Ayıplı mal iadesinde yargıya taşınması sonucu vergisel işleyiş
Hakan Şirin
Ayıplı mal ticari hayatın olağan akışında yaşanabilen bir durumdur. Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mal olarak tanımlan-maktadır. Bu yazımda ayıplı mal trafiğine göre değişen vergisel süreçleri değerlendireceğim. Yazı-mın en sonunda ise başlıktaki işleyişe değineceğim.
Eğer bir işletme almış olduğu malın ayıplı olması sebebiyle satıcı firmaya tamir amaçlı göndermiş ise bu durumda alıcı işletme kusurlu malın tamir amacıyla sevki açıklaması ile sevk irsaliyesi düzen-ler ve alıcı işletmeye kusurlu malı gönderir. Fatura düzenlemesine bu aşamada gerek yoktur. Çünkü malın iade edileceği konusu henüz netleşmemiştir. Eğer söz konusu mal tamir edilip alıcıyı gönde-rilmiş ise satıcı firma alıcının irsaliyesine atıfta bulunarak tamir edilen malın sevki açıklaması ile bir sevk irsaliyesi düzenler. Bu durumda ne alıcı ne de satıcı fatura düzenlemez.
İkinci bir kurguda alıcı malı tamir için gönderip satıcının ayıplı malı yenisi ile değiştirdiğini düşüne-lim. Bu durumda alıcı yukarıda bahsedilen şekilde sevk irsaliyesini düzenleyip sevk ettiği mal için, satıcının malı yenisi ile değiştireceğini bildirdiğinde iade faturası kesmesi gerekir. Kesilen iade fa-turasına tamir amaçlı düzenlediği sevk irsaliyesine atıfta bulunarak mal iadesi açıklaması ile malı iade etmiş olur. Yeni ürün için ise satıcı firma hem yeni sevk irsaliyesi hem de garanti kapsamında değişim sebebiyle teslim açıklaması ile bedelsiz fatura düzenler.
Üçüncü kurguda ise ayıplı malı alıcı tamir amaçlı göndermiştir, ama satıcı firma ayıplı mal iddiasını kabul etmemiş ve konu hukuki sürece taşınmış olsun. Alıcı yukarıdaki bahsettiğim şekilde malı sevk eder. Satıcı malda kusur olmadığı cevabı ile malı geri sevk irsaliyesi ile geri gönderir. Akabin-de alıcı ticari arabulucuya müracaat eder. Alıcı ve satıcı vekilleri arabulucular nezdinde söz konusu malın satış bedelinin üzerine bir tutarı, tazminat olarak alıcıya ödenmesi konusunda mutabık olduk-larını düşünelim. Rakamlar örneklendirecek olursak 500 bin TL KDV dahil tutarla alının mal için satıcının alıcıya 900 bin TL ödeme yapması konusunda ulaştıklarını düşünelim. Bu durumda alıcı firma iade ettiği malı kendisine düzenlenen fatura tutarı olan 500 bin TL iade faturasını malın alış faturasının düzenlendiği dönemdeki KDV oranı ile düzenler. Yani ilk olarak yapılacak işlem alış faturasının aynı bedel ve KDV oranı ile iade faturası kesmek olacaktır. Arabuluculuk anlaşma tuta-nağında yer alan 400 bin TL tazminat tutarı için (900 bin – 500 bin) anlaşma tutanağına atıfta bu-lunup tazminat bedeli açıklaması ile KDV hesaplamadan 400 bin TL fatura düzenleyecektir. KDV hesaplanmamasının sebebi ise herhangi bir teslim veya hizmetin karşılığı olarak ortaya çıkmayan tazminat ve benzeri ödemeler prensip olarak KDV'nin konusuna girmemektedir. Burada dikkat edilecek bir ayrıntı tazminat bedeline KDV hesaplanmamasının sebebi, tazminat ödemeleri bir is-tisna değildir. Teslim ve hizmet karşılığı olarak ortaya çıkmayan tazminatlar KDV’nin konusuna girmemektedir.
Dördüncü bir kurgu ise, üçüncüde bahsedilen süreçteki arabuluculuk anlaşmasının içeriğinin biraz farklı olduğunu düşünelim. Ayıplı malın döviz tutarı karşılığı TL olarak faturalandırıldığı durumda, arabuluculuk görüşmesi sırasındaki kurdan hesaplandığını değerlendirelim. Rakamla örnekleyecek olursa 20 bin Euro karşılığı 500 bin TL fatura edilmiş bir mal için 500 bin TL mal tutarı, 150 bin TL kur farkı, 250 bin TL tazminata anlaşıldığını düşünelim. Üçüncü olaydan tek farkı kur farkı bedel için KDV hesaplanarak fatura düzenlenecek olup, mal bedeli ve tazminat bedeli için yukarıda be-lirttiğim süreç aynen uygulanacaktır.