Astana süreci ve Nato pazarlığının görünmeyen yüzü
Suriye konusunda Türkiye, Rusya ve İran'ı biraraya getiren Astana süreci, 8'inci yılında çıkmaza girmiş görünüyor.
Öncelikle sürecin yerinin ve adının değişmesi söz konusu;
Astana sürecine ev sahipliği yapan Kazakistan, son dönemde ilginç çıkışlar yapıyor; Kazak Cumhurbaşkanı Tokayev'in Rusya ile yolları ayırmaya çalıştığına dair işaretler var. Bu işaretlerden en belirgini, Tokayev'in bu yıl "Rusya'nın Davos toplantıları" olarak adlandırılan Saint Petersburg Ekonomik Forumu'na katılmaması oldu. Kazakistan'ın Ukrayna savaşında Rus Lider Putin'in çizgisi dışında kalması da dikkat çekici.
Son olarak da, Rusya'nın inisiyatifiyle başlayan Astana toplantılarına ev sahipliği yapmaktan vazgeçme eğilimi göstermeye başladılar Kazaklar.
Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı geçen hafta Astana'daki İran-Suriye-Türkiye toplantısı sırasında bir açıklama yaparak, " Suriye'nin tecritten yavaş yavaş çıkması Astana sürecinin görevini tamamladığının bir işareti. Suriye'nin Arap ailesine geri dönüşünü göz önünde bulundurarak Astana kapsamındaki 20'nci toplantının resmi olarak nihai ilan edilmesini öneriyoruz" deyiverdi.
Rusya'nın buna tepkisi Dışişleri Bakanı Lavrov'dan geldi. Lavrov, "Astana olmazsa, başka yer buluruz" mesajını pek de diplomatik olmayan bir dille verince, Kazaklar yelkenleri suya indirdi. Kazakistan Dışişleri Bakanı bu sefer, toplantılara evsahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyduklarını söylemek zorunda kaldı.
TOPLANTI, ESAD-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNİN ÖNÜNÜ AÇMADI
Astana toplantısında, Suriye Lideri Esad ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın biraraya gelmesinin önünü açacak bir işaret de çıkmadı. Şam yönetiminin, "Türkiye tüm askerlerini Suriye'den çekmeden, normalleşme ilerlemez" ısrarı kırılamadı.
Astana toplantısının olduğu hafta, Suriye'nin kuzeyinde saha da çok hareketliydi; Türkiye, PKK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD-YPG'nin kontrolündeki bölgelere askeri saldırıları sıklaştırdı. Hatta dron saldırısı ile bölgede üst yönetimden isimler de etkisiz hale getirildi.
Esad ordusu da aynı dönemde Halep'in kuzeyine doğru hareketlendi. Bölgeye Suriye ordusunun çok sayıda asker ve tank sevketmesi, Şam yönetiminin uzun zamandır talep ettiğei M-4 karayolunun açılması için adım atması olarak yorumlandı.
Yaşananlar, Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde yaşayan Esad muhalifl erini ise alarma geçirmiş durumda. Türkiye'nin geri çekilmesi halinde, Esad'la karşı karşıya kalacaklarından endişe eden Suriye'nin kuzeydoğusundaki muhalif güçler, Ankara'ya "siyasi çözüm olmadan askerlerini çekme" çağrısını üst perdeden dile getirmeye başladı.
NATO PAZARLIĞININ GÖRÜNMEYEN YÜZÜ...
Astana bildirisinde, isim vermeden ABD'ye karşı kullanılan ifadeler de dikkat çekti;
Şu cümle önemli; "Taraflar, terörle mücadele bahanesi altında gayrımeşru özerklik girişimlerini reddetmişlerdir."
Dahası da var; "taraflar, gayrımeşru özyönetim girişimleri de dahil, terörist oluşumları destekleyen ülkelerin eylemlerini kınamışlardır."
Bildirideki bu cümlelerin, IŞİD'le mücadele için PYD-YPG'yle "taktik ve geçici ittifak kurduğunu" sürekli tekrarlayan ABD'ye mesaj olduğu açık.
Ankara, Astana bildirisiyle, arkasına Rus ve İran desteğini alarak, ABD'ye Suriye'nin kuzeydoğusundaki terör oluşumuna desteği konusunu yeniden öne çıkarmaya başladı.
Belli ki, NATO'nun genişlemesi için Türkiye'nin öne sürdüğü şartlar sadece İsveç'in teröre desteği kesmesiyle sınırlı değil; ABD'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki PKK uzantısına desteğini çekmesi de, NATO'nun genişlemesi pazarlığının "görünmeyen yüzü..."