Asım Bey, sayın Demirel hediye edilen otomobilleri mutlaka bir yere bağışlar
KİBAR Holding’in, Assan Grubu’nun kurucusu Asım Kibar’ın İstanbul Perşembe Pazarı’nda demir ticareti yaptığı günlerdi. Piyasa aktörleri yassı çeliği Almanya, Fransa ve İspanya’dan ithal ederken Asım Kibar, yassı çelik ithalatı için yönünü Japonya ve Güney Kore’ye çevirmişti.
Asım Kibar, Güney Kore iş dünyası ile güvene dayalı iş ilişkisi kurmasının ardından 1989 yılında Hyundai Otomotiv Türkiye distribütörlüğü hayata geçti:
- Aradan sadece 4 yıl geçmişti. 1993’te Hyundai’nin dünyadaki en başarılı distribütörü seçildi. Oğlum Ali (Kibar) Güney Kore’deki törene katılıp ödülümüzü aldı.
1993 yılında Hyundai’den aldıkları ödül, Kibar Ailesinin otomotiv sektöründe yatırımı gündeme almalarını sağladı. Asım Kibar, önce bir otomobil fabrikası gezmelerinin daha doğru olacağını düşündü:
- Oğlum Ali’yi yanıma aldım, birlikte İzmir’e gittik. Orada Almanların Opel otomobil fabrikasını merak ve heyecan içinde gezdik.
Asım Kibar, Opel fabrikasını gezmiş olmaktan memnundu:
- Otomobil imalatını görerek öğrenmiş olduk. Aslında Ali, hemen bir otomobil fabrikası kurmamız için çok hevesliydi. O güne kadar benim gündemime hiç girmemişti. Gelişmeler bizi fabrika kurmaya doğru yöneltti.
Kibar Ailesi, otomobil yatırımı için 1989 yılında İzmit-Alikahya’da satın aldığı, bir kısmına sanayi tesislerini kurduğu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 1 milyon metrekarelik alanı belirledi:
- Bu alanı Hyundai yöneticilerinin önüne koyduk. Onlara, “Fabrika kurmak istediğimiz alan burası, İstanbul’a çok yakın” dedik, ilgilerini çekti.
Assan Grubu, Mayıs 1995’te Hyundai ile Türkiye’de otomobil fabrikası kurmak üzere anlaştı. Asım Kibar, anlaşma sırasında şu çerçeveyi çizdi:
- İmal edeceğimiz otomobiller asla eski model olmasın. Türkiye’de üretilecek otomobiller Güney Kore’dekiler ile aynı tip ve modellerde olsun.
Şirketin adı belirlendi:
■ Hyundai Assan…
26 Eylül 1995’te dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katıldığı törenle Hyundai Assan tesisleri temeline ilk harç konuldu.
İlk aşamada yılda 50 bin otomobil üretilecek 400 milyon dolarlık fabrika, 20 Eylül 1997’de yine dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ve Başbakanı Mesut Yılmaz’ın katıldığı törenle resmen devreye girdi.
Asım Kibar ve Hyundai’nin patronları, Cumhurbaşkanı Demirel için açılış günü anısına Güney Kore’den getirilen bir lüks otomobil hediye etmeyi planlamıştı.
Açılışın ardından Demirel’le fabrika turu sırasında Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Asım Kibar’ın kulağına fısıldadı:
- Asım Bey, Cumhurbaşkanımız hediye otomobilleri kullanmıyor, mutlaka bir yerlere bağışlıyor.
O anda dönemin Kocaeli Valisi araya girdi:
- Asım Bey, Cumhurbaşkanımıza söyleyebilirseniz, otomobili valiliğimize bağışlasınlar.
Asım Kibar, uygun bir anda Cumhurbaşkanı Demirel’e konuyu aktardı. Demirel, Hyundai’nin hediyesi otomobili Kocaeli Valiliği’ne bağışladı.
Hyundai’nin kuruluş öyküsüne ilişkin ilginç ayrıntıları, Demirel’in hediye otomobiller konusundaki tutumunu Asım Kibar’ın “Güven En Değerli Servet” adlı kitabında okudum.
Editörlüğünü Senem Kale’nin üstlendiği “Asım Kibar Otobiyografisi”, Doğan Yayınları’ndan çıktı…
Otobiyografide ders alınacak önemli yaşanmış öyküler yer alıyor…
Oğullarımız aynı yaşta diye Türkiye’de sizinle yürümeyi seçtik
1990’ların başları, Assan Grubu’nun Hyundai’nin Türkiye Distribütörü olduğu günler… Hyundai’nin patronu Se Yung Chung, Asım Kibar’ın konuğu olarak İstanbul’a geldi.
