Atalet, “mülkün terkini”dir!

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Aydın Öncel

EKONOMİST /YÖNETİM DANIŞMANI

Kabul görmüş tüm iktisat yaklaşımlarının dışında, politikasızlığın politika haline getirilmiş olduğu ülkemizde, şimdi de “Mülkiyet” konusunda eşi benzeri görülmemiş, hukuka ve mantığa aykırı bir uygulama hayata geçirilmekte.

Mülksüzleştirme tehdidi

“6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” uyarınca hazırlanan

yönetmeliklerle, müteahhitlere yeni rant kapıları açılmış, halk, “Mülksüzleştirme” tehdidi altında kalmıştır. Belediyelerin devre dışı bırakılarak, ilgili bakanlık tarafından yürütülen “Rezerv Alan” uygulaması kapsamında, bilinmesi ve hassasiyetle üstünde durulması gereken birçok önemli başlık bulunmaktadır.

Örneğin; deprem bölgesinde olup olmamasına ve binanın depreme dayanıklılığına bakılmaksızın, mülklerin boşaltılması istenebilecek. Konuyla ilgili gönderilen tebligatlara, 30 günden 15 güne indirilen süre içinde itiraz edilmemesi durumunda, işlem geçerlilik kazanacak. Kat malikleri arasında yapılacak toplantılarda karar yeterlilik sayısı, 2/3’ten yüzde 50+1’e çekilecek. Mülk sahibinin ortak karara katılmaması halinde, payına ait kısmın açık artırmayla satışının yolu açılacak. Dönüşümü karşılayacak geliri olmayan hak sahiplerinin mülklerine, TOKİ aracılığıyla, bakanlık ortak edilecek. Maliklerin ölmeleri halinde, mirasçılarına sadece oturma ya da satın alma seçeneği bırakılacaktır. Bunlar, tapuların risk altında olduğunu ortaya koyan maddelerden sadece birkaçıdır.

Felaketlerin sebebi

Tarihsel süreçte, “Hükümdarların, ilahi bir yetkiye sahip olmadığı anlaşılınca, devlet adına hükmettiklerini söyleyenlerin, hükmetme meşruiyetlerini nereden aldıkları sorgulanır oldu. İnsanların kendi özgürlüklerinin bir kısmından devlet lehine fedakârlıkta bulunmasıyla, devlet çatısı altında daha büyük bir özgürlüğe sahip olacağı düşüncesi reddedildi. Pierre-Joseph Proudhon’a göre; devredilen özgürlükler karşılığında alınan şeyler daha büyük bir özgürlük değil daha ağır bir boyunduruktu!”(*)

Kralların, ruhbanların boyunduruğu altında, mallarını satma, miras bırakma ve edinme hakları elinden alınmış halklar, mülkiyet haklarından soylular kadar yararlanmak için mücadele etti ve kazandı. Olayların gerçekleştikten sonra yorumlanmasının kolay olduğuna, önemli olanın gerçekleşmeden öngörülmesine dikkat çeken, Proudhon; toplumdaki acı ve sefaletin nedeni olarak tanımladığı bilgisizliği, insan türünün üstüne çöken bütün felaketlerin sebebi olarak görür.

Hâkimler var!

Tüm bu gelişmeler karşısındaki vurdumduymazlık, ortada ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu doğrulamakta. Muhalefet partileri, halk ve kurumlar derin bir sessizlik içinde, yaşanan atalet ise taşınmaz mülkiyet hukukunda belirli bir hak veya yükümlülüğün tapu kayıtlarından silinmesini ifade eden “mülkün terkini” sonucunu doğuracak bir tutumdur.

Üzerinde hak sahibi olunan tapular, sicil kayıtlarından silinmeden, el değiştirmeden, kapılar çalınmadan, ilgili meslek odaları ve STK’lar öncülüğünde çatılar oluşturulmalı, kentsel dönüşümün; mülkiyet hakkı bulunan kişilerin ve toplumun lehine tesis edilmesi sağlanmalıdır! Evrensel insan hakları gereği, kimsenin keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemeyeceği unutulmamalı, İstanbul’da ve kapsam alanındaki diğer bölgelerde “hâkimlerin varlığı” hatırlanmalı, hatırlatılmalıdır.

İçinde bulunduğu her koşulda, Cumhuriyeti ve kazanımlarını savunan Türk halkı, kentlerin ve tapulu mülklerinin yağmalanmasına “dur” diyebilmeli, bu talanın önünü açabilecek gelişmeleri dikkatle, yakından izlemelidir.

Kaynak:

(*) Mülkiyet Nedir? Pierre-Joseph Proudhon – Siyaset Felsefesi Klasikleri – Arka Kapak Çeviren: Ercüment Tezcan - Litera Yayıncılık

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar