Amerika’nın gözüyle Türkiye gıda perakende sektörü (1)
Amerika Tarım Bakanlığı (USDA)Türkiye’nin perakende gıda pazarını mercek altına aldı. “Türkiye: Perakende Gıdalar” başlıklı bir rapor yayınlayan Amerika Tarım Bakanlığı, ekonomik zorluklara rağmen, Türkiye'nin perakende gıda sektörünün, 85 milyonluk genç bir nüfus ve yükselen bir orta sınıf tarafından desteklenerek büyümeye devam ettiğine dikkat çekiyor.
Raporda sektörün ağırlıklı olarak yerel indirim zincirlerinden oluştuğunu ve mağaza raflarındaki gıdaların çoğunun yerel olarak üretildiği belirtilerek: “ Yıllık yaklaşık 75 milyar dolarlık market satışlarının yalnızca yüzde 4-5'i ithal tüketici odaklı gıda ürünlerinden oluşuyor. Geçtiğimiz yıl tüketici odaklı ürünlerin en büyük yabancı tedarikçisi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) oldu. ABD ürünleri, Gümrük Birliği kapsamında tercihli erişime ve daha düşük navlun maliyetlerine sahip Avrupa Birliği ülkelerinden zorlu bir rekabetle karşı karşıya.” bilgisine yer verildi.
Gıda perakende sektörünün satışları 75 milyar dolar
Raporda, Türkiye’nin dünyanın 18. büyük ekonomisi olduğu ve ülkenin 85 milyonluk genç nüfusu ve büyüyen orta sınıfıyla önümüzdeki yıllarda da perakende sektörünün büyüyeceği ifade edildi. Sektörün çoğunlukla yerel gıda ürünleri taşıyan yerel perakende zincirleri tarafından domine edildiğine dikkat çekilen raporda şu değerlendirmeye yer verildi: “Son ekonomik olumsuzluklara rağmen, perakende gıda sektörü büyümeye devam ediyor ve satışlar 2023'te yaklaşık 75 milyar doları aşıyor. Genç, büyük ölçüde kentsel nüfus ve büyüyen orta sınıf bu büyümeyi yönlendiriyor. Sektöre, özellikle indirim zincirleri olmak üzere, yerel perakendeciler hakim. Geleneksel perakendeciler yavaş yavaş pazardan çekilirken, artık organize/modern perakendeciler market pazar payının çoğunu oluşturuyor. Pandemi sırasında ilk kez ortaya çıkan çevrimiçi market alışverişi artmaya devam ediyor.”
Genç nüfus, hızlı kentleşme tüketimi artırıyor
Amerika Tarım Bakanlığı’nın raporunda Türkiye pazarına ilişkin genel değerlendirmeler ise şöyle: “Avrupa'nın güneydoğusunda ve Orta Doğu'nun kuzeybatısında yer alan, kuzeyde Karadeniz ve güneyde Akdeniz ile sınır komşusu olan Türkiye Cumhuriyeti, 2023 itibarıyla 85,4 milyonluk genç bir nüfusa sahiptir. Ortanca yaş 34'tür ve nüfusun yüzde 66'sı 15 ila 64 yaş arasındadır. Kentleşme oranı, son 25 yılda hızlı bir kentleşme ile yüzde 77'ye ulaşmıştır.
Bu demografik koşullar, son 20 yılda (son birkaç yıl hariç) hane halkı gelirindeki artan eğilimle birleştiğinde, perakende gıda sektöründeki büyümeyi yönlendiren temel faktörler arasındadır.
Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre Türkiye, 2023 itibarıyla dünyanın 18. büyük ekonomisidir. Son 5 yıldır (2019-2023), ortalama yıllık reel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyüme oranı yaklaşık yüzde 4,8 idi. Önümüzdeki 5 yılda (2024-2028), IMF büyümenin yüzde 3,3'e düşeceğini öngörüyor.
2021'deki beklenmedik derecede yüksek reel GSYİH büyüme oranı büyük ölçüde kredi genişlemeci politikalara, güçlü ihracat talebine ve pandemi gerilerken iş ve seyahatin kısmen yeniden başlamasına bağlandı.
Ancak, bu yüksek büyüme oranını sürdürmek, siyasi zorluklar, alışılmadık ekonomik politikalar ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2024 belediye seçimleri öncesinde popülist politika kararları dahil olmak üzere farklı nedenlerle sürdürülemezdi.
Genel olarak ekonomi 2023'te 2022'ye kıyasla daha iyi performans gösterse de, önümüzde hala büyük zorluklar var. Piyasa analistleri, daha Ortodoks ekonomik politikalar uygulamak ve daha fazla piyasa öngörülebilirliği ve ekonomik performans getirmek üzere atanan mevcut Hazine ve Maliye Bakanı'na rağmen, Türkiye ekonomisinin ne zaman toparlanacağı konusunda şüpheci olmaya devam ediyor. Hukukun üstünlüğünün bozulması ve belirli iç özgürlüklere getirilen sınırlamalar, ekonominin tamamı için bir zorluk olmaya devam ediyor.”
