Ayrışan ve zorlaşan fiyatlamalar
“2024 biter mi, 2025’ten ne beklenir, yıl nasıl başlar” sorularının gölgesinde neredeyse ocak ayını tamamlamaya hazırlanıyoruz. ABD’de görev değişiminin öncesi kadar sonrasına yönelik senaryolar da hala daha gündemi meşgul eder pozisyonunu koruyor. Başkan Trump’ın hangi açıklamasından nasıl bir sonuç çıkacağını kestirmek kolay değil. Muhtemel tarife piyangosunun hangi ülke(ler) üzerinden şekilleneceği en merak edilen başlık konumunda.
Global piyasalar ile yerel varlıklar arasındaki ayrışmanın biraz daha belirginleştiği günlerdeyiz. Ancak, hikayeye nereden durduğunuz ve baktığınız açıya göre farklı sonuçları da çıkarmak mümkün. Nasıl? Örneğin, kasımdaki seçimlerden bu yana USD bazında gelişmekte olan ülke varlıkları ile BIST 100 endeksi arasındaki ayrışma fazlasıyla belirgin. Türk hisse senetleri, ABD seçimleri sonrasında rölatifte güçlü kalmayı USD bazında başarıyorlar. Burada sorulması gereken sorulardan birisi, gelişmekte olan ülkelerdeki varlıkların mı zayıf kaldığı, yerel varlıkların mı güçlü durduğu. TL bazındaki performansa ve genel eğilime baktığımızda, Borsa İstanbul’daki genel gidişatın en azından lokaller açısından tatmin edici düzeylerde olduğunu söylemek kolay değil. Üstelik, TCMB’nin faiz indirim sürecini konuşuyor ve fiilen uygulamalarını takip ediyorken. Öte yandan gelişmekte olan ülke varlıkları ise bir miktar daha zayıf pozisyonda. Muhtemel tarifelerden, ülkeler bazındaki farklı hikaye ayrışmalarına ve EURUSD paritesinin her iki yanındaki çaprazların etkiledikleri gruplar bazında tartışmayı genişletebiliriz.
Amerikan dolarının yükseliş ve dengelenme sürecinde şu an için ikinci kısımda yer aldığımız kanaatindeyiz. ABD seçimleri öncesinde nispeten zayıf kalan pozisyonlanmanın, süreç içerisinde kuvvetlenmesi ile birlikte Amerikan dolarında çok ciddi düzeyde değer kazancı takip edildi. 6 haftalık rallinin ardından son 2 hafta herkes için soluklanma imkanı yaratıyor. Bu esnada tahvil faizlerinin de yükselişe eşlik etmesi, genel finansal koşulların sıkılaşmasına ve faiz indirimlerinden beklenen etkinin sınırlı kalmasına zemin hazırladı. Şimdilerde ise görev teslimi esnasındaki “sanılan kadar sert duruş sergilenmemesi” ve kısmen de sonrasındaki sürecin yansımaları, uzun yönlü dolar pozisyonlarının dengelenmesini sağlıyor. Bu da nefes aldırıyor. Elbette EURUSD paritesinin de yakın dönem diplerinden toparlanma çabası, başta Doğu Avrupa varlıkları olmak üzere, Avrupa endekslerindeki yükselişin de açıklayıcısı konumunda.
Türk hisse senetleri bu esnada rölatifte kuvvetli kalır pozisyonda yer alsa da BIST cephesinde genel bir “yükselememe problemi” olduğu aşikar. Çaba var, ancak, sonuca ulaşmak zayıf kalıyor. Ya da arzu edilen ölçekten uzakta. Teknik analize aşina olan cephenin paylaştığı görüş(ler) ise, ağırlıklı, yükseliş formasyonu içerisinde olunduğu ve bunun zaman aldığı şeklinde. Haber akışının da etkisi elbette var. Yakın zaman içerisinde 4Ç finansalları açıklanmaya başlayacak. Bankacılık sektörü bir kez daha takvim açısından önderlik edecek. Genel düşüncemiz, 3Ç finansallarına paralel, biraz daha olumlu seyir gözlenmesi. Sakin olunacağı kanaatindeyiz. Ancak, muhtemel her pozitif sürpriz, diğer koşulların da destek vermesi durumunda, çok daha pozitif bir tablo oluşumuna imkan tanıyabilir. Geride kalan haftada izlediğimiz son PPK’dan yansıyan başlıkların her ne kadar net şekilde anlaşıldığı kanaatinde olmasak da takvim içerisindeki her toplantıda faiz indirimi olabileceği şeklindeki beklentilerde değişiklik olmadığını belirtelim. Son olarak, Moody’s’ten beklenen teknik not ayarlamasının gelmemesi, her ne kadar açıklaması olsa da, sınırlı düzeyde yatırımcı algısını baskılaması ihtimali göz ardı edilmemeli. Gün sonunda politika faizinde 500bp’lık indirimin getirdiği daha farklı bir tablonun karşımızda yer aldığı da unutulmamalı. Ticari kredi faizlerinde rekabet kaynaklı sanılandan çok daha hızlı bir geri çekilme süreci söz konusu olabilir. İlk sinyallerini Aralık toplantısı sonrasında yeni yılda almıştık. Muhtemeldir ki devamı ikinci adım ile birlikte gelecektir. İşte bu, ilk çeyrek finansallarının sonrasına kalmasına beklediğimiz bilanço yansımalarını kısmen de olsa hem etki hem de zamanlama olarak öne çekebilecek bir unsur. Bunun da algı kanalını toparlama ihtimali göz ardı edilmemeli.