Avrupa’nın pil rüyası Northvolt’u kim batırdı?
Avrupa’nın pil teknolojisindeki en büyük ümidi Northvolt, geçen hafta konkordato ilan etti. Böylece şirkette yaklaşık yüzde yirmişer hisseye sahip olan Volkswagen ile Goldman Sachs’ın paraları buharlaştı. AB ve üye ülkelerden de taahhüt edilen 2,5 milyar dolara yakın malî desteğin de bir kısmı boşa gitti. Northvolt’un ekipmanları muhtemelen bir -Çinli- rakibine satılır. Ancak hem Avrupa’nın iklim teknolojisi hevesleri hem de sanayi politikası girişimleri açısından iflasın etkisi büyük olacak.
Northvolt’u kuran İsveçli Peter Carlsson, 2015’te Tesla’dan ayrılmadan önce Elon Musk’ın sağ kolu ve üretimden sorumlu başkan yardımcısıydı. Herhalde Avrupa’nın pil işindeki şampiyonunu kurmak için daha doğru bir isim düşünülemezdi. Carlsson, Elon Musk usulü planlarla Northvolt’u hızla büyütmeyi hedefledi. İlk fabrikasını İsveç’te açtı. Sonra şirketin hızla Polonya, Almanya ve Kanada’da fabrikalar kuracağını ilan etti. AB’nin pil işine verdiği destekler de yatırımcıları gaza getirince milyarlarca dolar finansman bulmak zor olmadı. Northvolt, ABD’nin “Enflasyonu Düşürme Yasası” ile verdiği iklim teknolojisi desteklerine, AB’nin okkalı bir cevabı olacaktı.
Ancak bu fabrikalar sadece ekipmandan ibaret değil. Çalışacak eleman da lazım. Özellikle üretimden anlayan mühendisler. Avrupa’da bu nitelikte elemanları bulmak, bulsan da çalıştırmak zor. Herkes sırtını devlete dayamaya alışmış. Geçen hafta ABD’de yeni kurulan TSMC çip fabrikasına Tayvan’dan eleman getirmek zorunda kalındığını yazmıştım. Northvolt da elemanlarını Çin ve Kore’den getirmek zorunda kaldı. İsveç’teki fabrikanın üretim ekipleri WeChat’ten çeviri yaparak birbiriyle anlaşmaya çalışıyordu.
Üretim zor iş. Hele yeni başlayan üretim işlerini ölçeklendirmek. Krizleri çözmek için ahenkli çalışan ekipler önemli. Böyle bir yapıyla Northvolt önce siparişleri yetiştirememeye başladı. Sonradan ise Avrupa’da elektrikli araç üretimi beklendiği kadar artmayınca evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu sene BMW’nin 2 milyar dolarlık sipariş iptali, iflas sürecini tetikledi. Northvolt, Çinlilerin ölçek ve tecrübesini yakalayamadan tarih oldu. Hani Avrupa iklim teknolojilerinin beşiği olacaktı?
Başka bir hikâye de Financial Times’ın eski yazarı Wolfgang Münchau’nun Almanya’nın kurumsal ve iktisadi çöküşünü anlattığı kitabı “Kaput”tan (kitapla ilgili Güven Hoca’nın bu Pazartesi günkü yazısını da okumalısınız). Bir gün Hollandalı bir girişimci Almanya’da “dikey tarım” girişimi kurmaya karar verir. Malumunuz, dikey tarım eski Langa bostanlarının binalarda kurulmuş hali. Böylece kısıtlı doğal kaynakları daha etkin bir biçimde kullanarak şehirlere sebze ve biraz da meyve sağlayabiliyorsunuz.
Hollandalı girişimci önce Kuzey Ren Westfalya eyaletinde bir yer bulur. Ancak mahalle sakinleri “Buraya çok kamyon girip çıkmasını istemiyoruz.” der. Bunun üzerine girişimcimiz Bavyera’da başka bir yere bakar. Bu sefer de çiftçiler “Sebze toprakta yetişir, biz dikey tarım istemezük!” der. Sonunda Berlin yakınlarında yolu, elektriği olan güzel bir yer bulunur. İzin almaya gelince, Alman devleti uzun süre tesisin ziraî mi, sınaî mi olduğuna karar veremez. Bu konuyu tartışmak için 42 kurumun katıldığı bir “istişare toplantısı” düzenlenir. Sonra tesisin kurulacağı arazide Bronz Çağı’ndan kalan harabeler olduğu ortaya çıkar. Bu sorun da birkaç senede aşıldıktan sonra, yakındaki bir rüzgâr santralinin sahibi tribünlerin kanatlarının olumsuz etkileneceği iddiasıyla bu yatırımdan şikayetçi olur. Sekiz yıllık maceranın sonunda proje rafa kalkar.
Bu hikâyelerin hepsi, Avrupa fikrinin özünde yer alan etatist/devletçi geleneğin yansımaları. Hem Münchau’nun kitabında anlattığı gibi Almanya’yı hem de daha önce de hakkında yazdığım Mario Draghi’nin raporunda tartışıldığı gibi Avrupa’yı genel olarak kurumsal çöküşe götüren gelenek bu. Bu gelenekte devlet, izleyeceği politikaları belirlerken mevcut işletmelerle görüşür. Bu işletmeler zaten devletin istediği zaman “ayar vermesi” (ve emekli bürokratların iş bulması) için kurulmuş olan “sektör birlikleri” şeklinde örgütlenmiştir. Böyle bir yapıda ise masaya şu anda piyasada olmayan işleri yapacak girişimciler asla oturamaz. Yeni bir iş kurmak için devletin size (para vermek dışında) nasıl bir girdi sağlaması lazım, bunun konuşulacağı masa asla kurulamaz.
Etatizm işlerin rutin yürüdüğü sanayi toplumuna uygun bir modeldir. Ancak düzen değişip, katma değer yarının işlerinden gelmeye başlayınca bu model çalışmaz. Northvolt’u da etatizm batırmıştır. Avrupa’nın üretim yapamadığı, Çin’in jeopolitik olarak başka üreticilerle dengelenmesi gerektiği zamanımızda Türkiye’nin önünde büyük fırsatlar var. En büyük problemimizse vaktiyle iyi çalıştığı için özenip Avrupa’dan aldığımız etatist devlet sistemimiz.