Azalan kaynak gereksinimi ve 2020
Tekrarlamaya gerek yok. Detayları, nedeni, nasılı kapsamlı bir şekilde biliniyor. 2018 yılında takip edilen olumsuz gelişmelerin ardından bugün konuştuğumuz başlıkların altyapısını anlamak daha bir yol gösterici oluyor. Ne gibi? Mesela azalan dış finansman ihtiyacı, yansımaları ve gelecek dönem beklentileri üzerine kafa yormak konusu. Hazır piyasalarda konuşacak bir şey kalmamışken ne zamandır anlatmak istediklerimi sesli düşünmekte fayda var. Gelin birlikte ilerleyelim.
2018 yılının ikinci yarısı ile birlikte ülke olarak tüketim iştahımız azalış gösterdi. İthal ettiğimiz mallardaki fiyat artışı reel anlamda gelir tarafındaki kaybın doğal bir sonucu olarak iç tüketim tarafından büyümenin sekteye uğramasına neden oldu. Şimdi direkt böyle söylediğimiz zaman kulağa ilk etapta hoş gelmiyor belki ama her kötü olaydan çıkan iyi sonuç gibi bakmakta fayda var. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Bir-iki paragraf aşağıda anlatmaya çalışacağım.
Ülke ekonomilerini araba kullanmak gibi düşünelim. Sürekli aynı devirde gitmek imkan dahilinde mi? Pek değil. Dönem dönem azaltmak ya da artırmak gerekiyor. Burada; yol koşulları, havanın değişimi, araba içerisindeki yolcu sayısı ve yolun mesafesi gibi farklı değişkenleri hesaba katmak gerekiyor. İstikamet belli olduktan sonra diğerleri siz majör bir hata yapmadıkça ve kuralına göre hareket ettikçe çok fazla değişim gösteremiyor.
Türkiye ekonomisi 2001 krizi sonrasındaki dönemi ortalama büyüme hızını yukarı taşıyarak geçirdi. Bizim yaptıklarımız kadar dış alem gelişmeleri de gelişimde etkili oldu. 2008-09 global krizi sonrasındaki ultra destekleyici koşullar özellikle dış finansman tarafında ‘sıcak para’ girişine ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için suyun akışını hızlandırdı. 2002-07 döneminde ekonomimiz ortalamada (yıllık bazda) yüzde 7.15 büyürken, 2010-13 yılları arasında bu performansı yüzde 8.31’e taşıdı. Ancak, devam eden süreçte yine iç ve dış farklı etkenlerin bileşimiyle bahse konu rakam aşağı yönde güncellenmek zorunda kaldı. 2014-16’da yüzde 4.7’ye gerileyen büyüme ortalamamız 2017’deki KGF teşviki ile yıllık bazda yüzde 7.4’e yükseldi. Nedir? Geçmiş dönem ortalamalarının yaklaşık 3 puan kadar üzerine sadece tek bir yıl içerisinde gelinmiştir. Sonucunda da yine farklı başlıkların devreye girmesi ve artan kırılganlıklarla 2018’i yüzde 2.6’da tamamlarken, 2019’u ise yüzde 0.5 civarı bir noktada kapatmaya hazırlanıyoruz.
2019’un devraldığı sorunlar anlaşıldığı üzere ihtiyaçlardaki değişimle birlikte dış finansman tarafında ihtiyaç duyduğumuz rakamın da aşağı yönde gelişim göstermesine zemin hazırladı. Örneğin, Aralık 2017’de 1 yıl içerisinde temin etmemiz gereken kısa vadeli dış borç rakamımız 177.4 milyar dolar, vermemiz muhtemel cari işlemler açığımız 30-35 milyar dolar düzeylerinde iken (toplamda 200-210 milyar dolar aralığı), olumsuzlukların ardından hem 2018 hem de 2019 için söz konusu rakamların gerilediğini gördük. 2018’de cari işlemler dengemizdeki açık 2017’ye kıyasla 20 milyar dolar daha az bir şekilde 27.2 milyar dolar olurken, ortalama açık rakamımızda ay bazında 3.9 milyar dolardan 2.2 milyar dolara geriledi. Dahası, Ağustos-Kasım döneminde toplamda 7.5 milyar dolar fazla verdik.
Benzer durum 2019 içerisinde de devam etti. İlk 10 aylık dönemde ortalamada 402 milyon dolar fazla veren denge, toplamda 4.8 milyar dolar biriktirdi. 2018’in aynı dönemindeki rakamlar sırasıyla -2.6 milyar dolar ve -26.7 milyar dolar olmuştu. Buradaki gelişmeler; i) Ucuzlayan lira cinsi malların net ihracata katkı sağlamasından ii) Azalan ithalat talebi iii) Destekleyici turizm gelişmeleri iv) Kamu desteğine dek geniş bir yelpazeden oluşuyor. TCMB’nin Ekim ayı verilerine göre, 12 ay vadedeki kısa vadeli dış borç rakamımız 167.3 milyar dolar seviyesi ile Mart 2017’deki 168.3 milyar dolar seviyesinin hemen aşağısına dek gerilemiş durumda. Kuşkusuz daha az tüketip, daha az üretim yapmak ve yatırımları azaltmamızın ciddi etkisi var.
2018’in ikinci yarısı ve 2019’un tamamını azalan dış kaynak gereksinimi ve trend büyümemizden yaklaşık 3.5-4 puan uzaklaşarak geçirdik. Gelecek yıl için farklı hedeflerimiz var. Yüzde 5 büyümeye giderken, enflasyonu tek hane yapmaya ve cari dengeyi sınırlı düzeyde açıkla geçirmeye çalışacağız. Bu noktada birkaç rakamı hatırlamakta fayda var. Eylül 2018’de bankaların uzun vade borç çevirme oranı 12 ay ortalamada yüzde 106 iken Ekim itibarıyla yüzde 64’e geriledi. Çok uzağa gitmeden 2017-18 ortalamasına göz attığımızda ise yüzde 97’yi görmek mümkün. O halde, nedir? Azalan kredi ihtiyacı ve düşük büyüme bankalarımızı da finansman ihtiyaçlarını daha düşük düzeylerde çevirmeye yönlendirmiştir. Dikkat; borçlanamadılar değil, bilinçli şekilde bilanço yönettiler. Keza benzer durum yurt dışı ihraçlar için de geçerli. 2017’de nette 6.5 milyar dolar olan rakam 2018’de -744 milyon dolara, 2019-10 ayda ise -1.1 milyar dolara geriledi.
2020’yi kafa yorarken dış finansman gelişmelerini iyi çalışmak gerekiyor. Sistemde biriken yabancı para mevduatların liraya dönüşüp kredi kanalına geçmesi ve toparlanacağı düşünülen iç talep ilk akla gelen başlıklar. Her anlamda test yılımız olacak 2020. Olur da hedeflediklerimizi başarabilirsek konuştuğumuz konular sonrası için farklı bir yöne evrilecek.