Aşı ve stratejiler
Farklı şirketlerin aşı geliştirmesinin ve bu aşıların yüksek etkinlik göstermesinin ardından finansal piyasalarda stratejiler, en azından kısa vadede, değişmeye başladı. Sektörel rotasyonlar kadar ülkeler arasında farklılıklar da yatırım kararlarında önemli olacak. Sektörel değişim konusuna daha önce de değinmiştim. Tekrar açıklarsam evde kal temalı hisselerden, yani toplantılarımızı gerçekleştirdiğimiz Zoom, film izlediğimiz Netflix ve alışveriş yaptığımız Amazon’dan, bir süre için, çıkan fonlar salgın nedeni ile aşırı düşen sektörlere geri dönüyor. Bu gelişme “büyüme” bazlı hisselerden “değer” bazlı hisselere geçiş olarak açıklanabilir.
Aşı tam anlamı ile devreye girdiğinde tüketiciler AVM’lerden alışveriş yapacak, restoranlarda yemek yiyecek, uçağa binecek ve tatile çıkacak. Bu sektörlerde ciddi daralmalar yaşandığı için fiyatların da hızlı yükseldiğini göreceğiz. Ancak elbette bu geçici rotasyon teknoloji lehine olan ana trendi değiştirmeye yetmeyecektir. Hisse bazında bu değişiklikler yaşanırken (ki aslında yüzde 10-15 civarında bir düzeltme için tam zamanı) ülkeler açısından da aşının bulunması kritik bir gelişme. Elbette öncelikle kamu sağlığı açısında olumlu bir durumdan bahsediyoruz. Ancak finansal piyasalar açısından bazı ayrışmalar kaçınılmaz. 2017 yılında var olan stratejileri tartıştığımızda carry trade yani ülkeler arasında getiri farkı önemli bir yatırım stratejisiydi. Ancak bugüne geldiğimizde sadece reel faiz veriliyor olması fonların o ülkeyi tercih etmesi anlamına gelmiyor. Zira 2017 büyümenin olduğu bir dönemdi, şu anda ise büyüme ve aşı göbekten bağlanmış durumda. Özellikle de ABD veya diğer gelişmiş ülkeler gibi büyük paketler açması mümkün olmayan gelişmekte olan ülkeler açısından. Büyüme teşvik paketleri ile olmayacaksa organik olmalı. Bu neden global makro raporları okuduğumuzda ülkelerin verdiği aşı siparişi, halkların aşıya yaklaşımı, aşı tesislerinin sıklığı, soğuk hava zincirlerinin yeterliği gibi pek çok dinamik sıralanarak ülkeler arası bir “güzellik yarışması” yapılıyor.
Gelişmekte olan ülkeler büyümenin kritik olduğu bir dönemde faiz artırıyor. Şayet organik büyüme hızla sağlanamazsa faiz artışları ayak bağı olmaya başlayacak. Sadece ülkelerin kendi dinamikleri değil yakından ilişkili oldukları ana ekonomik blokta neler olduğu da önemli. Bu açıdan Avrupa Birliğinde hastalığın seyri bizim için de çok kritik olacaktır. Kısacası alışageldiğimiz faiz-kur ilişkisinin ötesinde dinamikler değerlendirilerek yatırım kararlarının alındığı bir döneme giriyoruz. Aralık ayı Fed ve ECB’nin harekete geçme potansiyelini de taşıyor. Ancak para politikaları mali genişleme paketinin yerini tutamaz. Bu nedenle 11 Aralık'tan önce iki partinin anlaşması ve 2021 yılında da ikinci bir genişleme paketinin devreye girmesi kritik.