Bakır sektörü ve Uluslararası Bakır Çalışma Grubu (ICSG) toplantısı
Bakır periyodik cetvelde “Cu” simgesi ile yer alan, doğada bol bulunan, üretilmesi ve işlenmesi kolay, sanayide birçok alanda kullanılan bir metal. Etimolojik olarak Roma İmparatorluğu döneminde bakır üretimi Kıbrıs’tan sağlandığı için bu metale aes сyprium (Kıbrıs'ın metali) adı verilmiş, elementin çoğu dildeki ismi de bu kelimeden türemiş. Kıbrıs da bakır yatakları zengin bir ada olarak biliniyor. Dünyanın neredeyse hemen her bölgesinde bulunan bakır hem kendi başına hem de kıymetli alaşımlar oluşturularak kullanılabilmesi nedeniyle sanayi için önemli bir girdi teşkil ediyor. Örneğin, elektrik iletimi konusunda gümüşten sonra doğadaki en iletken metal çeşidi bakır, genelde elektrik donanımları için kullanılmakla beraber kalay işleminden geçirilerek mutfaklarda pişirme aracı olarak da kullanılabilir zira elektrik iletiminde sergilediği performansı ısı iletiminde de aynı şekilde gösterir. Ayrıca, alaşımlara dâhil edilerek metalleri güçlendirmede ve esneklik kazandırmada da kullanıldığından inşaat sektöründe de en önemli metallerden biri konumundadır. Yine aynı özellikleri taşımasından ötürü bakır, ulaşım sanayinde de kullanılan bir metal. Kimyevi ürünler ve takı endüstrisi de bakırın yoğun olarak kullanıldığı diğer alanlardan bazıları.
Uluslararası Bakır Çalışma Grubu’nun (ICSG) 27-28 Nisan tarihlerinde Lizbon’da gerçekleştirilen altmış birinci toplantısına, üye devletlerin delegeleri, danışmanlar ve sektör temsilcileri ile İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) temsilcileri iştirak etti. Katılımcılar, bakır üretimi, tüketimi ve sektörün mevcut durumuna ilişkin öngörülerini ve görüşlerini dile getirdiler. Öngörüler çerçevesinde: Bakır madeni üretiminin 2023 yılında yüzde 3.3, 2024 yılında yüzde 2.5 artması; Rafine bakır üretiminin 2023 yılında yüzde 2.6, 2024 yılında yüzde 4.4 artması; Rafine bakır tüketiminin 2023 yılında yüzde 1.4, 2024 yılında yüzde 2.8 artması; Rafine bakır üretim/tüketim dengesinin 2023 yılında 114 bin ton ekside, 2024 yılında ise 298 bin ton artıda olması bekleniyor. Üretim artışının Demokratik Kongo Cumhuriyet, Peru ve Şili’de yer alan madenlerin kapasite artışı ve bazı başka ülkelerde covid sonrası üretimin eski seviyelerine dönmesinden kaynaklandığı ifade ediliyor. 2023 yılında rafine bakır üretiminin Şili, Endonezya ve ABD’deki madenlerdeki operasyonel sorunlar ve tamir bakım işlemleri nedeniyle sınırlı olacağı, sürdürülebilirliğinin Çin’deki kapasite ile dengeleneceği değerlendiriliyor. Tüketim tarafında da Çin’in sıfır vaka politikasını sonlandırmasının bir sonucu olarak 2023 yılında covid öncesi tüketim rakamlarını da aşan yüzde 2.3’lük bir artış olması bekleniyor.
