Ankara’da Biden hazırlığı

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

ABD’deki başkanlık seçiminde AK Parti hükümetinin beklentisinin aksine Donald Trump yenilip, Joe Biden seçilince, Ankara’da dış politikaya ilişkin yeni pozisyonlar alınmaya başladı.

AK Parti hükümet yetkililerinin hemen her toplantıyı fırsat bilip, “beka”, “güç”, “kahraman ordu”, “oyun bozma” söylemi, yerini sessiz sedasız diplomasiye bıraktı.

Biden konuşmalarında “AB ile işbirliğinden” dem vururken, Ankara da AB üyelik sürecinin raydan tamamen çıkmaması için hareketlendi.

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, AK Partililerin Batı’ya yönelik “yüksekten konuşma” eğilimi bitip, diplomasi devreye sokulunca, AB zirvesinde Türkiye aleyhine-şimdilik- çok sert bir karar çıkmasının önüne geçildi. Almanya, İtalya, İspanya ve Malta ile yürütülen sessiz temaslar işe yaradı.

Rusya ile ilişkiler cephesinde de işler çok farklı değil;

Biden’ın en sert politikayı Rusya’ya karşı uygulaması beklenirken, Ankara da pozisyonunu sessiz sedasız yenilemeye başladı;

Türkiye, Ukrayna kartını açtı

Rusya’nın İdlib’deki sıkıştırmalarına karşılık Ukrayna kartı ortaya çıkarıldı.

Kırım’ı Rusya’ya kaybeden Ukrayna, şimdilerde Donbass’ın akıbeti de Kırım gibi olmasın diye uğraş veriyor. Kiev, Donbass’ın kontrolünü geri alabilmek için her türlü desteğe açık. Ve bu destek, sürpriz şekilde Türkiye’den verilecek gibi görünüyor.

Ukrayna’ya bu çerçevede ilk ziyaret Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz tarafından kasım ayında gerçekleşti. Bunu, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Akar’ın geçen hafta Ukrayna’ya yaptıkları ziyaret izledi.

Önce Libya’da Trablus hükümetine, ardından Karabağ’da Azerbaycan’a verilen Türk İHA desteği, her iki bölgede de çatışmaların seyrini değiştirmişti. Şimdi Ukrayna ile yapılan askeri işbirliği görüşmelerinin ana omurgasını da bu ülkeye İHA desteği sağlanması oluşturuyor.

Ancak işin riskli tarafı şu;

Karabağ’da Azerbaycan’ın karşısında 3 milyon nüfuslu, tüm savunmasını Rusya’ya dayamış zayıf Ermenistan vardı. Üstelik Putin’in, her fırsatta Batı ile ilişkiler kurmaktan bahseden, ülkesini Rusya’dan uzaklaştırmaya çalışan Başbakan Nikol Paşinyan’dan pek haz etmediği de sır değildi. Putin’in ilk günlerinde Karabağ krizine hiç müdahale etmeyerek Paşinyan’ın “burnunu sürttüğü” yorumları yapılmıştı. Ancak tam da Ermenistan savaşta hezimet yaşamak üzereyken Putin devreye girdi ve ateşkes anlaşması ile Azeri ilerleyişini durdurdu. Ancak Donbass krizi Karabağ’dan çok farklı; Donbass’ta Ukrayna’nın muhatabı bizzat Rusya. Yani iş çok daha kritik, çok daha zor.

İdlib'de gözlem noktalarının boşaltıldığını bizzat Akar doğruladı

Rusya, İran ve Türkiye arasındaki Astana/ Soçi uzlaşmaları çerçevesinde İdlib’de kurulan Türk gözlem noktalarının sessiz sedasız bırakılmasını da tüm bu gelişmelerle birlikte okumak gerekiyor. Türkiye, İdlib’de Rusya’nın olası bir sıkıştırmasına karşılık, savunma pozisyonlarını daha korunaklı, Türkiye’ye daha yakın ve dolayısıyla lojistik desteğin daha kolay ulaştırılacağı alana çekmeye başladı. Nitekim Bakan Akar da geçen hafta ilk kez İdlib’deki gözlem noktalarının boşaltılıp, M-4 karayolu sınırına çekildiğini resmen doğruladı.

Belli ki Ankara, İdlib’de Rus destekli Esad güçlerinin topyekun saldırı ihtimaline hazırlık yapıyor.

Libya tezkeresi, Irak Başbakanı'nın ağırlanması...

Ateşkes sonrası Libya’da siyasi süreç devam ederken, Türkiye Trablus’ta kalmaya devam edeceğinin işaretini de TBMM’de verdi;

Meclis’e gelen Libya tezkeresinin Mehmetçiğe yurtdışı görev izni veren ve bir yıl süreli olan diğer tüm tezkerelerden farklı olarak 18 ay süreyi kapsaması da ayrıca dikkat çekti. İç politika kulislerinde 18 aylık tezkere “erken seçim” tartışmasını alevlendirirken, AK Parti hükümeti de dünyaya “Libya’dan vazgeçmedim” mesajı verdi.

Libya’daki Türk varlığının, Rusya’ya karşı sertleşecek Biden yönetimine ilerleyen aylarda “Ankara ile Washington arasında olası işbirliği alanı” olarak sunulabileceğini hesaplamak herhalde yanlış olmaz.

Benzer bir durum Irak’ta da yaşanıyor;

Irak Başbakanı Kazimi, ABD ve İran’ın uzlaşısı ile bu göreve getirilmişti. ABD askerlerinin Trump’ın Amerikan bürokrasisini devre dışı bırakarak aldığı kararla Irak’taki üslerden çekildiği bu günlerde, Washington’da Bağdat yönetimi üzerindeki İran etkisinin ağırlaşacağına ilişkin endişe de artmakta. Kazimi’nin tam bu aşamada Türkiye’ye ilk ziyaretini yapması, en üst düzeyde ağırlanması, Erdoğan ile dünyaya işbirliği mesajları vermesi de, Ankara’nın ilerde Washington’la yapacağı görüşmeler açısından kritik önemde. Türkiye, Kadimi ziyareti sayesinde kendisinin “Irak denkleminde” de olduğunu hatırlatmış oldu.

AK Parti hükümeti, uluslararası alanda Biden yönetimine kendini hazırlıyor;

Ancak iş iç politikaya gelince durum karışık. Erdoğan’ın aralık başında açıkladığı yargı ve demokrasi reformlarından hala ses seda yok. Aksine, TBMM’ye sunulan yasa tekliflerinde sivil toplum kuruluşlarına yönelik yeni kısıtlayıcı idari tedbirler getirilmeye çalışılıyor.

Belli ki Ankara’da, uluslararası alanda yapılacak işbirliği sayesinde Biden yönetiminin insan hakları ve demokrasi zafiyetleri konusunda Türkiye’ye karşı “daha anlayışlı olabileceği” hesabı yapılıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024