Alüminyum döküm sanayimiz ve Kalkancı deneyimi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

İran’ın ünlü kadın şairi Furuğ’un “Hayaller kendi saflıklarının doruklarından düşerek ölür” anlatımında gerçeklik payı yoktur diyemem. Diyemem, ama iyi biliyorum ki bizim kuşaktan bazı insanlar saf hayallerini değere dönüştürerek hepimizin yaşamına dokunan değerler üretti.

Refahiye, Çaldağı’nın 2 bin 116 metrelik doruklarından kuzeye inen tepelerin eteklerindedir. Refahiye’den doğuya doğru yol alırsanız, sağdaki ilk sapak sizi Kalkancı Köyü’ne götürür. Anlatacağımız “değer yaratma başarısı”, Kalkancı’dan çıkıp, 40 yılda, ürettiğinin büyük çoğunluğunu ihraç eden, 315 insana iş ve aş yaratan, özel alaşımlı alüminyum döküm konusunda kendini kanıtlamış, otomotiv yanında elektrikli araçlara, aydınlatma sektörüne ve enerji sektörüne girdi veren Hüseyin Paçacı ve oğullarının öyküsüdür.

Kırk yılın birikimi

Hüseyin Paçacı bizim kuşağın ortak özelliği olan, okuyarak kurtulmayı seçenlerdendir. Haydarpaşa Meslek Lisesi’ne girmiştir… Yasal kolaylıklar sağlanması nedeniyle Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de iki yıllık bir macerası vardır. Geneto’da “kalıp takımı” üretiminde ilk birikimlerini sağlamıştır. Askerlik arasından sonra ECA’da profesyonel çalışandır. Çalışkanlığı ve işindeki titizliği yöneticilerin dikkatinden kaçmamıştır. Renault’a “fren kalıpları” için Fransa’da kursa katılması O’na ufuklar açmıştır.

Talihsiz bir grev uygulaması nedeniyle ECA kalıp üretim bölümünü kapanır. Hüseyin Paçacı ve arkadaşlarına, “Size makineleri kiralayalım, siz de bizi fason üretim yapın” önerisi getirilir. Bu öneri üzerine hayat bulan işyerinin adı, “Üçler Kalıp”tır… ECA’dan kiralanan iki konvansiyonel tezgâha, Hüseyin Usta bir de erezyon tezgahı ekler. Çok uzak değil, 40 yıl önce 1981’de başlar bu üretim öyküsü. Aradan 6 yıl geçmiştir, “Üçler Kalıp” 1987’de işletme döküm makineleri satın alır: Kalkancı firmasının basınçlı alüminyum döküm işi başlamıştır. 1994’de Kurtköy Karapınar’da bin 750 metre karelik bir iş yerine taşınılır: Üç katlı bir işyeridir. Birinci katında kalıphane, ikinci katında dökümhane, üçüncü katında işleme bölümü yer alır… 1994 ilk kez “ihracat da” da yapılır.

Kalkancı firmasının sahip-yöneticilerine 40 yıllık birikimin kazandırdığı bakış açısının ne olduğunu soruyorum. Murat Paçacı, “Almanya’dan öğrendiğimiz üretim mantığı… Kaliteden asla taviz vermeden, teslim sürelerine sadakati ilke edinerek, müşteriyi kendi yerine koyan bir empati anlayışı bizi bugünlere taşıdı” diyor. Bugün Kalkancı 2006’a biten Tuzla OSB’ deki yeni yerlerinde üretim yapıyor. Özel alüminyum alaşımlı ürünleriyle müşterilerine hizmet veriyor. Otomotiv sektörü, elektrikli araç parçaları, aydınlatma ve enerji sektörüne girdi veren seçkin bir firma olarak varlığını sürdürüyor Kalkancı.

Geleceğe sağlam adımlarla yürümek

Ağabey Murat ile Teoman Paçacı’dan ülkemizin birikiminin uzun dönemli geleceğin güven altına alınmasının “gerek şartlarının” neler olduğunu öğrenmek istiyorum: Sorularımızı beş alana odaklıyorum: Birincisi, neden sanayicinin her zaman para kıtlığı çektiğini anlamak istiyorum. İkincisi, alüminyum enjeksiyon dökümde gelinen düzeyin kavramaya çalışıyorum. Üçüncüsü, sanayileşme ve refah yaratmada önemli bir aktör olman devletin teşvik sistemleriyle yaptığı katkılarda eksikliklerin olup olmadığı üzerinde duruyorum. Dördüncüsü, yeşil mutabakat konusunda döküm sanayinin olası sorunlarının neler olabileceğine ilişkin farkındalıkla ilgileniyorum. Beşincisi de, alüminyum döküm sanayinde ülkemizde rekabette şans eşitliğini bozan etkenleri anlamanın izini sürüyorum.

