Asimetrik tartışmalar çare üretmiyor
Bilimde kiralite, homokiralite, CİSS etkisi ve ayna simetrisi gibi kavramlar ilgi alanımızın dışındaki konular. Furkan Öztürk’ün Harvard’da doktora danışmanı Dimitar Sassilov’la birlikte yayınladıkları çalışmalar ülkemizde popüler bilim dergilerine yansımasa, söz konusu kavramlar hakkında hiçbir malumatımız olmayacaktı. Malumat sahibi olduk ama derinlik bilgisine sahip olmadığımız çok açık.
Çocukluğumuzda köy eğlencelerinden biri tekerleme şeklinde sorular sormaktı: “Yedi delikli tokmak, bunu bilmeyen ahmak” gibi. Ellerimizin, ayaklarımız, kulak ve burun deliklerimizin bir simetrisi var. Ekonomide de “makro çerçeveler” ve “mikro refleksler” arasındaki simetriyi anlamanın işlevleri tam, doğru ve temiz yapabilmenin gerek şartı olarak değerlendiriyorum.
Sözlükte tanımlandığı gibi, simetri ,“eksen olarak alınan bir doğrudan, simetri noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine olan durumudur”.
Ekonominin sorunları sorgulanırken makro sorunlara abanılırken, işletmeler ölçeğindeki mikro sorunlara gereken özeni göstermeme kitle farkındalığında kritik eşiğin aşılmasını engelliyor. İşletme ölçeğindeki mikro sorunların tartışılmasına gerekli ağırlığın verilmemesi ciddi israfa yol açıyor. Kitle haberleşme kanallarında yorum yapanların önemli bir bölümünün ciddi fikirlerin yerine sloganları koyma kolaycılığına saptığını düşünüyorum. Sapma, bütünsel tartışmadan uzaklaşıp, makro sorunlara odaklanınca indirgemeci bir anlayışı öne çıkarıyor; anlama ve anlamlandırmada boşluklar oluşturuyor. Anlama ve anlamlandırma boşluklarını aşırı pragmatist ve popülist eğilimler tarafından dolduruluyor. Bu yazının temel varsayımını, “ ekonominin makro sorunları kadar işyeri ölçeğindeki mikro ölçekteki sorunları aynı ağırlıkta, yaygınlıkta ve derinlikte tartışılmazsa sağlıklı bir ilerleme yaratılamayacağı” iddiası oluşturuyor.
İletişim kanallarında piyasayı etkileyen faiz, döviz ve borsadaki gelişmeler ilk sıralardaki yerini alıyor. Büyüme, enflasyon, devalüasyon, ihracat, ithalat, cari açık, para politikaları, mali dengeler de konjonktür etkisiyle birbirini tekrarlayan söylemlerle aktarılıyor. Siyasi anlamda iktidarı destekleyenler alınan sonuçların “olumlu yönlerini” öne çıkarırken; muhalif olanların bir bölümü de her şeye karşı çıkmanın, “daha sert vur abi” algısıyla beslenenlerin “abisi” olmayı “gerçek analizlere” tercih ediyor.
Doğru refleks bilgi gerektirir
Makro çerçeveler ne denli düzgün ve tutarlı olursa olsun, işyeri ölçeğinde yönetici konumda olanların bilgisi yetersiz ise “doğru refleksler” üreterek, makro çerçevelerin yarattığı fırsatları gerektiği gibi değerlendiremez. İşyeri ölçeğinde bilgi eksiklikleri, kriz koşullarındaki olumsuzlukları abartarak, belirsizliği çaresizliğe dönüştürebilir. Belirsizlik koşullarının yarattığı karmaşayı kavrayışa dönüştürme yerine kaygı ve korkularını büyüterek krizin derinleşmesine katkı yapabiliyor.
Çok sık yinelediğimiz bir temel ilkeyi unutmayalım: Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma olmadan kaynak verimliliğini artırmak, rekabet gücümüzü pekiştirmek, varlığımızı korumak ve sürdürmek çok zordur.
