Ayrışan yıl başlangıçları
Farklı kıtalar ve varlıklar nezdinde enteresan tabloların şekillendiği bir 2024 başlangıcı izliyoruz.
ABD’de teknoloji grubunun sürüklediği hisse senedi rallisi dünyanın geri kalan kısmına yayılmakta başarılı olamıyor. Nasdaq bileşik endeksindeki %7’lik yükselişe, %5 ile S&P 500 de katılım sağlarken, Dow Jones ise %3’te daha sınırlı bir hareket kabiliyeti ortaya koyuyor. Öte yandan global endeksler ABD’nin yüksek katkısı sayesinde YBB %3 prim sergilerken, ABD hariç sepetteki ayrışma %-3 ile kendisini çok daha net gösterir pozisyonda yer alıyor.
USD bazında elma-elma hesabı yapacak olursak, Avrupa’da %-2, olağan şüpheli Çin’de (MSCI endekslerini konuşuyoruz) %-8 ve Japonya’da ise %3 düzeyinde prim ile karşılaşıyoruz. Görüldüğü üzere ABD ve diğerleri durumu makro ekonominin yanında fiyatlama performansları açısından da net şekilde görülüyor. Japonya ise ekstra bir örnek olarak pozisyonunu korumaya devam ediyor. BOJ’un inatla sürdürdüğü negatif faiz politikasının yanında Buffett’ın Japon varlıklarında pozisyon artırımına gittiği açıklamasından bu yana oluşan ciddi iyimser tabloyu eşzamanlı okumaya çalışmaktan zarar gelmez.
Yerel varlıklar cephesi de en az Japonya kadar farklı bir örnek olarak bir kez daha karşımıza çıkar pozisyonda yer alıyor. Aralıkta global hisse senedi rallisinden negatif yönde ayrışan Türk hisse senetleri yıl başlangıcından bu yana %15 (USD cinsi) yükselişle önemli bir farklılık ortaya koyuyor. Ocak ayının ilk kısmında öne çıkan bankacılık kesimine ait sahneyi sanayi tarafı devralırken, XUSIN endeksi son 7 haftanın tamamında artı bölgede yer almayı başardı. Yine haftalık bazda bakacak olursak, XBANK ise 4 haftanın ardından ilk kez %2.28 ile (TRY bazında) takip edildi. Burada temel düşüncemiz, endeksteki ralli eğiliminin devamı için sektör-hisse ayrışmasının belirginleşmesi gerektiği ve bankacılık tarafının artık oyuna girmesi yönünde. Söz konusu yükselişi biraz da bu eksende okumanın faydalı olacağını düşünüyoruz.
Son gelişmeler ışığında yerel varlıkların seyrini konuşmak gerekiyor. TCMB’deki görev değişiminin ardından Başkan Karahan ilk kez basın karşısına geçerek Enflasyon Raporu sunumunu gerçekleştirdi. Meslek hayatımın ilk yıllarında sıklıkla fiziken katılmaya özen gösterdiğim sunumlara uzun yıllardır katılım sağlamıyordum. Ankara’da gerçekleştirilen toplantıya katılımımdan yaptığım ilk çıkarım TCMB yönetiminin “ekip” kavramını iletişim anlamında öne çıkardığı oldu. Başkan ve iki kritik yardımcısının sunumun soru-cevap kısmını birlikte gerçekleşmesi iletişim anlamında ciddi bir farklılaşma. 10 yıldan uzun bir süredir ilk kez TCMB’nin bu tarz bir hamle yapmasını “tekil” iletişimden “ekip” iletişimine geçiş anlamında önemsemek gerekiyor. Başkan Karahan’ın soru-cevap kısmındaki rahat pozisyonu ve notlarına bakmadan verdiği cevaplar teknik anlamda konuya hakimiyetini fazlasıyla ortaya koyuyor. %36’da korunan yıl sonu enflasyon tahmini bana göre sürpriz bir duruş değil. Başkan Yardımcısı Akçay’ın da belirttiği üzere, TCMB, beklentileri çıpalama çabasında olduğundan henüz 3 ay önce açıkladığı bir tahminde güncellemeye gitmesi pek olası değildi. Yine TCMB’nin verdiği bilgilere göre, enflasyon patikasındaki “gerçekleşmiş seyir” kendi beklentileri ile paralel. Ancak, riskler olduğunu onlar da kabul ediyor.
Gelecek dönem açısından Başkan Karahan’ın sunumundan çıkardığımız iki kritik yönlendirme var: i) likiditenin seyri ii) beklentilerin çıpalanması. Her ikisi de hali hazırda piyasanın izlediği göstergeler. Mevduat faizlerine birçok kez yapılan atıflar da kritik sac ayaklarının farkında olunduğunu gösteriyor. Keza son düzenlemelerin ardından yeniden faizlerin yukarı yönde hareketlenme içerisinde olduğunu da kendileri belirttiler. TL varlıklara geçişin devamı açısından mevduat faizleri çok ciddi bir detay ve böyle olmaya da devam edecek.
ER sunumu orta-uzun vade açısından Türk varlıklarına yönelik düşüncelerimizi bir kez daha teyit etmemize imkan tanıdı. Kısa vadede ise Hazine ve diğer kurum/ şirketlerin gerçekleştirdikleri dış borçlanmaları önemsiyoruz. Özellikle TVF ve Hazine’nin peş peşe attığı adımlar ve zamanlamanın Hazine cephesinde ER sunumu ardına gelmesi bize göre sürpriz değil. Başkan Karahan’ın sunumu ve dış borçlanmada oluşan maliyet- talep koşulları bir nevi güvenoyu düşüncesini gösteriyor.