Asgari ücretli; seçime dek sabret

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Asgari ücret tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. Herkesin üzerinde değil elbette… Ücretlileri enflasyona ezdirmeyeceğiz sözüne güvenip en az %45 zam alırız diye beklerken %30 zam ilan ediliverdi. 17,002 lira olan ücret, 2025 yılı boyunca 22,104 lira olarak kalacak. Yılda 2 kez artış da söz konusu değil.

Heterodoks sürecini hatırlıyorum. 21 Aralık 2021’de yaşadığımız “epistomolojik kopuş” ile gelen büyük yıkımın faturası, “onkolojik dönüş” sürecine rağmen ödenemedi ve şimdi bu dev fatura, asgari ücretliye kesildi. Bir bakıma kamunun bozduğu makroekonomik verilerin tamiri ücretlinin sırtında…

Enflasyon bizi cüzdanımıza hapsetti

Ancak cüzdan boş… Gıda enflasyonu baş edilesi değil. Ekonomiyi yanlış yerden soğuttular. Tüketim histerisini frenlemek yerine üretimi yavaşlattılar. Görüştüğüm nice ziraatçı, tüccar, sanayici ve insanı, 2025’te hayatta nasıl kalacağının hesabını yapıyor. Çoğunun endişesi şu; “ya iflas edersem?”

Biliyoruz ki seçim ekonomisi, ücretlinin soluk aldığı zamandır. 2022’de komisyon %33 vermişken CB bu rakamı %55,5’e yükseltmişti. Zira seçim vardı. Şu anda ufukta sandık görünmüyor. Suriye gerçeği, yakın gelecekte siyasetin tutumunu şekillendirecek. Eğer bir sandık kurulacaksa o zaman zammı gör.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…

Emeklinin hali?

Olacağı şu; yüzde 25 civarı bir zam ile geçiştirilecek. En düşük emekli aylığı olan 12,500 lirayı, 15,625 lira yaparlar. Burada temel sorun emeklinin “ödediği primlerin karşılığında çalışmayacağı yılların ödemesi” gibi görülmemesi… Emekli iktidar için “sosyal atık” mesabesindedir ve neden çok zam alsın.

Dezavantajlı kesimler?

Engeli, dul, yetim, şehit yakınları, gaziler ve diğerleri zaten şu anda asgari ücretin çok altında ücret alıyorlar. Yüzde 30’luk asgari ücret zammı dahi onlar için hayal ötesi… Bu kesimin zam oranı olarak %25 öngörülüyor. Zaten örgütlenmesi eksik, sesi fazlaca duyulmayan gariban insanlarımız bunlar.

not/ Vatandaş kalıcı kopuş sınırında…

Gelir dağılımını öylesine bozduk ki düzelmesi zaman alacak. İthalat içindeki tüketim malları oranı, bozulan gelir dağılımının cari açık üretecek boyuta geldiğini gösteriyor. Nüfusun %10’luk kesimi, tüm ülke gelirinin yarısını alıyorsa, toplumsal barıştan söz etmek mümkün olamaz, olamıyor zaten.

Bildiğim şudur; hayat pahalılığı külfetini bir kesimin diğerine aktaramayacağı ortam üretilmedikçe enflasyon düşmeyecektir. Zaten fiyat artış hızı olan enflasyonun sıfır olması halinde dahi salatalığın 60 liralık kilo fiyatı, 59 liraya inmeyecek ancak 61 lira da olmayacak. Bu yüzden hayat pahalılığı deriz.

Şu anda dar gelirli, hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ekonominin ceremesini çekenlerin yakın gelecekte bırakın düzelme umudu taşımasını, “kalıcı kopuş” tehlikesiyle yüzleşme ihtimalleri var. Kalıcı kopuş mu? Dünya Bankası’nın “gelişmesinden umudu kesilmiş” ülkeler için bulduğu sıfat bu.

Aklıma Dostoyevski’nin söyledikleri geldi; “Yanlış trene bindiğini anladığında derhal in, zira geri dönüş maliyeti büyür.” 22 ay yanlış yönde gittik, şimdiki tablo; “Çift süren mandalar gibi çalışıyoruz. Köpekler gibi açız, yoksuluz. Başkaları yan gelip yatıyor, çalışmıyor. Ama onlar zengin, biz fakiriz.”

Netice, sandık yoksa zam da yok. Sabredin deniyor. Fakat bu şartlar altında sabır taşı dahi çatlar. Bakalım asgari ücret üzerinden emeğe biçilen 2025 serüveni nasıl bir yakın gelecek oluşturacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Krize pabuç bırakma 19 Aralık 2024