En önemli sorun enflasyon
Enflasyonun 2018'den beri büyük bir ekonomik sorun olduğu belirtilen raporda: “Yükselen uluslararası emtia fiyatları, COVID-19 salgını, alışılmadık hükümet politikaları ve Türk Lirası'nın başlıca para birimlerine karşı değer kaybetmesi, yükselen enflasyona katkıda bulunan faktörler arasındadır. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) enflasyonu Ekim 2022'de yüzde 86 ile zirveye ulaştı ve 2023'ün sonunda yüzde 64'e düştü. Gıda ve içecek enflasyonu 2023'ün sonunda yüzde 72 oldu ve özellikle düşük gelirli ve düşük-orta gelirli haneler için tüketicilerin yaşam standartlarını aşındırdı. 2024 Eylül ayına kadar gıda ve içecek enflasyonu genel TÜFE endeksiyle paralel olarak yüzde 44'e düştü.” bilgisine yer verildi.
Gıda fiyatları dizginlenemedi
Yükselen fiyatları dizginlemek amacıyla Türkiye Hükümeti’nin, 14 Şubat 2022'de temel gıda ürünlerindeki katma değer vergisini (KDV) yüzde 8'den yüzde 1'e düşürdüğü hatırlatılan raporda şöyle denildi: “Kesinti, un, pirinç, makarna, et, balık, çay, kahve, su, süt ve süt ürünleri, yumurta, yağlar, şeker, meyve, sebze, kuruyemiş ve baklagiller gibi temel gıda ürünlerine uygulandı. KDV indirimine ve diğer hükümet müdahalelerine rağmen, gıda enflasyonu, 2024 İlkbaharında Ortodoks ekonomik politika yeniden yürürlüğe girene kadar artmaya devam etti.
Hükümet, 10 Temmuz 2023'te daha önce belirtilen temel gıda maddeleri hariç birçok maddenin KDV'sini artırdı. Yüzde 18 KDV'li işlenmiş gıda maddelerinin KDV'si yüzde 20'ye, yüzde 8 KDV'li maddelerin KDV'si ise yüzde 10'a çıkarıldı. Analistler, bu KDV artışlarının Türkiye hazinesinin acil nakit akışı ihtiyaçlarından kaynaklandığını belirtti.”
Perakende sektörünün cirosu 145 milyar dolar
Amerika Tarım Bakanlığı, Euromonitor'un bilgilerine dayanarak, 2023'te perakende sektörünün toplam satışlarının (satış vergisi hariç) 145 milyar dolara ulaştığını ve bunun yaklaşık 75 milyar dolarının market satışları olduğuna raporunda yer verdi. Aynı raporda 2023 takvim yılında, indirimli perakende satış noktalarının süpermarketleri geçerek değer satışları açısından en büyük market kanalları olduğu bilgisine yer verildi.
Pandemi, büyük kentlerde çevrimiçi market satışlarını artırdı
Pandeminin, özellikle İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara gibi büyük şehirlerde ve hatta bazı küçük şehirlerde çevrimiçi market satışlarındaki büyümeyi hızlandırdığı belirtilen Raporda: “Çevrimiçi market alışverişi, 2019'daki tüm market satışlarının yüzde 0,3'ünden 2023'te yüzde 2,1'e çıktı. Geleneksel olarak mağazalarda alışveriş yapmayı tercih eden tüketicilerin çevrimiçi sipariş verme konusunda daha rahat hale gelmesiyle bu oranın artması bekleniyor.
Fiziksel marketlerde alışveriş söz konusu olduğunda, indirim zincirleri BİM, A101 ve birçok Türk tüketicisinin yakın alışveriş ve daha düşük fiyatlar tercihini karşılama konusunda benzersiz yeteneklerini gösterdi. Uluslararası market zincirlerinin varlığı sınırlıdır ve yerel süpermarket zincirlerinden gelen güçlü rekabet göz önüne alındığında, şimdilik büyüme potansiyeline ulaşmış gibi görünüyor.
Tarım Kredi marketleri “ucuz değil” iddiası
2020'de gıda ve içecek enflasyonunu kontrol altına almak için bir önlem olarak başlatılan yarı devlet tarafından yönetilen Türk Tarım Kredi Kooperatifleri marketleri, özellikle düşük gelirli mahallelerde olmak üzere Türkiye'nin tüm şehirlerinde hızla büyüdü. Bu mağazalar, genellikle rakiplerinden yüzde 10-15 daha düşük fiyatlarla ve hükümet tarafından sübvanse edilen indirimli tarım ürünleri ve temel gıda maddeleri sattığını iddia ediyordu, ancak gerçekler birçok ürünün indirimcilere kıyasla daha düşük fiyatlı olmadığını gösteriyor. Analistler bunun kuruluştaki kötü yönetimden kaynaklandığını iddia ediyor. Birçok pazar kaynağı ve rakip marketler, Tarım Kredi market zincirini serbest piyasa ekonomisine istenmeyen bir hükümet müdahalesi olarak görüyor.” değerlendirmesine yer verildi.
