Avrupa kuraklığı ve Rusya savaşının gıdada yarattığı fırsatlar
Türkiye tarımda önemli potansiyele ve ihracat fırsatlarına sahip olmasına rağmen bunu yeterince değerlendiremiyor. Tarımsal üretimdeki en önemli sorunlardan birisi haline gelen yüksek girdi maliyetleri nedeniyle çiftçi üretim yapmakta zorlanıyor. Yüksek girdi fiyatları karşısında tarımsal destekler yetersiz. Ayrıca destekler hem çok geç açıklanıyor hem de çok geç ödeniyor. Türkiye tarıma gereken desteği ve önemi verse dünyanın en önemli üretici ve ihracatçısı olabilir.
COVID-19 salgınının getirdiği fırsatlar var. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Rusya’ya uygulanan ambargo nedeniyle bu ülkenin Türkiye’ye yönelmesinin getirdiği önemli avantajlar var. Bu yıl kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde ciddi sorunlar yaşayacak olan Avrupa pazarında değerlendirilecek fırsatlar var. Bunların hiçbiri değerlendirilemiyor. Hayvan ithalatına izin veriliyor. Bazı ürünlerde ihracat yasağı ile içerde gıda fiyatlarının düşürülmesi hayali kuruluyor. Oysa doğru politikalarla tarımsal üretim artırılabilir. Kaliteli, katma değerli ürünler elde edilebilir. Hem iç piyasaya yetecek hem de ihraç edecek büyüklükte potansiyelimiz var.
Kuraklık Avrupa’da kırmızı alarm veriyor
Avrupa’yı kasıp kavuran kuraklık yaşamı tehdit ediyor. Tarım ürünleri üzerinde de çok büyük zarara neden oluyor. Özellikle Avrupa’da büyük limanlardan nehirlerle iç kısımlara taşımacılıkta sorunlar yaşanırken taşıma maliyetleri hızla artıyor. Bütün bu olumsuzluklar Türkiye gibi Avrupa’ya hem yakın hem de tarım ve gıdada önemli bir ihracatçı olarak büyük fırsatlar yaratıyor. Ancak, Türkiye bunlardan yeterince yararlanamıyor.
Avrupa Birliği Kuraklık Gözlemevi’nin Ağustos 2022 Raporu’na göre yılın başından bu yana Avrupa'nın birçok bölgesini etkileyen şiddetli kuraklık, Ağustos ayının başından itibaren daha da genişliyor ve kötüleşiyor. Yağışların azalması ile Avrupa genelinde nehirlerde su seviyelerinde ciddi düşüş yaşandı. Suyun azalması nedeniyle enerji üretiminde de önemli sorunlar yaşanıyor.
Rapora göre, Avrupa Birliği’nin yüzde 47’si kuraklık tehdidi altında, yüzde 17’si “kırmızı alarm” seviyesinde. Toprakların yaklaşık yarısında dikkat edilmesi gereken ciddi kuraklık var.
Su ve ısı stresi, yaz mahsullerinin verimini önemli ölçüde azalttı. En çok etkilenen ürünlerin başında tahıllar, mısır, soya fasulyesi ve ayçiçeği var. Ağustos ayındaki son yağışlar bazı bölgelerde kuraklık koşullarını kısmen hafifletse de bazı bölgelerde fırtınalar ciddi hasarlara, kayıplara neden oldu ve yağışın olumlu etkilerini azalttı.
En çok etkilenen ülkeler
Batı Avrupa-Akdeniz bölgesinde önümüzdeki aylarda Kasım 2022'ye kadar normalden daha sıcak ve kuraklık koşullarının devam etmesi bekleniyor.
Kuraklığın en etkili olduğu ve riskin devam ettiği bölgeler ise şöyle sıralanıyor: İtalya, İspanya, Portekiz, Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Romanya, Macaristan, kuzey Sırbistan, Ukrayna, Moldova, İrlanda ve Birleşik Krallık.
Güney Çek Cumhuriyeti, Kuzey Avusturya ve Orta Fransa'nın sınırlı bölgelerinde yerel toparlanma gözlemleniyor. 2022 baharında zaten kuraklıktan etkilenen bölgeler örneğin, kuzey İtalya, güneydoğu Fransa, Macaristan ve Romanya'daki bazı bölgeler, en kötü koşullara sahip bölgeler olarak öne çıkıyor.
İtalya’da Po Nehri havzası en yüksek kuraklık şiddetiyle karşı karşıya. İtalya’da 5 bölgede acil durumu ilan edildi. Bu ülkedeki birçok kentte su kullanımında kısıtlamaya gidildi.
Mısır, soya ve ayçiçeğinde rekolte düşüyor
Avrupa'da Tarımsal Kaynakları İzleme Ortak Araştırma Merkezi (JRC MARS) Ürün İzleme Bülteni'nin Ağustos 2022 sayısına göre, istisnai su stresi ve ısı stresi, ana mahsullerin verimini önemli ölçüde azalttı. En çok etkilenen ürünlerden tahıllarda mısır, soya fasulyesi ve ayçiçeği oldu. Avrupa Birliği’nin son 5 yıllık ortalamasına göre mısır rekoltesinin yüzde 16, soya rekoltesinin yüzde 15 ve ayçiçeği rekoltesinin ise yüzde 12 düşmesi bekleniyor.
İtalya’nın büyük bölümünde göller ve nehirlerdeki su seviyesi çok azaldığı için tarımsal üretimde büyük rekolte kayıpları bekleniyor. Şarabı ve zeytinyağı üretimiyle ünlü İtalya’nın Toskana bölgesinde üreticiler ürün kaybı yaşamamak için mücadele ediyor.
İspanya’da zeytin ve üzüm üretimi zarar görürken, Portekiz’de en çok olumsuz etkilenen ülkelerden birisi.
Türkiye için yeni fırsatlar
İzmir Ticaret Odası Gıda Meslek Komitesi Başkanı Cemil Gökçen, kuraklık nedeniyle bu sene İspanya’nın zeytin ve yaş üzümde sıkıntı yaşadığını belirterek: “Çekirdeği alınmış konfi zeytinde İspanya dünya pazarının hakimi konumunda. Bu sene ürün az olacağı için Rusya bizden zeytin talep ediyor. Türkiye için çok önemli bir fırsat. Üstelik bu yıl Türkiye’nin zeytin rekoltesi de iyi görünüyor. Yine zeytinyağında talepler artabilir. Yaş üzümde ihracat yapıyoruz. Şaraplık üzüm veya doğrudan şarap talebi gelecektir. Türkiye Avrupa’daki kuraklığı değerlendirse kendisine bir pazar yaratabilir. Ama bunları uzun vadeli çalışmak ve öngörmek gerekiyor. Biz ayağımıza gelen fırsatları değerlendiremiyoruz.” bilgisini verdi.
Enerji krizi büyüyor
Avrupa’da kuraklıktan daha tehlikeli olan gelişmenin enerji krizi olduğuna dikkat çeken Gökçen, bazı alanlarda Avrupa üretimden çekilmek zorunda kalabilir. İtalya nohut konservesi ihracatı yerine nohudu çuvalda doğrudan ihraç etmeyi düşünebilir. Çünkü konserve yapmak için enerjiye ihtiyaç var. Geçen sene 20 sent olan doğal gaz 2 Euro’nun üzerine çıkınca bazı alanlarda üretim yapmak imkansız hale geliyor. Almanya’da enerji krizi büyüyor. Yazın Türkiye’ye gelen vatandaşlarına orada kalın yakacağınız doğalgazın bedelinin yarısını size ödeyelim diyorlar. Bu kış muhtemelen Antalya otelleri devre mülk misali Alman turistlerle dolacak. Gıdada kuraklık ve enerji krizi nedeniyle üretilemeyecek ürünleri Türkiye karşılayabilir. Fakat Türkiye buna ne kadar hazırlıklı?”
Özetle, COVID-19 salgını, Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa’da yaşanan kuraklık, enerji krizi Türkiye’ye tarımda, gıdada önemli fırsatlar getiriyor. Ama yanlış tarım politikaları, öngörüsüzlük ve planlama eksikliği nedeniyle bu fırsatlar değerlendirilemiyor. Sudan’da, Venezuela’da, Nijer’de boş hayaller peşinde koşmak yerine ülke toprakları planlı ve verimli değerlendirilse hem kendimize yeter hem de dünyanın en azından bir bölümünü besleriz.
