Antalya’da 29 yılın ilk kar yağışı Borsa Başkanı’nı ürküttü

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

25 OCAK 2022 Salı sabahı Antalya… Kentin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır’ın eşi o sabah kar yağışı ile uyandıklarında sevindi:

-          Ne güzel, lapa lapa kar yağıyor…

Eşi, Çandır’ın tedirginliğinin farkına varınca sevincini frenledi:

-          Kar yağışı inşallah seralara zarar verecek bir noktaya ulaşmaz.

Ali Çandır, eşinin seslenmesiyle pencereden kar yağışını izlerken, 1993 yılına döndü:

-          Antalya’ya en son 1993 yılında kar yağmıştı. Kar biraz tuttu. Hemen ardından yoğun yağmur yağışı geldi. Seralarımız büyük zarar gördü. İnşallah 29 yıl aradan sonra aynı sıkıntıyı yaşamayız.

Başkanlığını Ferhat Yıldız’ın yürüttüğü Antalya İş İnsanları Derneği’nin (ANTİAD) davetiyle gittiğimiz kentten yoğun kar yağışı nedeniyle İstanbul’a dönemeyince Hakan Güldağ ve Dünya Gazetesi Temsilcisi Duygu Şahin Durmaz’la birlikte uğradığımız kurumlardan biri de Antalya Ticaret Borsası oldu.

Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, Basın Danışmanı Vahide Yanık’ın da katıldığı sohbette yaş sebze meyve üretimine mevsimsel etkiler üzerinde durdu:

-          Antalyalı üretici bugünlerde seralarında nöbet tutuyor. Yakıt faturası kabarsa da serada ısıtma yapıyor. Ürününü soğuktan korumaya çalışıyor.

Seraların örtülerinin üstünü havaların soğuduğu dönemlerde yağmurlama sistemiyle ıslattıklarını belirtti:

-          Naylonların üstünün buz tabakasıyla kaplanmasına çalışırız. Buz tabakası, seranın iç ısısını dışarıya göre 1-1.5 derece yukarıda tutar.

Yükselen enflasyona dikkat çekti:

-          Enflasyon oranları yüksek çıktıkça domatesten patlıcana, biberden kabağa dikkatler yaş meyve-sebzeye yönelir. Enflasyonun sorumlusu buralarda aranır.

Ardından ekledi:

-          Şimdiden belirtelim, mevsimsel etkiyle önümüzdeki günlerde yaş meyve-sebze fiyatlarının Antalya’dan çıkışı da yükselecek.

Antalya halindeki fiyatlarla İstanbul’daki market tezgahlarındaki fiyatların karşılaştırması yapılırken dikkat edilmesi gereken noktaya işaret etti:

-          Nakliyeden paketlemeye maliyetlerde ciddi artışlar var. 1 Euro’ya aldığımız kutunun fiyatı 2 Euro’ya çıktı. Bu maliyetler ister istemez İstanbul’da market tezgahındaki meyve-sebzenin fiyatına yansıyor.

Fiyatlardaki mevsimsel yükselmenin çiftçiye kazanç olarak yansımadığına vurgu yaptı:

-          Antalya çiftçisi 2010 yılından beri genelde kayıpta. Çiftçi, en iyi parayı 2010 yılında kazandı.

Bu durumu fiyat karşılaştırmasıyla ortaya koydu:

  • 2010 yılında yaş meyve-sebzede ton başına gelir 920 dolar idi. 2021’de bu rakam 797 dolara geriledi.
  • Domatesin tonu 2010 yılında 892 dolardı. 2021 yılında 683 dolara düştü.
  • Narenciyenin tonu 2012 yılında 739 dolardı. 492 dolara indi.

Bu noktada Tarım Bakanlığı’nın kurduğu bir platformu anımsattı:

-          Tarım Bakanlığı “Dijital Tarım Pazarlaması” (DİTAP) platformu kurmuştu. Aslında çiftçi için satıştan ziyade tedarik maliyetini düşürecek formüller geliştirmeliyiz.

Şu öneriyi ortaya koydu:

-          Çiftçi için “Girdi Tarım Pazarlaması” (GİTAP) kurulmalı. Ülkemizde çiftçi ürünü hasat sonu vadeli alıyor. Naylon, ilaç, gübre, fide gibi ürünleri alıyor, hasat sonrası parasını ödüyor. Hasat sonu vadeye göre faiz ve kur artışı ekleniyor. Girdi maliyeti yüzde 40-50 yükseliyor.

GİTAP modelinin nasıl çalışabileceğini şöyle anlattı:

-          Ziraat Bankası’nın desteğiyle üreticinin tedariği peşin olarak bir mekanizmadan sağlansın. Üreticiye yansıyan vade ve kur farkı ortadan kalkarsa maliyetlerde yüzde 25-30 azalma olur.

GİTAP kurulur ve Çandır’ın düşündüğü gibi etkili çalışırsa, yaş sebze-meyve enflasyonun suçlusu olmaktan çıkar mı?

Çatılara özgürlük kapısı açın, GES’le enerji işini çözelim

HAKAN Güldağ, Dünya Gazetesi Antalya Temsilcisi Duygu Şahin Durmaz ve Fikri Cinokur ile birlikte Antalya Organize Sanayi Bölgesi (AOSB) Başkanı Ali Bahar ve Başkanvekili Hasanali Gönen’le buluştuk.

Bahar ve Gönen, OSB’ler için son günlerin gündem maddesi doğalgaz ve elektrik kısıntısına değindi:

-          Bir yandan üretim artsın, daha fazla ihracat yapalım hedefi üzerinde durulurken, diğer taraftan doğalgaz ve elektrik kısıntısı olur mu? Kısıntı, OSB’lerdeki fabrikalarda üretimin gerilemesine yol açar.

Bahar, elektrikle ilgili şu taleplerini gündeme getirdi:

-          “Çatılara özgürlük” tanınmasının tam zamanıdır…

Bunun ne demek olduğunu aşama aşama anlattı:

  • Fabrikaların çatılarına güneş enerjisi santralı yatırımı için ayrı şirket kurulsun.
  • O şirketin GES yatırımı için yapacağı borçlanma, fabrikanın sahibi olan şirketten bağımsız hale getirilsin.
  • Fabrika çatısına GES’i kuracak şirketin 7 yıllık borçlanmasına OSB yönetimi garantör olabilsin.
  • GES’in kredi borcu bittiğinde, sahiplik fabrikayı yöneten ana şirkete geçebilsin.

Bahar ve Gönen’e Tosyalı Holding’in Osmaniye’deki fabrikasının çatısına kurduğu GES’i anımsattım:

-          Tosyalı, fabrikasının çatısındaki GES yatırımı için her megavat başına bir şirket kurmuştu. Çatısında 10 dolayında şirket vardı. Antalya OSB’deki şirketler bunu yapamaz mı?

Bahar yanıtladı:

-          Tosyalı’nın onu yapmaya finansal açıdan gücü elbette vardır. Biz, GES için alınan kredinin, ana şirketin kredi limitini olumsuz etkilemesini ortadan kaldıralım istiyoruz. Eğer bu yapılırsa OSB’deki fabrikaların “çatılarına özgürlük” sağlanmış olur.

Antalya OSB olarak da GES yatırımı yapmak istediklerini bildirdi:

-           Ancak, Antalya OSB’sinde “güneş tarlası” alanı yok. Devlet Antalya OSB’ye GES yatırımı için yer versin, hemen kolları sıvayalım. Antalya OSB’nin GES yatırımını yapalım.

Antalya OSB’nin “çatılara özgürlük” formülünün devreye girmesi mümkün olur mu?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar