Antalya’daki Rus-Ukrayna buluşmasının bilançosu
Ukrayna savaşı sürerken, 10 Mart Perşembe günü tüm dünyanın gözü Antalya’ya çevrildi; Rusya ve Ukrayna, savaşın başlamasından itibaren ilk kez Dışişleri Bakanları düzeyinde Antalya’da bir araya geldiler.
Antalya’daki toplantıdan somut bir sonuç çıkmadı. Ancak katılımcıların hiçbirinin herhangi somut bir geri adımı/kaybı da olmadı. Ama toplantının kendi açısından “kazananları” olduğu da bir gerçek;
LAVROV TOPLANTIYI İLETİŞİM KAMPANYASINA ÇEVİRDİ
Hem Lavrov’un bizzat yaptığı açıklamalar, hem de Ukraynalı mevkidaşı Kuleba’nın sözleri Rus Dışişleri Bakanı’nın Antalya’ya “müzakere için gelmediğini” açıkça ortaya koydu.
Açıklamalardan, Lavrov’un ateşkesi ya da oluşturulacak insani koridorları konuşmak için bile “yetkisi” olmadığı görüldü. Nitekim Lavrov’un kendisi de Ukrayna ile müzakereler için doğrudan Belarus’u işaret ederek, Antalya’ya herhangi bir konuda uzlaşmak için gelmediğinin işaretini verdi.
Peki Lavrov Antalya’ya niye geldi?
Ukrayna Lideri Zelenski, gerek dünyanın çeşitli köşelerinde ülkesi lehine yapılan mitinglere canlı bağlanarak, gerek dünya parlamentolarının toplantılarına video mesajlar göndererek, gerekse uluslararası basına verdiği demeçlerle görüşlerini sıklıkla iletme imkânı buluyor.
Ancak Rusya için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Bu açıdan bakınca, Rusya’nın kıdemli Dışişleri Bakanı Lavrov’un Antalya buluşmasını kendi tezlerini anlatabilmek için bir iletişim platformuna dönüştürdüğünü söylemek mümkün. Lavrov’un düzenlediği basın toplantısında özellikle Ukraynalı gazetecilerden ya da Rusya’yı en sert eleştiren İngiltere’nin basın temsilcilerinden soru almaya gayret etmesi de bunun göstergesi. Rus Dışişleri Bakanı her soruyu –kendince- yanıtladı, kimseyi geri çevirmedi. Rusya’nın tezlerini –pek kimseyi ikna edemese bile- tüm dünyaya, üstelik canlı yayınlarla dile getirme imkânı buldu.
UKRAYNA DIŞİŞLERİ BAKANI İSTEDİĞİNİ ELDE EDEMEDİ
Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba’nın açıklamalarından ise, Ukrayna heyetinin Antalya’ya en azından insani koridorlar oluşturup, sivillerin çatışma bölgelerini terk etmeleri için ateşkes imkânını görüşmek için geldiğini anladık. Ancak Lavrov görüşme mekânını propaganda alanına çevirme ustalığı karşısında Ukraynalı Bakan, beklentilerinin en azını bile alamadan Antalya’dan ayrıldı.
TÜRKİYE’NİN KAZANCI
Antalya’daki üçlü toplantıdan en kazançlı ülke ise Türkiye oldu; Türkiye, Antalya’da savaşan iki tarafın Dışişleri Bakanları’nı bir araya getirerek, Batı’dan üzerine gelebilecek “Rusya’ya yönelik yaptırımlara katıl” baskısını –şimdilik- ertelemiş oldu, zaman kazandı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Antalya’daki üçlü toplantının akşamında ABD Başkanı Joe Biden’la yaptığı telefon görüşmesinde de, Türkiye’nin “her iki tarafla da görüşebilen ülke” kozunu kullandığı yapılan açıklamaların satır aralarından ortaya çıktı. İletişim Başkanlığı’ndan telefon görüşmesine ilişkin yapılan açıklamada, Erdoğan’ın “krizin daha da derinleşme ihtimaline karşı, her iki tarafla da konuşabilmesinin önemine” vurgu yaptığı belirtildi.
Görüşmeye ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklama ise kullanılan “krize yönelik koordineli uluslararası karşılığın memnuniyetle karşılandığı” ifadesi önemli. Buna ek olarak bir de Başkan Biden’ın resmi twitter hesabından Erdoğan görüşmesine ilişkin atılan twitte geçen, “Erdoğan’la saldırganlığından dolayı Moskova’nın hesap vermesini sağlayacak uluslararası çabaların devam etmesinin önemini konuştuk” cümlesi var.
Bu iki ifade, ABD’nin Rusya’nın yaptırımlarla sıkıştırılmasına verdiği önemi ve Türkiye’nin bunların dışında kalmasının –sadece şimdilik- hoş görüleceğinin diplomatik vurgusunu içerir nitelikte.
BİDEN GÖRÜŞMESİNİN ZAMANLAMASI
Biden’la yapılan telefon konuşmasının zamanlaması da manidar; Ak Parti hükümetinin tüm beklentilerine rağmen Erdoğan’la doğrudan iletişime soğuk duran Biden, tam da İsrail Cumhurbaşkanı Ankara’da ağırlandıktan saatler sonra aradı. Nitekim Beyaz Saray açıklamasındaki, “ABD Başkanı Türkiye’nin bölgesel liderlerle barış ve istikrarı geliştirme çabalarından dolayı takdirini ifade etti” cümleciği de, hem Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı’yla görüşmesi, hem de Birleşik Arap Emirlikleri ile yeniden kurduğu dostane ilişkiler üzerinden okunabilir.
Peki Biden’la görüşme, Türkiye’nin ABD ile olan, S-400 yaptırımları gibi, Ankara’nın F-16 alım çabaları gibi ikili sorunlarda ilerlemenin önünü açtı mı?
Bu sorunun yanıtı her iki taraftan da yapılan görüşmeye ilişkin resmi açıklamaların satır aralarında var; ABD tarafı ikili ilişkiler konusunu hiç ayrıntı içermeyen tek bir cümle ile geçiştirdi. İletişim Başkanlığı’nın açıklamasından ise, Erdoğan’ın sorunları ve Ankara’nın beklentilerini dile getirdiğini, ancak somut sonuç alamadığını çıkarmak mümkün.
Belli ki ne Antalya’daki üçlü toplantı;
Ne kısa süre önce “15 Temmuz darbesinin finansörü” denilen BAE Veliaht Prensi ile sıcaklaşan ilişkiler;
Ne de Erdoğan’ın “İsrail terör devletidir” ifadelerini/“one minute” çıkışını/Mavi Marmara olayını bir yana koyup, Ankara’da İsrail Cumhurbaşkanı’nı turkuaz halılarla ağırlaması, Washington-Ankara kopukluğunu düzeltmeye yetmemiş…