Rusya'dan tarım ve gıda ürünlerine büyük talep var
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş nedeniyle batılı ülkeler Rusya’ya yaptırımlar ve ambargo uyguluyor. Birçok gıda şirketi Rusya’dan çekildi. Bazıları üretimlerini Türkiye’ye kaydırdı. Rusya ise Türkiye’den her zamankinden daha fazla gıda ve tarım ürünü talep ediyor.
Gıda piyasasını çok yakından izleyen İzmir Ticaret Odası Gıda Meslek Komitesi Başkanı Cemil Gökçen ile konuşmamızda Rusya’nın taleplerini şu sözlerle anlattı: “Her zaman olduğu gibi dondurulmuş meyve ve sebzede ciddi talep var. Türkiye kaliteli ürünleri nedeni ile Mısır ve Çin'den pahalı olsa da İspanya, Sırbistan ve Polonya'nın savaş nedeniyle uygulamak durumunda oldukları ambargodan dolayı alternatifi olmayan tedarikçi. Bu ürünlere ek olarak dondurulmuş patates, konserve sebze, turşu ve reçelde de ciddi talepler söz konusu. Ancak, Türk ihracatçısını endişelendiren bazı konular var. Talebin savaş nedeniyle dönemsel mi yoksa gelecek seneler için de geçerli olacak kesin bir talep mi olduğu net değil. Savaş ve ambargo biterse Rusya geçmişte olduğu gibi Avrupa Birliği ülkelerine geri döner mi bu konu net değil.”
Mevcut durumda Türkiye'ye alternatif pazarlar olarak Çin, Mısır ve İran’ın öne çıktığını belirten Gökçen: Çin uzak olduğu için lojistik problemi var. Mısır'a genel olarak kalitede güvensizlik söz konusu. İran’ın ise işlenmiş gıda ürünlerinde yeterli sanayisi yok. Türkiye mevcut durunda deniz yolunda tek alternatif gibi; Arkas, Akkon ve Admiral hatları düzenli servise devam ediyor.”dedi.
Fırsatlar değerlendirilemiyor
Türkiye tıpkı pandemi ile ortaya çıkan tarımsal ihracat fırsatlarını öngöremediği ve yönetemediği gibi Rusya ile Ukrayna savaşı konusunda ortaya çıkan ciddi tedarik fırsatlarını da kaçırdığını anlatan Gökçen sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda ihracatını tarımsal hammadde ihracatından ayıran en büyük fark ambalaj sanayimiz. Ne yazık ki miktar ve fiyat olarak kendimize ve ihracata yetecek tarımsal hammadde üretemediğimiz gibi, rekabetçi fiyatlarda gıda ambalajı da üretemiyoruz. Cam, teneke, pet, kavanoz, kapak, etiket, karton kutu, pouche vb. ambalajlarda miktar ve fiyatlama konusunda yeterli değiliz. Rusya'ya gıda ihracatını salt yaş meyve sebze üzerine inşa ettik, güzelim Antalya, Finike, Kumluca coğrafyasını sera sahası yaptık onda da ilaç kalıntısı ve siyasi sebepler ile yıllardır istenilen kârlı verimi alamıyoruz. Bu ticaret savaşları olduğu sürece bize başka fırsatlar da gelecektir ama değerlendiremedikten sonra bize faydası yok. Rus marketlerin sadece 1 cins reçel (örnek çilek) için talep ettikleri adetler 1.5 milyon kavanoz ve üzeri. Türkiye yıllarca Türk tipi karışık turşu ihracatına ağırlık verdi dünyada yaşayan buradan gitme gurbetçiler için.
Ancak konserve işinde asıl büyük iş konserve biber ve konserve kornişon (hıyar değil) turşusu. Bu konulara gerekli ağırlık verilmedi. Almanya’daki bir kaç büyük market zinciri dışında bu malları üretmedik ve satmadık. Geçen yıldan bu yana başka büyük ülkelerden de konserve biber (jalapeno) talepleri gelmeye başladı. Rakamlar 2 milyon adetlerde. Burada Mısır ciddi rakip ama Türkiye’nin kalite, lojistik konularına ciddi avantajları var. İklimimiz halen biber üretmek için uygun. Ürünler Mısır kadar çok sıcak görmediği için ahesteden olgunlaşıyor ve tad farkı oluşuyor. Mısır senede 3 - 4 mahsul alsa da aşırı sıcaklar bitkide istenilen olgunluk olmuyor, ama fiyatlar çok uygun.”