Ülkemizde “işyerleri yönetimleri” ile “çalışanlar arasındaki etkileşiminin bozulmanı” nasıl aşabileceğimize ilişkin bilgi eksiklikleri üretkenliği, verimliliği ve sağlıklı ilerlemeyi engelliyor.
Dayanıklı bir tedarik zincirinin sağlıklı gelişme yaratmadaki öneminin bilincinde olmayan aktörlerin “kriz fırsatçılığı, sorumsuzluğu ve açgözlülüğü”, uyum önlemleri alarak “yeni normal koşullarında” varlığını koruyacak birçok işyerinin geleceğini tehlikelere açık hale getiriyor.
Belirsizlik nedeniyle “finansman sorunlarına aşırı odaklanma”, tam anlamıyla “ağacı görürken ormanı gözden kaçırma etkisi” yaratıyor. Yeni normal koşullarında var olma ve varlığı korumanın gerek şartı olan “Ar-Ge, tasarım ve inovasyona” odaklanmayı arka planlara itiyor, sağlıklı ve dayanıklı gelecek yaratmanın önünü kesiyor.
Yarı legal yarı formel yapı güçlenmemeli
Kaliteli hatta sıradan işgücü arzındaki aksamalar konusunda siyasi irade, bürokrasi, iş dünyası, STK’lar ve medyanın bir “ortak stratejide ” birleşerek ivedi çözümler üretilmesine odaklanması gerekiyor. Gereksiz ayrışmalar nedeniyle, “beka sorunu” olan işgücü arzı yetersizliği ülkemizin bütün derinliklerinde kanayan yara olma özelliğini koruyor; böylesine önemli bir ihtiyacın karşılanmasında kolektif gücümüzü neden kullanmadığımız ya da kullanamadığımız anlamak giderek güçleşiyor.
İş yerlerinin “yar legal ve yarı formel yapıdan” çıkarak “kurumsallaşması” küresel anlamda “güvenilir tedarikçi” olabilmemizin önünü açar. Kurumsallaşmamış yapı, özellikle yüksek enflasyon nedeniyle daha da yaygınlaşıyor. Kriz koşullarında işyerlerimizin büyük çoğunluğu “bütçe” yapamıyor. Bütçe yapamama, “öngörme ve önlem alma” ile “gözetim ve denetim” disiplininden uzaklaşılıyor.
Hiç kuşkumuz yok ki, “Makro çerçevelerin tutarlılığı ve kararlılığı yatırım iklimi yaratmanın” temel belirleyicilerinden biridir. Ekonominin en küçük teknik birimleri olan işletme yönetimlerinin “ küresel ve ülke ölçeğinde zamanın ruhunu iyi okuyabilecek ve gerekli alternatifleri üretecek bilgiye sahip olması” da yatırım ikliminden en üst düzeyde yararlanmanın gerek şartıdır. Tam da bu nedenle, bir yolunu bulup makro çerçeveler kadar işyerlerinin kendine özgü sorunlarını da tartışmalıyız. Bu simetriyi gözden ırak tutarsak, geçmişteki yanılgıları tekrarlar; kaynaklarımızı israf ederiz
Akıl, fikir kat
Amacının ne olduğun bilmeden
Yola çıkma, yanılırsın şaşarsın
Eskiyeni zihinlerden silmeden
Yol bulsan da tökezlersin düşersin
Devran değişiyor işler çok farklı
İcat yaratıyor şu insan aklı
Rekabet buluşun farkında saklı
Güven yoksa sen yolunda şaşarsın
Atadan deden kalan yetmiyor
Yaratmazsan işler iyi gitmiyor
Akıl katmıyorsan ürün satmıyor
Analizle aydınlığa koşarsın
Uyanınca değişiyor dünyamız
Çinli gelmiş alt üst olmuş rüyamız
Diri durmak, yaşamaktır davamız
Bilgin yoksa olanlara şaşarsın
Gülağa der değişiyor dünyamız
Akıl, fikir kat versin tarlamız
Ezberciysek yaşamayı zorlarız
Engelleri merak ile aşarsın