Chung, Asım Kibar’la sohbet sırasında distribütörlük konusunda şunları anlattı:
- Türkiye’den distribütörlük konusunda çok talep aldık. Ben, özellikle sizi tercih ettim. Çünkü, sizin oğlunuzla benim oğlum arasında sadece bir yaş var. Bizden sonra yaşları aynı seviyede olan kişilerin iş yaparken birbirleriyle daha kolay anlaşacaklarını düşündüm.
Chung, oğullarının aynı yaşta olmasının birinci tercih sebebi olduğunu belirtip, ekledi:
- Gelelim ikinci tercih sebebime… Çok itibarlısınız… Ancak, bunu söylerken diğer başvuru sahipleri için “itibarlı değiller” demek istemiyorum…
Asım Kibar, Hyundai’nin patronu Se Yung Chung’la bu anısına “Güven En Değerli Servet” adlı “Otobiyografi” kitabında yer verip, şunları ekledi:
- Daima söylüyorum; güvene dayalı iş yaşamı, gerektiğinde insana dünyanın kapılarını açıyor.
Ardından şu mesajı verdi:
- Evet, “Güven, en değerli servet…”
İlk yazıhanede bir kasa bir masa, bir de Gazi Mustafa Kemal Paşa var
ASIM Kibar, 1960’lı yılların sonunda çocuklarını geleceğe daha iyi hazırlayabilecekleri düşüncesiyle İstanbul’a taşınmaya karar verdi.
1970 yılında İstanbul’da iş yapmak için Perşembe Pazarı’nın yolunu tuttu. Kayınpederinin Aslan Han’daki işyerinde odabaşı Ali Efendi ile tanıştı. Aslan Han’da ilk yazıhanesini açtığı yeri buldu:
- İstanbul’a taşınmamızın birinci ayında Perşembe Pazarı’ndaki yazıhaneme yerleştim. Mütevazı yazıhanemde bir masam, bir kasam ve bir de Gazi Mustafa Kemal Paşam’ın tablosu vardı.
Asım Kibar, “Güven En Değerli Servet” kitabında Perşembe Pazarı ve Kapalıçarşı için şu izlenimini paylaştı:
- 1970’li yıllarda Perşembe Pazarı ile Kapalıçarşı’da “söz” para kadar değerliydi. Kapalıçarşı’da kuyumcuların altın alışverişi taraflar arasında “söz”le gerçekleşirdi. Yani, ortada herhangi bir senet-sepet görülmezdi.
Asım, burası çok güzel, fabrikayı buraya kuralım
ASIM Kibar, 1980 yılında Kartal’da üretime geçen Galvaniz Fabrikasından bir süre sonra alüminyum tesisi için kolları sıvadı. Alüminyum tesisleri için Tuzla’dan Gebze’ye kadar arazi aramaya başladı. O dönemde Assan Grubu’nda görev yapan Prof. Ruşen Gezici de arsa arayışları sırasında Asım Kibar’a eşlik ediyordu:
- Bu dönem haftalar, hatta aylar sürdü. Hafta sonu oldu mu bölgeyi köşe bucak dolaşıyor, “Orası da var, burası da var, orası mı olur, burası mı olur” diyerek zihin jimnastiği yapıyordum.
Arazi taraması turlarına zaman zaman Asım Kibar’ın eşi Semiha Kibar da eşlik ediyordu. O keşif turlarından birinde Semiha Kibar, Tuzla’da bugün Assan Alüminyum tesislerinin bulunduğu araziyi gördüklerinde aralarında şu diyalog geçti:
Semiha Kibar: Asım, burası çok güzel. Fabrikayı buraya kuralım.
Asım Kibar: İyi, hoş da Hanım, burası çok pahalı. O kadar büyük para vermeye değmez.
Semiha Kibar: Asım, ne olur benim sözümü dinle. Burada istikbal var…
Asım Kibar: Peki Hanım, arzu ettiğin gibi olsun...
Asım Kibar, fabrika arazisiyle ilgili bu öyküye de “Güven En Değerli Servet” kitabında yer verip ekledi:
- Eşim, hem hayat arkadaşım, hem de bir bakıma çalışma arkadaşım. Ufku geniştir. Mantık dokusu da çok tutarlı. İyi ki sözünü dinlemişim.
Semiha Hanım’ın Kayseri’deki günlerinde Kazancılar Caddesi’ndeki mağazada muhasebe defterlerini yazmasına yardım ettiğini belirtti:
- Daha sonraki yıllarda ev alımları gündeme gelince “ortak karar” prensibi hiç değişmedi.