“Amaç ihracatı artırmak, görev maliyeti düşürmek...”
Bizim gibi uzmanlara “hep sorunları yazıyorsunuz, biraz da çözümleri yazın” diye eleştiride bulunanlar var. Maalesef insanlar fazla araştırmadan konuşuyor. Kim bilir kaç defa yazdık. Ama olsun. Bir kere daha yazalım.
Hemen konuya gireyim. Şu an için en öncelikli konu maliyet enflasyonu ile mücadele etmek. Üretici tarafındaki fiyat artışlarının önemli bir kısmı girdilerden kaynaklanıyor. İhracatçılar ve sanayicilerin hammadde aramalı konusunda ciddi şikâyetleri var, özellikle bu konuda rahatlatan hamleler yapılması gerekiyor.
Açıklanan enflasyon oranlarına gördüğümüz gibi üretici fiyatları tüketici fiyatının çok üzerinde, ilerde bunun tüketici enflasyonunda dönüşmemesi için şimdiden önlem alınması gerekiyor
Bu arada muhtelif ürünlerde sürekli vergi üzerine vergi geliyor. Bu durum maalesef zincirleme olarak fiyat mekanizmasını negatif şekilde etkiliyor. Özellikle doğrudan ya da dolaylı şekilde üreticileri ilgilendiren mal ve hizmetlerde vergi artışının yapılmaması, hatta vergi indirimlerinin yapılması gerekiyor.
Enerji, iletişim, haberleşme, temel maddeler yani fiyat elastikiyeti düşük, özetle mecburen satın almak zorunda olduğumuz mal ve hizmetlerin vergilerini yükseltmek maalesef enflasyonu domino etkisi gibi yükseltiyor. Bunlardan kaçınmak gerekiyor.
Tüm sektörlerde hammadde ve aramalı tedarikçisi durumunda olanların hakim durumu kötüye kullanmalarını önlemek, hem rekabete aykırılığı hem de haksız rekabeti önlemek için piyasayı sürekli gözlemek gerekiyor.
“Üretim maliyeti kadar, finansman maliyeti de düşürülmeli ...”
Bugünlerde Borsa İstanbul’da olumlu bir hava varken, sanayici ve ihracatçı şirketlerin halka arza özendirilmesi gerekiyor. Belki de bunun için bir kampanya veya seferberlik başlatılması lazım. Halka arz süreci oldukça komplike olduğu için, SPK’nın ihracatçı şirketlere bu konuda a’dan z’ye danışmanlık yapması ve süreci yönetmesi gerekiyor. Halka arz maliyetleri de böylece azalmış olur. Bu şekilde yastık altına kaçmış olan paraları ve yavaş yavaş bozulmakta olan döviz tevdiat hesaplarını kanalize edecek bir mecra yaratmış oluruz.
Yurtdışındaki Türk bankalarının Türk mallarını ithal edenleri de fonlamasını sağlayacak bir anlayışın oluşturulması gerekiyor. Gerekirse ihracatçının çalıştığı Türk Bankası’nın, malın ihraç edildiği şirketle yurtdışındaki şubesinin çalışmasını sağlayacak bir mekanizma üretmek gerekiyor. Bunu en iyi kamu bankaları yapabilir diye düşünüyorum. Dünya ticaretinin önemli bir kısmı açık hesap şeklinde yürüdüğü için, Türkiye’nin dış ticareti parantezinde devrim niteliğinde bir çalışma olacaktır diye düşünüyorum.
Son olarak: İhracatçıların önemli bir kısmı vergi yapılandırmasından faydalanamadı. Çünkü faaliyetlerini gerçekleştirmeleri için takibe düşmemeleri gerekiyor. Eğer şu ana kadar ihracatçılar yapılandırmalardan faydalanamamışsa, mutlaka bir kolaylık sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum.
Daha da sayarım ama bu seferlik yeter diye düşünüyorum.