Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmeli!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Maliye Bakanlığı yeni bir vergi için hazırlık yapıyor. Hisse senedi alım satımında uygulanacak işlem vergisi... 

Ama önce şunu vurgulamam gerek. Piyasada sanki bu vergi kesinleşmiş gibi bir hava hakim oldu, öyle bir durum yok. Yalnızca bir hazırlık söz konusu. Belki de bu konudaki hazırlıklar çalışma aşamasında kalacak ve bu vergiden vazgeçilecek. Dolayısıyla bu verginin mutlaka geleceğini düşünmek şu aşamada pek doğru değil.     

 Hisse senedi alım satımı için düşünülen işlem vergisiyle ilgili çalışmalar iki yönlü yürütülüyor.      

Birincisi, böyle bir vergiye piyasa nasıl bir tepki verir; o belirlenmeye, finans kesiminin yaklaşımı öğrenilmeye çalışılıyor. Aslında finans kesimi temsilcilerinin de Bakan Mehmet Şimşek’le bir görüşme yapmak ve bu uygulamanın yaratacağı sıkıntıları iletmek istedikleri biliniyor.      

Bu arada kulağımıza gelen bilgiler şimdiye kadar görüşülen kesimler içinde Maliye’ye “Evet, bu vergi çok iyi olur” diyenin zaten çıkmadığı yönünde.    

Genel itirazın vergiye değil, verginin zamanlamasına olduğu belirtiliyor.       

Oran ne olabilir?  

Bir yandan da bu verginin getirilmesine karar verilmesi durumunda oranın ne olması gerektiğini belirlemeye dönük çalışmalar devam ediyor.  

Henüz belirlenmiş bir oran yok. Ancak vergi oranının on binde ile ifade edilecek bir düzeyde olabileceği ve on binde 2 ya da 3 düzeyinde bir oran belirlenebileceği ifade ediliyor.    

Ama bir kez daha belirteyim...    

Ne henüz vergi kesinleşmiş durumda, dolayısıyla da ne vergi oranı. 

Her şey aylık 600-700 milyon lira için mi?

Her ilacın bir yan etkisi vardır, hele hele dozunda alınmazsa ya da yanlış zamanda alınırsa... Ama normalde yarar daha fazla olduğu için yan etki göz ardı edilerek o ilaç alınır.     

Ancak bir hekim hastasına sağlayacağı yarardan çok zarar verecek bir ilacı önerir mi?      

Peki Maliye, bütçeye sağlayacağı katkı çok mu çok sınırlı ama yan etkileri çok daha fazla böyle bir vergi düzenlemesi yapar mı?     

Yapar mı yapar, bilemeyiz ama bu düzenlemeyle ne kadar vergi elde edilebilir dersiniz?        

Borsadaki hisse senedi işlem hacminin günlük 150 milyar lira olduğunu varsayalım. Son dönemdeki ortalama hacim bu düzeyi bulmuyor ama varsayalım ortalama 150 milyar dolayında. Vergi oranı da on binde 2 olursa günlük vergi geliri 30 milyon lira, aylık gelir de yirmi iş gününden 600 milyon lira eder.      

“Ayda 600 milyon lira az para mı” denilebilir. Tabii ki az para değil. Ama ya o 600 milyon uğruna pek hesapta olmayan zararlar ortaya çıkarsa...       

Örneğin Borsadan kaçması muhtemel para döviz ya da altına kayarsa...       

Aslında getirilmesi düşünülen vergi küçük tasarruf sahipleri açısından çok büyük bir mali yük oluşturmayacaktır.     

Muhtemel vergi, günlük işlem hacmi çok yüksek olanları daha fazla ilgilendirecektir. Şimdi bu durumda da hemen “Daha iyi ya, ödesinler işte” denilebilir. İyi güzel de bu durumda Borsada hızlı bir düşüş olabilir, bu da kimsenin işine yaramaz.       

Hem sermayeyi tabana yaymaya çalışmaktan söz edecek, hem de zaten yalnız bıraktığınız küçük tasarruf sahibini bu piyasadan iyice soğutup klasik tasarruf aracı olarak görülen döviz ve altına yönlendireceksiniz.     

Merkez Bankası uzun uğraşlar sonunda sıfıra çekebildiği net rezervini yeni müdahalelerle yeniden negatife indirmeyi düşünüyorsa, onu bilemeyiz...

Bu vergi yamanın yaması bile olamaz! 

Hadi diyelim ortaya çıkabilecek tüm olumsuzluklar göze alındı ve hisse senedi için işlem vergisi getirildi, oran da on binde 2 olarak belirlendi. İşte hesap ortada aylık tahsilat en fazla 600 milyon lira dolayında olacak.    

Bu vergi en erken temmuzda uygulanmaya başlanabilir. Dolayısıyla altı ayda 3.6 milyar liralık bir tahsilat söz konusu olacak demektir. Hadi yuvarlayalım 4 milyar, vergi oranı daha yüksek tutuldu diyerek ekleyelim 1 milyar daha, en fazla 5 milyar!   

Gelin şimdi 2024 bütçesine bir göz atalım...

2024 için öngörülen bütçe açığı 2.7 trilyon liraya yakın. 2023’te emanete alınan ödenek miktarı 740 milyar, yani şu durumda bu yılki toplam finansman ihtiyacı 3.4 trilyon.       

Hazine 1.3 trilyon liralık net borçlanma öngörüyor. Düşelim bu borçlanmayı, kalıyor 2.1 trilyon! Yani bu kadar daha açık var. Borçlanma dışı kaynaklardan da 281 milyara yakın net açık bekleniyor. Onu da kattık mı, finansman ihtiyacı 2.3 trilyonu buluyor.      

Bu verilerin kaynağını da belirteyim; Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz ve Dr. Coşkun Cangöz tarafından kaleme alınan TEPAV’ın 2024 yılı ilk çeyrek bütçe değerlendirmesi.   

Her şey zamanında!

Tablo bu; ortada nasıl finanse edileceği belli olmayan 2.3 trilyon liralık bir açık var. İşte bu tablo Maliye’de uykuları kaçırıyor! Nereden ne buluruz arayışı bitmek bilmiyor.      

Bu yüzden hisse senedinden gelebilecek aylık 600 milyon liradan bile medet umuluyor.        

O 600 milyonu elde etmek bir kanun çıkarmaya bakar da, o zaman günlük işlem hacmi nereye düşer, Borsadan kaçan para nereye gider, “Yabancı gelsin Türk menkul kıymetlerini alsın” diye uğraşırken tek adres yüksek faizden dolayı yalnızca iç borçlanma senetleri olmaz mı? Yabancıların gelip hisse senedi alması da istenmiyor mu?      

Önce sermaye piyasalarındaki işleyişi sağlarsın, daha sonra hisse senedi işleminden de, alım satımdan elde edilen kârdan da vergi alırsın. Şimdi sırası mı?      

Şehirler arası taşımacılık yapan bir otobüs firmasının yıllar önce çok popüler olan bir sloganı vardı:   

“Her şey zamanında...”  

Bu sloganı Maliyecilere zaman zaman hatırlatmak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar