Bakakalırım giden dünyanın ardından
Piyasalar bardağın dolu tarafını görmeye devam ediyor. Büyümenin canlanmasını satın alan hisse senedi yatırımcısı salgında üçüncü dalga işaretlerini, enflasyonun kıpırdanmaya başlamasını ve uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükselişi umursamıyor.
Dünya borsaları düşük hacimle yeni zirveler yapmaya devam ediyor. Ekim ayından beri en uzun yükselişini yaşayan ABD hisselerinin Mart 2020 dip seviyelerine göre getirisi yüzde 85’i aştı. ABD’ye göre geride de kalsalar Avrupa borsaları yükselişe yeni zirvelerle katılıyor.
Ancak tüm gemileri yüzdüren bir para girişiyle karşı karşıya değiliz. ABD ile artan gerginliği ve finansal koşulların sıkılaşmasını satan Çin borsası şubat ayında gördüğü zirvenin yüzde 13 altında işlem görüyor. Japonya ve Hindistan’da vaka sayılarındaki artış ve birçok ülkede aşılamanın yavaş ilerlemesi de Asya borsalarını baskılıyor.
Türkiye varlıklarında dünyadan bağımsız satışlar devam ediyor. Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması sonrasında alış önerdiğimiz dip seviyelerin halen üzerindeyiz. Ancak ne küresel büyümenin güçlenmesinden ne de ABD tahvillerinin gördüğü zirve seviyelerden gerilemesi ve doların gülümsemesinin yarattığı iyimser dalgadan yararlanabiliyoruz.
Merkez Bankası’nın ekonomistlerle yaptığı toplantıda verdiği sıkılaşma mesajına piyasaların verdiği pozitif tepki maalesef kalıcı olmadı. Paskalya tatilinden dönen yabancı yatırımcının satmaya devam etmesi risk iştahını bozdu.
Üçüncü dalgadan en çok etkilenenler arasında olmamamız ve Rusya’nın Ukrayna’yı tehdit etmesi nedeniyle ABD’nin iki savaş gemisini Kara Deniz’e göndereceğini açıklaması geçen hafta Borsa İstanbul’daki kayıpları artırdı. MSCI Türkiye sene başından beri yüzde 21 kayıpla en kötü performans gösteren gelişmekte olan ülke endeksi konumunda.
Türkiye varlıkları kısa vadede dünyadan negatif ayrışmaya devam edebilir. Küresel konjonktür Türkiye’yi desteklemiyor. Avrupa’ya entegre bir ekonomi olarak ABD ve Çin kaynaklı büyümeden tam olarak yararlanamıyoruz. Buna karşın yüksek emtia fiyatları, güçlü dolar ve yükselen faizlerle büyümenin faturasını ödemek zorunda kalıyoruz.
Belalı bir coğrafyada yaşıyoruz. ABD’nin can düşmanı olarak gördüğü iki ülke, Rusya ve İran ile komşuyuz ve uzun süreli ekonomik ilişkilerimiz var. Jeopolitik risklerin arttığı bir ortamda haklı ya da haksız gerekçe ile fark etmez, ilk sattıkları piyasa oluyoruz.
Lafı uzatmadan toparlayayım. Geçmiş verinin incelenmesi küresel risk iştahının bozulmasına ve jeopolitik risklerin artmasına karşı kırılgan olduğumuzu gösteriyor. 2020 yılında uygulanan genişleyici para politikası ve finansal baskılama nedeniyle yaşanan rezerv kaybı kırılganlığımızı artırmış durumda.
Karamsar değiliz. Ankara doğru ekonomi politikaları uygular ve dış politikada hata yapmazsa bu zor dönemi asgari kayıp ile aşarız. Yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon ve yavaş büyüme ile yolumuza devam ederiz. Bakakalırız giden dünyanın ardından.