Firesiz olarak yenilenebilme ve karbon emisyonu açısından doğa dostu olan bakırın önemi ve üretim miktarı artmaya devam ediyor. ICSG verilerine göre, dünya bakır madeni üretiminin yüzde 41’i Latin Amerika’da, yüzde 21’i Asya’da, yüzde 13’ü Afrika’da, yüzde 12’si Kuzey Amerika’da, yüzde 9’u Avrupa’da ve yüzde 4’ü Okyanusya’da gerçekleştiriliyor. Üretimde ilk beş ülke sırasıyla, Şili, Peru, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri. 2026 itibarıyla 2021 yılında 26 milyon ton olan üretimin yüzde 14,2 artışla 31,2 milyon ton olması bekleniyor. Kapasitelerine göre ilk beş bakır madeni 1,5 milyon ton ile Şili’deki Escondida, 800 bin tonla Endonezya’da Grasberg, 630 bin tonla yine Şili’deki Collahuasi, 570 bin tonla ABD’deki Morenci ve 500 bin tonla Meksika’daki Buenavista del Cobre olarak sıralanıyor. Rafine bakırda ise Çin toplam üretimin yüzde 42’sini, Şili yüzde 9’unu, Japonya yüzde 6’sını ve Kongo yüzde 5’ini karşılıyor. Kapasitelerine göre ilk beş rafineri de Çin’de yer alıyor. Bakır ticaretinde tonaj sırasına göre bakır konsantreleri, rafine bakır, bakır alaşımlı yarı mamuller, hurda bakır, bakır bar ve anot ilk beşteki ürün kategorileri olarak sıralanıyor. Bakır cevheri ve konsantresi ihracatında ilk beş ülke sırasıyla, Şili, Peru, Endonezya, Meksika ve Avustralya. İlk beş ithalatçı ise Çin, Japonya, Güney Kore, İspanya ve Almanya. 1900 yılında 500 bin tondan az olan rafine bakır kullanımı 2022 yılına gelindiğinde her yıl ortalama yüzde 3.3’lük bir büyümeye karşılık gelen 26 milyon tona ulaştı. Türkiye’de yıllık ortalama 110 bin ton metal bakır üretiliyor, bu da dünyadaki bakır üretiminin ancak yüzde 0,6’sına tekabül ediyor.
Bakır insanoğlu tarafından yaklaşık 7.000 yıldır kullanılagelmekte. İlk kullanılmaya başladığı zamandan bugüne bakırın öneminin giderek arttığını söyleyebiliriz. Daha yeşil, daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir gelecek açısından bakır kullanımı önemli. Zira, bakırın geri dönüştürülmesi değerli bir metalin yeniden ekonomiye kazandırılması açısından çok verimli bir yöntem. İkincil bakır üretimi yani geri dönüşüm ile üretim sayesinde, birincil bakır üretimine göre yüzde 85 oranında enerji verimliliği ve karbondioksit tasarrufu sağlanabiliyor. Bazı kaynaklarda yeşil metal (green metal) olarak da adlandırılan bakır, yenilenebilir enerji kullanımının artmasına paralel olarak, güneş panelleri üretiminde yoğun olarak talep görüyor. Bakırın karbon emisyonu, diğer metallerin karbon emisyon oranları ile karşılaştırıldığında çok daha düşük. 2030 yılına geldiğinde karbon ayak izi oranında bakır kullanımı sayesinde yüzde 6’lık bir düşüş sağlanabileceği değerlendiriliyor. Bakır iletkenlerin kompaktlığı sayesinde manyetik çelikler, kaplama, yalıtım, bağlantı elemanları ve kablo bağlantı yapıları gibi materyallerde enerji tasarrufu sağlanıyor. Aynı verimliliğin bakır olmadan sağlanabilmesi için motorlar, transformatörler ve kablolar gibi elektrik ekipmanlarında yüzde 20 daha fazla malzeme kullanılması gerektiği ifade ediliyor.
Bu yazı için araştırma yaparken, bakırın insan hayatının diğer alanlarındaki önemine ilişkin bazı faydalı bilgilere de ulaştım. Bunlardan birkaçını paylaşacak olursam: Bakırın, insanların, hayvanların ve bitkilerin hayatlarını sürdürürken ihtiyaç duydukları bir mineral türü olduğunu, örneğin; bakırın insanlarda hamilelik esnasında bebek için, doğumdan sonra da hayat boyu beyin fonksiyonlarının sağlıklı şekilde çalışması ile yaraların iyileşmesi için önemli bir mineral olduğunu, bakır eksikliğinin kanda ve kan damarlarında bozulmalardan, kemik formasyonunda bozulmalara, ciltte pigment veya renk kaybına kadar çok çeşitli ciddi sağlık sorunlarına sebep olabileceğini, ayrıca toprak yeterli bakır ihtiva etmediğinde üretken bir tarım sürdürmenin mümkün olmayacağını, dünyanın en önemli iki besin kaynağı olan buğday ve pirincin yeterli bakırın olmadığı bir toprakta gelişemeyeceğini, bakır eksikliğinin rekoltede düşüşe ve tarımsal çıktı kalitesinin düşmesine sebebiyet vereceğini öğrendim. Bu da bana maden ve metallerin gündelik yaşamdaki önemine atfen kullandığımız “hayatımız maden” mottosunu anımsattı.