İstanbul’da 2024 yılı kısa mesafe indi bindi ücreti 90 TL, Temmuz 2024’ten itibaren 100 TL)

Günlük hasılat = 1.800,00 TL (20 X 90 TL)

- Bay A’nın haftada 2 gün izin yaptığı düşünüldüğünde ayda 22 gün çalışırsa (Ay 30 gün olarak dikkate alınmıştır)

Aylık Hasılat= 39.600,00 TL (22 X 1.800,00)

- Elde edilen aylık hasılatı 12 ay ile çarparsak,

Yıllık Hasılat= 475.200,00 TL (12 X 39.600,00 TL)

Mevcut vergi sistemimizdeki bu uygulamaya göre özelikle İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyükşehirlerde faaliyet gösteren taksicilerin basit usulde vergilendirilmesi teknik olarak imkânsız görülmektedir. Bu örnek basit usule tabi diğer meslek grupları için de çeşitlendirilebilir.

* (Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz, kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.)

Vergilemede adalet ve eşitlik sağlamak için neler yapılabilir?

Basit usulde vergilendirme uygulamasının mevcut ekonomik ve mali şartlara uygun olması ve Anayasa’da belirtildiği üzere mali gücü doğru bir şekilde ölçecek karaktere sahip olması gerekmektedir. Dolayısıyla kayıt dışı ekonominin engellenmesi amacıyla hayatımıza giren basit usulde vergilendirme yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ve değerlendirmelere göre kanunun düzenleme amacının gerçek hayatta tam olarak karşılığını bul(un)madığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca gerçek usulde ve kesinti yoluyla vergi ödeyen mükellefler ile kıyaslandığında vergilemede adalet ve eşitlik kavramlarına da aykırı düşmektedir. 

Bu uygulamaya yönelik öneriler şu şekilde sıralanabilir;

1. Basit usulde vergilendirmenin tamamen kaldırılması

Basit usulde vergilendirmenin tamamen kaldırılmasıyla mevcut ve olası kayıt dışılığın önüne geçilecek, bu usule tabi olan tüm mükelleflerin gerçek usulde vergilendirilmesiyle birlikte vergilemede adalet ve eşitlik sağlanmış olacaktır.

2. Basit usulde vergilendirmenin kısmen kaldırılması

Basit usul vergilendirme uygulamasının sadece büyükşehirlerde kaldırılması ve/veya faaliyet alanlarının kısıtlanması uygulamayı gerçek amacına ulaşmasını sağlayabilir. Buna yönelik pilot olarak seçilen bir ilde uygulamanın eksiklikleri ve aksaklıkları tespit edildikten sonra düzenlemenin nihai hali uygulamaya konulabilir.

3. Basit Usul Takip Sistemi

Basit usulde vergilendirme uygulamasının kaldırılmaması veya kısmen kaldırılması durumunda teknolojiden yararlanma yoluna gidilebilir. Teknolojinin gelişmesi ve dijitalleşmeyle birlikte bu sisteme yönelik hayata geçirilecek dijital uygulama ile düzenlemenin asıl amacına ulaşması sağlanabilir. Yani basit usule tabi mükelleflerin takip ve denetimine yönelik GİB tarafından geliştirilecek bir dijital uygulama (Basit Usul Takip Sistemi) ile kayıt dışılığın önüne geçilebilir. 

Örneğin bu sisteme dâhil olan mükelleflerin ödemeler ve tahsilatlarını münhasıran banka yoluyla (banka hesabı, kredi kartı, ÖKC vb.) gerçekleştirmesi, bankaların da mükelleflerin banka hesaplarında biriken hasılatlarını dönemsel olarak veya yılsonunda GİB’ e bildirmesiyle bu mükelleflerin teknik takibini kolaylaştıracaktır. Ayrıca yakın zamanda kira sözleşmelerinin (e-kontrat) e-devlet üzerinden yapılmasına ilişkin düzenlemenin hayata geçirilmesi sonucunda e-kontratların da bu sisteme entegre edilmesi mevcut ve olası kayıt dışılığının önüne geçilecektir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar