Bankalar mevduat ve kredi kıskacında
Son dönemde bankaların sıkıntısı artmaya başladı. Bankalar neyi nasıl yapacağını bilmekte zorlanıyor.
Normal koşullarda bankaların fonlama kaynakları; kendi öz kaynakları, ağırlıklı olarak yurt dışından kullandıkları sendikasyon, seküritizasyon, proje kredileri ile topladıkları Türk Parası ve döviz cinsi mevduatlardır. Bunların içerisinde en büyük payı da bireysel ve kurumsal müşterilerden toplanan vadeli ve vadesiz Türk Lirası ve döviz mevduatlarıdır.
Söz konusu kaynaklar; bireysel ihtiyaç sahiplerine konut, taşıt, ihtiyaç kredileri, şirketlere BCH dediğimiz krediler, uzun vadeli proje kredileri, ihtisas kredileri olarak kullandırılır.
Bankaların bu işteki kazancı, basit anlatımla, topladıkları mevduatlara ödedikleri faizler ile verdikleri krediler için tahsil ettikleri faizler arasındaki farktır. Yani ödedikleri mevduat faizleri topladıkları kredi faizlerinden daha düşük ise kar etmiş olurlar.
Son dönemde bankaların yüksek karlar ettiği biliniyor. Fakat son dönemde bankaların karları azalmaya ve hatta negatife dönüşmeye başlıyor.
Şöyle ki; Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın “makro ihtiyati tedbirler” manzumesindeki düzenlemeleri bu sonucu doğuruyor. Özellikle geçtiğimiz ayın ortalarından bugüne geçen sürede bankalar yüksek faizden mevduat alıyorlar ve düşük faizle kredi veriyorlar.
Aşağıdaki özet bunu açık bir şekilde sergiliyor.
Tablodan da görüldüğü üzere 2021 yılının sonunda kredi faizi mevduat faizinin yüzde 5.5 üzerinde iken, yani bankalar kârlı pozisyonda iken; içinde bulunduğumuz Kasım ayının ortasında bu tablo tersine dönmüş. Yani Kredi faizi mevduat faizinin yüzde 5.81 altında kalmış ve böylece bankalar zararlı konuma düşmüş.
Bu kararda Merkez Bankası’nın 18 Ekim 2022 tarih ve 41 sayılı basın duyurusunun etkili olduğu anlaşılıyor. Yeni düzenlemeye göre Merkez Bankası’nca belirlenen usul ve esaslara göre bankalarca gerçek ve tüzel kişiler için mevduat tutarına göre ilave menkul kıymet tesis edilecek.
Bilindiği üzere bankaların yabancı para mevduatının yüzde 5’ine kadar tahvil tutması gerekiyor. Bu oran yeni yıldan itibaren Türk Lirası mevduat lehine değiştirilmiş. Yeni düzenleme ile 2023 yılı başından itibaren Türk Lirası mevduat oranı yüzde 50 ve yüzde altmışın altında kalırsa ilave 2 ve 7 puan tahvil yükümlülüğü getirilmiş.
Ancak; KOBİ, esnaf, mali kesim, KİT, tarım, ihracat ve yatırım kredileri, kurumsal kredi kartları hariç, kullandırılan ticari kredilerin yüzde 30’u oranında tahvil tutma şartı korunmuş. Aynı şekilde yılsonuna kadar kredi stoku artışı yüzde 10’u aşarsa, aşan utar kadar tahvil tutulması gerekiyor. Bunun yanı sıra kullandırılan ticari kredi faizi referans oranının 1.4 katını aşarda yüzde 20 ve 1.8 katını aşarsa yüzde 90 tahvil tutma şartı bulunuyor.
Makro ihtiyati tedbirler adı altındaki bankacılık sektörüne yönelik düzenlemeler adeta ezber bozmuş durumda. Bankalar kredi ve mevduat açmazı ile kamu kağıdı niteliğindeki menkul kıymet bulundurma çıkmazı arasında.
Yani “kırk katır mı, kırk satır mı?”. Bankaların kafası karışık. 5 yıl vadeli ve yüzde 10’un altındaki faizi ile kamu kağıdı tutmak ile daha düşük kredi faizinin maliyetine katlanmak arasında bankalar git gel yaşıyor.
Oysa bankaların para ve faiz politikaları ve sağlıklı döviz kurlarına yönelik istikrarlı düzenlemelerle yönetilmesi gerekiyor. Açıkçası “arabayı atların önüne koşmak yerine, atları arabanın önüne koşmak” şart.