Ar-Ge teşviğinde vergi indirimi kısıtlanıyor mu?

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) yatırımlarını teşvik etmek amacıyla mevzuatımızda çeşitli düzenlemeler yer almaktadır. Bu kapsamda iki temel kanun bulunmaktadır. İlki, 4961 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, diğeri ise 5746 sayılı Ar-Ge ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’dur (Ar-Ge Kanunu). Her iki kanun benzer teşvik mekanizmaları içermekle birlikte aralarında çeşitli farklar da bulunmaktadır. Bu yazıda Ar-Ge Kanunu’nda yer alan ilave bir teşvik imkanına ilişkin olarak uygulamada ortaya çıkan bir tartışmayı değerlendireceğim.

Söz konusu tartışmaya geçmeden önce Ar-Ge Kanunu kapsamında sağlanan teşvikleri kısaca hatırlayalım. Söz konusu teşvikler, Kanunun 3. maddesinde belirlenmiş olup kapsama teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamaları girmektedir. Kanun’un 3/A maddesinde ise işletmelerin kendi içinde gerçekleştirdiği (3. madde kapsamında olmayan) Ar-Ge harcamalarına ilişkin teşvikler düzenlenmiştir.

Ar-Ge Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca, yapılan Ar-Ge harcamalarının tamamı gelir ve kurumlar vergisi matrahından indirilmekte, indirilemeyen tutar ise yeniden değerleme oranında artırılarak sonraki yıllara devretmektedir. Ayrıca, Ar-Ge personelinin ücretlerine ilişkin gelir stopaj desteği, sigorta prim desteği, teknogirişim sermayesi desteği, damga vergisi ve gümrük vergisi istisnası gibi teşvikler de bulunmaktadır.

Ar-Ge indirimine konu edilebilecek harcamalar ise ilk madde ve malzeme giderleri, amortismanlar, personel giderler, genel giderler, dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler ile vergi, resim ve harçlardır. Bu noktada, Ar-Ge harcamalarının her sene artırılmasını teşvik etmek için kanunda bir hüküm daha bulunmaktadır. Söz konusu hüküm uyarınca, Cumhurbaşkanınca belirlenen kriterleri haiz Ar-Ge merkezlerinde, ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı; Cumhurbaşkanınca (önceden Bakanlar Kurulu) belirlenen kriterleri haiz tasarım merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre artışının yüzde ellisine kadarı matrahtan indirim konusu yapılabilir. Belirlenen kriterlere göre kanuni hadler içerisinde oranları ayrı ayrı veya birlikte farklılaştırmaya Cumhurbaşkanı (önceden Bakanlar Kurulu) yetkilidir.

2016/9092 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına (BKK) göre, Ar-Ge Kanunu kapsamında kurulan ve aşağıda belirtilen göstergelerden herhangi birinde bir önceki yıla göre “en az %20 artış” sağlayan Ar-Ge veya tasarım merkezlerinde, o yıl yapılan Ar-Ge, yenilik veya tasarım harcamalarının bir önceki yıla göre “artış tutarının %50’si” Ar-Ge ve tasarım indirimine konu edilebilmektedir.

a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı
b) Tescil edilen ulusal veya uluslararası patent sayısı
c) Uluslararası destekli proje sayısı
ç) Lisansüstü dereceli araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı

d) Toplam araştırmacı sayısının toplam Ar-Ge personeli sayısına oranı
e) Ar-Ge sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı.
6 Seri no.lu 5746 Sayılı Kanun Genel Tebliği uyarınca, a) Ar-Ge veya tasarım harcamasının toplam ciro içindeki payı; ilgili yılda yapılan Ar-Ge veya tasarım harcamasının, şirketlerin gelir tablosundaki “net satışlarına” oranını, b) Ar-Ge sonucu ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen cironun toplam ciroya oranı; Ar-Ge faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan yeni ürünlerden elde edilen hasılat tutarının, şirketlerin tüm faaliyetlerinden elde ettikleri hasılata oranını ifade etmektedir.

Buraya kadar yaptığım açıklamalardan sonra yazının asıl konusunu oluşturan ve uygulamada ortaya çıkan tartışmaya değinmek istiyorum. Tartışma, yıl içinde faaliyete geçen Ar-Ge merkezleri açısından, artış oranı hesaplanırken göstergelerden harcama ve yeni ürün cirosuna ilişkin olarak paydadaki toplam cironun nasıl hesaplanacağı konusunda ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle; tartışma, “Ar-Ge harcaması/toplam ciro” ve “Ar-Ge ürün cirosu/toplam ciro” oranının yıllar itibariyle kıyaslaması yapılırken, kesrin payında birkaç aylık (uç örnekte 31 Aralık tarihinde faaliyete geçilmişse 1 günlük) bir harcama/ciro yer alırken kesrin paydasında toplam yılın gelirinin mi, yoksa faaliyette bulunulan süreye isabet eden kıst gelirin mi dikkate alınması gerektiği noktasındadır.

Aslında, ben bu noktada bir belirsizlik olduğunu düşünmüyorum. Zira BKK’daki ifade açık olup oranlamada ilgili yıla ilişkin “toplam cironun” (toplam net satışların) dikkate alınması gerektiği yönündedir. Ancak, Maliye’deki bazı yetkililerin sözlü yönlendirmeleri ve bazı denetim şirketlerinin ihtiyatlı (!) yaklaşımları tartışmaya ve farklı uygulamalara neden olmaktadır. Bu kişiler, kıyaslama yapılırken faaliyete geçilen yılda yapılan harcamanın faaliyet süresine isabet eden ciroya oranlanması (toplam ciro / 365 x faaliyet gün sayısı) gerektiği yönünde mükellefleri yönlendirmektedirler. Bu formül uyarınca, ilk yıl oran daha yüksek çıktığından Ar-Ge harcama artış oranı daha az hesaplanmakta ve artış oranı %20 altında kalırsa mükellefler daha az Ar-Ge indirimi desteğinden yararlanmak durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla, Ar-Ge yapan işletmeler daha az teşvikten yararlandırılmış olmaktadır.

Bu noktada, Ar-Ge Kanunu ve BKK’da tanınan imkanların/teşviklerin mükelleflere tanınan bir hak olduğunu, Kanunun amacının da Ar-Ge harcamalarını teşvik etmek olduğunu ve bu harcamaların artarak devam ettirilmesi için ilave teşvik sağlandığına tekrar dikkat çekmek istiyorum. Dolayısıyla, Ar-Ge indirimine ilişkin uygulamadaki bu ihtiyatlı yaklaşım mükelleflerin kanuni hakkı olan bir teşvikten yararlanamamaları sonucunu doğurmaktadır. Yargıya intikal eden bir olayda vergi mahkemesi, BKK’daki ifadenin toplam ciro olduğu, indirim konusu yapılabilecek Ar-Ge harcamaları hakkında mevzuatta özel bir dönem gösterilmediği, bu nedenle yapılacak harcamalarda hesap döneminin dikkate alınması gerektiği (yani kıst dönem hesaplaması yapılmaması gerektiği) yönünde karar vermiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın uygulamada yaşanan bu tartışmayı gidermek için benim de katıldığım vergi yargısı görüşünü de dikkate alarak bir düzenleme yapmasında fayda bulunmaktadır.

Sözün özü: Aşırı ihtiyat, doğru karar yolunda aşılması gereken tuzaklardan biridir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar