Algı meselesi
Gerçek-ötesi (post-truth) dünyasında yaşıyoruz. Gerçekler ötelenirken, algılar üzerine siyaset inşa edilmeye başlandı.
Türkiye insanı, bunun iç politikadaki örneklerine oldukça aşina. Ancak sadece iç politikada değil, dışarda da algılar üzerine kurulmuş siyaset giderek hakim olmakta; dünyanın ekonomik olarak en gelişmiş ülkelerinin oluşturduğu G-7 grubunun hafta başında Japonya'da yapılan Dışişleri Bakanları toplantısı bunun örneğini verdi. ABD'nin bastırmasıyla G-7 toplantısından, "Rusya askeri zorba, Çin ise ekonomik zorba" mesajı çıktı.
Rusya'ya zorba nitelemesinin nedeni gizli saklı değil; hala devam eden Ukrayna savaşının yanı sıra, özellikle Afrika'da Batı ile Rusya'nın askeri anlamda karşı karşıya geldikleri pek çok çatışma alanı var. Libya'daki iç savaşta bunu gördük. Şimdi de, Sudan'da geçen hafta çıkan ordu içindeki hiziplerin savaşı, ülkeyi topyekun iç çatışmaya doğru sürüklerken, her iki tarafta da perde arkasında "olağan şüphelileri" fark etmemek imkansız. ABD yönetimi "tarafsızmış" gibi yapsa da, Sudan'ın mevcut askeri lideri Burhan'ın yönetimde kalmasından yana bir çizgi izliyor. Karşı tarafta, ordu içindeki elit güçlerin oluşturduğu RSF grubunun lideri Hemedti'nin arkasında ise Putin'in "küresel vekalet savaşlarındaki" öncü gücü Rus paralı askerleri/Wagner grubunu seçmek mümkün. Batı Rusya'yı yaptırımlarla ekonomik olarak sıkıştırdıkça, Moskova da Ortadoğu'da ya da Afrika'da Batı çıkarlarına çomak sokmaya soyunuyor.
ORTADOĞU'DA "NORMALLEŞME" VE ABD'NİN DIŞLANMASI
Ortadoğu'da da algılar bölgesel ittifakları dağıtmaya başlamış durumda; ABD'nin binlerce askerle yıllarca savaştığı Afganistan'dan ansızın çekilme kararı, siyasi ilgisini Çin üzerinden Uzak Asya'ya çevirmiş olması, Ortadoğu'daki Amerikan müttefiklerinde "ya biz de ansızın terkedilirsek" endişesi yarattı. Bu algı, en çok da Arap ülkelerini etkiledi. Binlerce Amerikan askerine "üs" olan Suudi Arabistan bile, Washington'un küresel rakibi Çin ile iş tutmaya başladı. İran-Suudi Arabistan normalleşmesini bu açıdan okumak gerek.
Tahran ile Riyad arasındaki uzlaşma, önce Yemen'e, şimdi de Suriye'ye yansımış durumda. Yemen'de İran destekli Husilerle barış masasına oturan Suudiler, şimdi de Suriye'deki iç savaşın başından bu yana devirmek için ellerinden geleni yaptıkları Beşar Esad'la barışıyorlar. Suudi Dışişleri Bakanı'nın bu hafta Şam'a yaptığı ziyaret, bu açıdan tarihi bir özellik taşıyor.
TÜRKİYE'NİN DURUMU
Ortadoğu'daki normalleşme, hem kısa hem de orta vadede Türkiye'yi de etkileyecek. Ortadoğu'daki normalleşmenin ekonomik etkisinin Türkiye'ye pozitif yansıyacağı aşikar.
Ancak bazı iç karartıcı olasılıklar da yok değil; en büyük soru işareti, Suriye'nin kuzeybatısında, Türk ordusunun gözetimi altındaki bölgelerin akıbetinin ne olacağı üzerinde düğümleniyor. Yıllardır sırtını Ankara'ya dayamış Suriye muhalefeti ne yapacak? Esad'ın ülkenin kuzeyini de kontrol etme hevesi, Türkiye'ye yeni bir göç dalgası doğurur mu? Daha da kötüsü, muhaliflerin yıllardır Esad için biriktirdikleri öfke, normalleşme sonrasında Türkiye'ye mi yönelir?
Seçime sadece günler kala, Türkiye'yi yönetmeye talip olanların en çok düşünmesi, çözüm üretmesi gereken konu bu olmalı. Yoksa durum vahim...