Askeri dış politika; nereye kadar?
Türkiye’nin Afrika ilgisi, İstanbul’da aralık ayı ortasında gerçekleşen zirve toplantısı ile somut ortaklıklar için kritik bir dönüm noktası oldu.
AK Parti iktidarının Afrika kıtasına ilgisi malum; Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen her fırsatta bu ilgiden bahsediyor.
İstanbul’daki zirveye Afrika ülkelerinden yüksek düzeyli katılım da, bu ilginin karşılıksız olmadığını gösterdi.
Sorun şu ki, AK Parti hükümeti Libya’da yaptığı yanlışı Afrika’nın geneline de yayma eğiliminde.
Türkiye’nin Libya iç savaşına açıkça taraf olması, savaşan gruplardan birinin yanında askeri olarak yer alması, “karşı tarafın” düşmanlaştırılmasına neden oldu.
Şimdi durum şu;
Eğer Libya’da uluslararası camianın baskısıyla oluşturulan demokratik süreç başarılı olursa, Türkiye’ye düşmanlaşmış bu kesim de –doğrudan Cumhurbaşkanlığı koltuğunu ve Meclis çoğunluğunu kazanıp, ülke idaresini tümden ele geçiremese bile- iktidar ortağı olacak. İktidarın en az yarısının Türkiye’yi düşman gördüğü bir ortamda, Türkiye’nin Libya’da beklediği ekonomik ve siyasi kazanımları elde edebilmesi ne kadar gerçekçi olur?
Eğer demokratik süreç işlemez de, Libya bölünmeye doğru giderse durum daha da vahim; ülkenin zengin petrol yatakları üzerinde Türkiye’nin “düşmanlaştırdığı” kesim oturuyor. Türk çıkarları açısından yine “hüsran” anlamına geliyor bu.
AFRİKA’DA YUMUŞAK GÜÇ YERİNE ASKERİ GÜÇ
Şimdilerde bu politika tüm Afrika kıtasına yayılmış görünüyor.
Türkiye, yaptığı insani yardımlarla, yatırımlarla Afrika insanının gözünde, daha önce kıtayı işgal etmiş –ve çoğunlukla halk tarafından nefret edilen- sömürgeci ülkelerin yanında, “tarafsız” ve yardım edici bir ülke olarak öne çıkıyor. Afrika ülkelerinin yoğun ilgisi de bugüne kadar hep Türkiye’nin bu “yumuşak gücü” ile karşılaşmış olmalarından geliyor.
Ancak son dönemde, AK Parti yanlısı basında çıkan haberler, Libya’dan sonra Afrika’nın diğer ülkelerine de “askeri olarak girme” eğilimini ortaya koyuyor; Türk basınında sürekli Fas’a yapılan SİHA satışıyla övünülen, Etiyopya iç savaşında Türk SİHA’larının başarısını konu eden, Nijer’e Türk askeri üssü kurulacağını “müjdeleyen” haberler yer almaya başladı.
Oysa Türk dış politikasında Afrika’ya yansıyan bu askerileşmenin olumsuz getirilerine değinen yok;
Fas’a SİHA satışı mesela; Türk SİHA’Larının Fas-Cezayir arasındaki Batı Sahra krizinde kullanılması Ankara açısından Cezayir’in kaybedilmesini gündeme getirir mi? –Fas ile Cezayir arasındaki diplomatik ilişkilerin Ağustos ayında kesildiği unutulmamalı. İlişkisi kesilmesi, sıcak çatışma öncesindeki son diplomatik adım olması açısından kritik önemde.-
Etiyopya iç savaşında –tıpkı Libya’da olduğu gibi- bir tarafa yapılan silah satışları, ülkenin neredeyse yarısının Türkiye’ye düşmanlaştırılmasına neden olmuyor mu? İlerde iç savaşın uzlaşmayla bitmesi, ya da Türkiye’nin silah sattığı hükümete karşı savaşan Tigrayların galip gelmesi halinde Etiyopya ile ilişkiler ne olur?
Nijer’de askeri üs kurulmasının ilk bakışta Türkiye’nin Libya’daki etkisine olumlu etkisi olabileceği düşünülse de, bu durum Mısır’la olan ilişkileri nasıl etkiler?
SİLAH SATIŞINA ŞART KOYULMALI
Türkiye’nin, gelişmiş ülkelerin yıllardır en büyük gelirlerinden birini oluşturan silah satışına dahil olması elbette ekonomik olarak olumlu bir gelişme; Ancak ekonomiyi düzelteceğim derken, dış politikada çıkmazlara girmek de çok tehlikeli.
Bu denklemin çözümü ise Ankara’nın satacağı silahların kullanımına ilişkin, satış yapılacak olan ülkeye özel şartnameler koymasından geçiyor.
Mesela; Eğer Ukrayna’ya SİHA satışı yapılırken, bunların Donbass krizinde kullanılmayacağına ilişkin bir şart konulmuş olsaydı, Ankara-Moskova ilişkilerinde gerilim yaşanmazdı. Rusya ile gerilim kendisini Suriye-İdlib meselesinden, Putin’in Türkiye Merkez Bankası’nın özerkliği üzerinden Türk ekonomisi ile adeta dalga geçmesine kadar gösterdi.
Ya da Etiyopya hükümetinden Türk silahlarının iç savaşta kullanılmayacağına ilişkin güvence istenseydi, Tigraylar Türkiye’ye küstürülmezdi. Fas’tan aldığı Türk silahlarının komşu ülkelerle anlaşmazlıklarında kullanılmayacağına ilişkin teminat istenseydi, Türk-Cezayir ilişkilerinde soğukluk yaşanmazdı.
Silah satışına şart koyulmayınca, Türkiye’nin bu alandaki ihracat rakamları büyüyor, doğru.
Ancak küçük mali çıkarlar peşinde koşarken, ülkenin büyük menfaatlerinin yok edilmemesi gerektiği de akıldan çıkarılmamalı…