Sanayicinin parası olmaz

Başarı öyküleri yazmanın temel amacı, onları gelecek kuşaklara rol modeli olmalarını sağlamak, “… ben de yapabilirim” düşüncesini genç girişimcilerin zihinlerine perçinleme olmalı. Sanayiciliği bir rulet masası gibi düşünmemek gerekiyor. Tam tersine tek tekerlekli bisiklette ilerleyen bir sürücü gibi… Pedallara sürekli basmak, değişkenler arasında dengeleri tutturmak gerekiyor… Sanayicilik bir “sevda işi” olduğu için gerçek girişimciler ondan asla vazgeçmiyor… Paçacı kardeşler de“ Gerçek sanayici hukuk devleti bilincindeyse, yasaları eleştirme hakkının olduğu biliyor; ama uymama hakkının olmadığını zihninde netleştirmişse; bütün yükümlülüklerini yerine getirir. Yarı-legal, yarı-formel işlere girişmez. Yasalarda, yönetmeliklerde, sözleşmelerde yazılana uyar. Kaliteden asla ödün vermez; en ileri kalitenin izini sürer. İş yerinde sürekli modernizasyon yatırımları yapar. Bütün bu çabalar onu küresel ölçekte ürünlerini müşterisine kabul ettiren konuma taşır. Taşır ama bütün bunlar kaynak ihtiyacı yaratır; finansmana erişmeyi gerektirir” diyorlar. Başarıdaki sırrın, işe-odaklanma, biriken kaynakları tekrar “işin geliştirilmesine” harcama kararlılığı olduğunun altını çiziyorlar. Oyun kurallarına uyanların da para bolluğuna erişmesinin güçlüklerini belirtiyor; tanımladıkları ilkeleri özenle koruduklarını belirtiyorlar.

Sektörün dünü/bugünü ve yarını

COVID-19’dan çip krizine otomotiv sektöründe yaşanan sıkıntılar, ticaret kısıtlamaları alüminyum döküm sektörüne de yansıyor. Paçacı kardeşler dünden bugüne gelişin birikimini dikkate alarak yarınlara güvenle bakıyor. Diyorlar ki, “Firmalar birleşmeler, satın almalar, ortaklıklar yoluyla yeniden yapılanıyor; ciddi yatırımlara kaynak ayırıyorlar.”

Yatırım umudunu neyin tetiklediğini sorduğumuzda, “Elektrikli araç parçalarının üretimindeki hızlı artış, endüstriyel makineler, inşaat sektörü ve elektrik-elektronik endüstrisinde alüminyum döküm parçalarına olan talebin yükselmesini yakından izliyoruz. Bu aşamada, küçük ve basit parçalar için küçük ölçekli firmalar da önemini koruduğunu gözlemliyoruz. Yüksek tonajlı üretimlerde otomasyon yatırımları artıyor. Dijital uyum da yatırımların bir başka boyutunu oluşturuyor.. AB Ülkelerinde bu alandan çekilmeler Türkiye gibi ülkeleri öne çıkarıyor, “ gerekçeleri sıralanıyor. Ayrıca, uçtan-uca süreçlerin kontrolü ve bu işleri yapacak olman yetişkin insan kaynağı ihtiyacı için yatırım gerektirmesi üzerinde duruluyor.

Teşvik sistemlerinin etkileri

Sanayide önemli aktörlerden biri olan devletin sektör bağlamında rolünün ne olması gerektiğini de soruluyoruz. Hammadde tedarik ederken yaşanan sıkıntılara, hammadde fiyatlarındaki aşırı oynaklığa, emisyonla ilgili çevre düzenlemelerine rekabette şans eşitliğini yaratıp yaratmadığını merak ediyoruz. Paçacı kardeşler, kurumlar vergisindeki artışın altını çiziyor… SSK primlerine gönderme yapıyor. İhracat yapan firmalara kuralları iyi belirlenmiş enerji desteklerinin önemine değiniyorlar. Diyorlar ki, “ Yasa herkese eşit uygulanmalı… Bir iş kolunda işyerinin birinde sendika örgütlenmesi var da yakınındaki bir rakibinde yoksa haksız rekabet söz konusu olmaz mı? Rakip firmaların bulundukları ülkelerde açık ve gizli teşviklerle fiyat-maliyet dengeleri bozuluyorsa, bunların izlenmesi ona göre anında önlem alınması gerekmez mi? Teşvik sistemleri serbest ve adil rekabetin koşullarını yerine getirmeli, haksız rekabeti önlemeli ki, ülkemizdeki üretici kazandığı birikimi daha etkin ve verimli değerlendirebilsin.”

Kalkancı’da yaptığımız söyleşi de kanıtlıyor ki, ülkemizde sanayi üretiminin gündeminde radikal dönüşümler var ve ciddi yatırımlar gerekiyor. Dökümcülerin de devlet, girişimciler, STK’lar ve medya gibi aktörlerin elbirliği yaparak oluşturacakları “ortak maliyet stratejileri” belirlemeleri talebi var. Geleneksel teknolojilerde orta-ileri teknolojiler, dijital uygulamalar ve yeşil mutabakat çerçevesinde sektörün birikimini birkaç basamak yukarılara taşımak gerekiyor…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar