Atladığımız hesap: İşletme sermayesi
Bir sanayiciyle sohbet ederken övünerek ‘işletme sermayemiz arttı!’ deyiverdi. Parası müşterilerinin cebinde veya stoktaydı. Bedavaya piyasayı fonlamıştı! Nasıl ‘en iyi tekne arkadaşın teknesi’ ise en ucuz kaynak da azaltılan işletme sermayesidir.
Bir sanayiciyle sohbet ederken övünerek ‘işletme sermayemiz arttı!’ deyiverdi. Şaşırdım. Bedavaya piyasayı fonladığının farkında değildi. Parası müşterilerinin cebinde kalmış veya stoğa bağlanmıştı. Nitekim az sonra yüksek banka borcundan yakınmaya başladı.
Elbette çoğu şirket bahsettiğim patrondan daha bilinçli. Ama yine de gözümüzü bu konudan ayırmayalım.
Nakit kraldır. “Aslında çok karlıydık” veya “X milyon alacakla battım” gibi acı yakınmaları çoğumuz duymuşuzdur. Ancak şirketler genelde ciro, belki karlılık ve bilanço analiziyle yetiniyorlar. Pek azı sürekli güncellenen 12 aylık nakit akımı projeksiyonu yapıyor. Unutmayalım, şirketler nakitsizlikten batar. En ucuz kaynak. Nasıl ‘en iyi tekne arkadaşın teknesi’ ise en ucuz kaynak azaltılan işletme sermayesi ihtiyacıdır. PwC’nin küresel araştırması, optimal yönetimiyle boşa çıkacak nakitin yatırımların yüzde 55’ini fonlayabileceğini söylüyor.
Marş motoru. Bir start-up sunumundaydım. Ekip ve fikir iyiydi, fonlama ihtiyacını konuşmaya başladık. Talepleri çok düşük geldi. Rakamlara bakınca ne görelim! Satışların hemen kasaya gireceğini varsaymışlardı. Girişimciler yola çıkarken, herşey plana göre gitse dahi (asla gitmez) ‘tekerleği döndürene kadar’ para lazım olduğunu düşünmeli.
Büyümenin limiti. Diyelim tedarikçilere 90 günde ödeme yapıyor, malları 60 gün stokluyor, alacakları 120 günde tahsil ediyorsunuz (hepsi ciroya oran). Yani 60 + 120 – 90 = 90 günlük işletme sermayesi ihtiyacınız var. Üç aylık satış kadar paranız başkasının cebinde! Üstelik işler iyi giderse, artışın dörtte biri kadar taze fon lazım. Peki operasyonlar o kadar nakit yaratıyor mu? Cevap ‘hayır’ ise üç seçenek var: Büyümeyi kısmak, iş modelini değiştirmek veya kredi bulmak! Yoksa kötü sürprizle karşılaşabiliriz.
Gerçekten para kazanıyor muyum? Yahut “nasıl para kazanıyorum?”. Geçenlerde de verdiğim örnek: Bir ticaret şirketinin sektörün çok üzerinde olan FAVÖK marjının dörtte üçü aslında müşterilerine açtığı vadenin finansal maliyetiydi. Yani burası aslında bankacılık yapıyordu! Bunun farkına varmayan yönetimler vade açarak payı almaya çalışır. Tıpkı sadece fiyat kırarak rekabet eden gibi, sonu hüsrandır.
Riskim nerede? Paramız başkasının cebindeyse stokları (afet, yıpranma, demode olma) veya alacakları (ödenmeme, geciken tahsilat, kur riski) yakından izlememiz şart. Buradaki ufak bir sapma net karı yutabilir.
Şirketlerin işletme sermayesinin dikkatli yönetimi, mali kesimin tedarik finansmanını çeşitlendirilmesi ve kamunun KDV ödemelerini hızlandırılması sistemi rahatlatır.