Avrupa krizin eşiğinde
Amerikan ekonomisini, Fed’in şahin söylemini, Çin’deki gelişmelerin tedarik zincirleri üzerindeki etkilerini sürekli konuşuyoruz. Türkiye için çok önemli olan Avrupa ekonomisi arka planda kalıyor. Bölge ekonomisi zayıflıyor. Dış şoklara duyarlılaşıyor. Rusya-Ukrayna savaşının etkisi yadsınamaz. Ancak Avrupa’da kredi piyasasında da sıkıntılar gözleniyor. Stagflasyon riski artıyor. Denkleme politik riskleri de katarsak, muğlak bir makro iklim önümüze çıkıyor.
Doğal gaz ödemelerinin ruble ile yapılmaması durumunda Rusya gazı keserse, Avrupa açısından oyunun biteceği söylenebilir. Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya, Rus gazına en bağımlı ülkedir. Bu en kötü senaryonun, Alman ekonomisine maliyetinin 220 milyar avro olacağı öngörülüyor. Avrupa Merkez Bankası’ndan (AMB) gelen mesajlar tartışılıyor da, finansal koşullar aylardır sıkılaşıyor. Avrupa’da son 2,5 ayda bir tane bile, yüksek getirili şirket tahvili ihracı gerçekleşmedi. Sadece yüksek getirili (hâliyle yüksek riskli) tahvil piyasasında değil, yatırım yapılabilir seviyedeki şirket tahvili piyasasında da finansman maliyetleri yükseliyor. Yatırım yapılabilir şirketler için borç yapılandırması maliyeti, 2009’daki büyük finansal krizde görülen seviyelerde dolaşıyor. Bir daha belirteyim. Bu maliyet artışları, geçen haftaki AMB toplantısından sonra ortaya çıkmadı. Uzun süredir devam ediyor.
Bir ülkede kredi koşullarının kötüleşmesi resesyon habercisidir. Reel ekonomide sorun olduğunu gösterir. AMB enflasyonla mücadele kapsamında faiz artıracak. Ekonomik şartlar ister istemez daha kötüleşecek. Alım gücünü düşürüp talebi zayıflatan enflasyonu kontrol etmek için, talebi yine düşürecek parasal sıkılaşmaya gidilecek. Tabii hayat pahalılığının önüne geçilemezse, Avrupa’da protestolar artacak.