Avrupa’nın hasta insanı olma yolunda
İlk kullanılışı bizim için olmuş bir terim vardır tarihte: “Avrupa’nın Hasta Adamı” (Sick man of Europe). Bu terimi Rus İmparatoru I. Nikolay, art arda gelen savaşlar ile toprak kaybeden ve Avrupa’nın mali kontrolüne girmiş Osmanlı İmparatorluğu için kullanmıştır. I.Nikolay , “Kollarımız arasında hasta, ağır hasta bir adam var” demiştir. Sonra bu terim, zaman zaman Fransa, İtalya, İngiltere, Almanya ve Rusya için de kullanılmıştır. Hastalık mecazi anlamdadır; ekonomik zorluğu, sosyal huzursuzluğu ve yoksullaşmayı tanımlamaktadır. İşin bu tarafı bir yana, tanık olduğumuz olaylara bakılınca ülkemiz fiziksel olarak “Hasta insan” statüsüne aday olma yolunda hızla ilerlemektedir. Çünkü görüyoruz ki, yediği ve yiyemediği gıdalardan ötürü ülke insanımızın sağlığı gittikçe bozulacaktır.
Tağşiş meselesi
Tarım ve Orman Bakanlığı sayesinde bir sözcük ile tanıştık: “Tağşiş”. Türk Di̇l Kurumu Sözlüğü’ne göre Arapça kökenli bir kelime. Anlamı şöyle: 1. Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma; katıştırma. 2. Saflığını bozma. Bakanlığın yayımladığı listeye göre bazı firmalar gıda maddelerimizin saflığını bozmuşlar. Gıdaların içinde paketlerinde yazılan maddelerin dışında her şey var. Örneğin, peynirin içinde nişaşta, tereyağda bitkisel yağ, zeytinyağın içinde tohum yağı, koyun etinde kanatlı hayvan eti, dana etinde tek tırnaklı hayvan (at, eşek, katır) eti, kekikte yabancı madde, balda sahtelik veya tağşiş. Liste, sayfalarca uzuyor.
Çiğ meyve ve sebze ne durumda?
Yukarda sözünü ettiğim listedeki gıdaların hemen hemen hepsi işlenmiş gıdalar. Bir de çiğ sebze ve meyve konusu var. Zaman zaman gazete haberi olarak okuyoruz: “İhraç edilmiş şu meyvamız veya şu sebzemiz şu ülkeden geri çevrildi; çünkü üstünde sağlığa zarar verecek boyutta tarım ilacına rastlandı”. Önce bu geri çevrilen mallara ne olduğunu bilmiyoruz. Acaba iç piyasada satıldı mı? Yabancının yemeyi reddettiği ürünleri bilmeden kuzu kuzu biz mi yedik? İkincisi, acaba dışarı yollamadığımız ürünlerin durumları nedir? Çiğ sebzeler ve meyvalar bu açıdan denetleniyor mu?
Aşırı işlenmiş gıdalar meselesi
Tarım ve Orman Bakanlığı “Taklit ve Tağşiş” meselesi ile ilgili testler yapıyor. Ama Türkiye’nin gündeminde olmayan çok önemli bir mesele daha var. O da “Aşırı işlenmiş gıdalar” (Ultra processed food) meselesidir. Ürünlerin doğal yapıları ile oynanıyor. Ürünlerin rengi, tadı, dokusu ve dayanıklılığı değiştiriliyor. Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bu işlemlerden geçmiş ürünleri yiyenlerin sağlığı bozuluyor; yiyenlerde obezite, 2. tip diyabet, kanser, kalp ve damar hastalıkları görülüyor. Ve bizde bu hastalıkların yaygınlığı artmakta…
Güvenilirlik
Yediğimiz gıdalar konusunda hangi markaya güveneceğiz? Bir arkadaşımız şöyle dedi: “Yıllardır şu marka zeytinyağı alırım. Son haberleri duyunca “Yok canım bu firma” yapmaz dedim. Bakanlığın listesine bu güvenle baktım. Ama onlar da listede. Ben şimdi hangi markaya güveneceğim?” Ürünlerinde domuz etine rastlandığı bildirilen “Köfteci Yusuf” konusu kafaları iyice karıştırdı. Acaba 12.000 kişiyi çalıştıran, 280 şubeli bir firma domuz eti kullanır mı? Böyle bir riski göze alabilir mi? Acaba bu olay doğru mu, yoksa firma bir komplo ile mi karşı karşıya? Eğer bu bir komplo ise namusu ile dürüstçe çalışan bütün firmalar da büyük bir tehlike altındalar. Onların böyle bir komploya kurban gitmeyeceğini kim garanti edebilir? Eğer bu bir komplo ise listedeki diğer firmaların durumu nedir? Onlar da mı bir komplo kurbanıdır? Ya da bu firmaların test sonuçları doğru ise “Bak Köfteci Yusuf gibi bize de komplo kuruldu” diyerek olaydan sıyrılmak isterler mi? Hatta “Bunlar dış güçlerin bir oyunu” da derler mi?
Ortada bakanlığın güvenirliği meselesi de vardır. Tarım arazilerinin ve ormanların; tarımın, hayvancılığın ve çiftçinin korunması konusunda güvenemediğimiz bir bakanlığa bu gıda güvenliği konusunda ne kadar güvenebiliriz?
Sonuç
Ülkede tam bir gıda terörü yaşıyoruz. Yediğimiz gıdalara yapılan müdahalelerle sağlığımız acaba ne kadar bozuluyor? Öte yandan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle bazı besinler çok pahalı. Bunları alıp yiyemeyen bir büyük kesim var. “Can boğazdan gelir” demiş atalarımız. Gelişmek için ihtiyacı olan eti, sütü, meyveyi boğazlarından geçiremeyen çocuklar var bu güzelim ülkede. Çocuklarımızın beden ve zekâ gelişimi tehlikede… Yeterince beslenemeyen ve ekonomik zorlukların pençesindeki yetişkinlerin de hem beden hem de ruh sağlıkları hızla bozuluyor. Asgari ücret altındaki maaşı ile geçinmeye çabalayan emekli ise zaten beslenmeye değil, sadece açlığını gidermeye çalışıyor. Bu nedenle, insanımız fiziksel anlamda “Avrupa’nın hasta insanı” olma yolunda…