İthal ürünler daha çok hipermarketlerde satılıyor
Yüksek değerli ithal gıda maddelerinin çoğunlukla daha zengin kentsel alanlarda bulunan hipermarketlerde satıldığı ifade edilen Amerika Tarım Bakanlığı Raporu’nda bu konuda ise şu bilgiler yer aldı: “Bu mağazalar arasında Migros, CarrefourSA, Metro Grossmarkets ve Macrocenter gibi premium market zincirleri ile Gourmet Garage gibi daha bölgesel gurme zincirleri yer alır. İstanbul, İzmir, Ankara, Bodrum, Antalya, Bursa ve Çeşme gibi büyük şehir merkezlerinde bulunan bağımsız gurme/premium gıda mağazaları da ithal ürünler satar. İthal özel veya yüksek değerli gıda maddeleri genellikle indirimli market zincirlerinde veya bölgesel market zincirlerinde satılmaz, ancak pirinç, ceviz, badem ve muz ve avokado gibi birkaç ithal taze meyve gibi ithal ürünler orada bulunabilir.”
Özetle, Amerika Tarım Bakanlığı’na göre, Türkiye, yaşadığı ekonomik sorunlara rağmen genç nüfusu, artan kentleşme ile gıdada önemli bir pazar. Amerika Tarım Bakanlığı’nın raporunun Amerikalı gıda üreticilerine yönelik pazara giriş stratejisi, rekabet şartları ve benzer konuları da bir sonraki yazımda yer vereceğim.
Türk gıda pazarının avantaj ve zorlukları
Amerika Tarım Bakanlığı, Türkiye gıda pazarını ele aldığı raporunda pazarın avantaj ve zorlukları ise şöyle sırlanıyor:
AVANTAJLAR
1- Uzun vadeli GSYİHve harcanabilir gelir için gelecekteki büyüme beklentileri.
2- Büyük nüfus tabanı: genç ve büyüyen, orta ve üst orta sınıf.
3- Yüksek ve artan kentleşme oranı.
4- Güçlü ve istikrarlı perakende pazarı büyümesi bekleniyor.
5- Doymamış pazar, yeni ürünlere açık.
6- Yurt dışından daha fazla yeni tada açık uluslararası seyahat eden yeni nesil.
7- Çalışan kadınların payı arttıkça yüksek değerli paketlenmiş gıdalara; hazır yemek/pişirilebilir yemeklere olan talebin artması.
8- Hızla büyüyen modern organize market zincirleri.
9- ABD'nden yüksek değerli işlenmiş ürünlere yönelik olumlu algı.
10- Güçlü gıda kültürü ve büyük gruplar halinde yemek yeme geleneği, böylece mevcut gıda kültürüne ve yeme alışkanlıklarına uyan yeni ürünler kolayca benimseniyor.
11- Birçok düzenleme Avrupa Birliği'ndeki düzenlemelere benzerdir ve bu da halihazırda AB'ye ihracat yapan bazı şirketlerin işlerini Türkiye'ye genişletmesini kolaylaştırır.
ZORLUKLAR
1- Yurt içi ve yurt dışı politik ve güvenlik zorlukları.
2- İşlenmiş/paketlenmiş gıda ve tarım ürünlerine uygulanan yüksek ithalat vergileri.
3- Kural ve düzenlemelerde şeffaflık eksikliği.
4- Döviz kuru dalgalanmaları ve devam eden para birimi değer kaybı gibi ekonomik istikrarsızlıklar.
5- Karmaşık ve zaman alıcı ithalat prosedürleri.
6- Tüketim alışkanlıklarını etkileyen güçlü geleneksel gıda ve mutfak.
7- Paketlenmiş şekerleme ürünleri ve hazır yemekler gibi benzer ürünlerin yurt içinde geliştirilme riski.
8- Kayıt dışı ekonomi bazı haksız rekabetlere yol açabilir.
9- Türkiye'de genetiği değiştirilmiş ürünlere veya gıda kullanımında kullanılan bileşenlere karşı sıfır tolerans vardır.
10- Bazı ürünlerin pazarlanması zor olabilir: Etiketleme yasaları sağlıkla ilgili iddiaları sınırlar ve düzenlemeler alkol reklamlarını sınırlar, tuz/yağ/şeker içeriği konusunda yeni etiketleme ve reklam kısıtlamaları geliştirilmektedir.
11- Serbest ticaret anlaşmaları kapsamında ithal edilen veya gümrük vergileri daha düşük veya sıfır olan Avrupa ülkelerinden gelen birçok ürünle rekabet.