Akıllı Düşman Akılsız Dost
Çocukken ‘akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır’ sözüne hiç anlam veremezdim. Düşman nasıl dosttan daha iyi olabilirdi ki? Üç kıtada çeyrek asırlık iş tecrübesinden sonra ‘akıllı rakip akılsız paydaştan hayırlıdır’ cümlesinin doğruluğuna ikna oldum.
Rekabetten kimse hoşlanmaz. Neden hoşlansın? Performans ölçümüne tabi olmayan bir tekel olmanın rantı ve rehaveti hiçbir şeyde bulunamaz. Neyse ki bu keyfi duruma gerçek hayatta pek rastlanmıyor. Firmalar yerli-yabancı, eski-yeni, her alanda-belli iş kollarında rakiplerle boğuşmak zorunda kalıyorlar. O halde rakibin de akıllısını dilemek, hatta yeni işlere girerken rakiplerin akıllı olduğu alanları tercih etmek lazım.
Neden mi? Dört örnekle açıklayayım.
Birincisi, kanuni-resmi-etik iş yapma. Rakibiniz kanunlara/ düzenlemelere uyuyorsa (iş güvenliği, çevre), kayıt dışı faaliyetlerde bulunmuyorsa (vergi, kayıtlı satış/ maaş) ve genel iş ahlakına uygun hareket ediyorsa (itibar suikasti yapmama) şanslısınız. Aksi takdirde, müthiş adaletsiz bir yarışın parçası olmanız kaçınılmaz.
İkincisi, kâr odaklılık. Hesabını bilen bir rakibiniz varsa zararına satış veya agresif fiyat kırma gibi durumlarla karşılaşma riskiniz düşük. Akıllı rakiplerin faaliyet gösterdiği piyasalar sağlıklı ve sürdürülebilir marjlarla işler.
Üçüncüsü, diri kalmak. Şirketinizin içe kapanmasını ve hımbıllaşmasını engeller. Daha kaliteli çalışanlar bulmak, daha verimli operasyonlar yürütmek, daha iyi ürünler çıkarmak zorunda kalırsınız. Bunun neticesinde de daha iyi bir şirket olursunuz.
Dördüncüsü, işbirliği. Rekabet ‘sıfır toplamlı’ bir oyun gibi görülebilir – biri kazanırken diğeri kaybeder. Halbuki rakiplerin birlikte çalışarak pastayı büyüttüğü durumlar da mümkün. İşbirliği ve rekabet kelimelerinin İngilizcelerinin birleşiminden türetilmiş co-opetition kelimesinin dilimizdeki karşılığı ise ‘rekaberlik’. Rakipler nerelerde mi beraber çalışabilir? Mesela, yüksek araştırma-geliştirme (yeni ilaçlar) veya altyapı yatırımları (banka ATM’leri) gerektiren hallerde. Mesela, sektör standartları belirlenirken (elektrikli araç şarjı, tren raylarının genişliği). Mesela, müşterilerin hayatını kolaylaştırıp piyasa hacmini büyütmek için (bir sosyal medya kullanıcı adıyla çeşitli sitelere kaydolabilmek). Tabii bu zorlu dinamiği doğru yönetmek için işbirliği alanların net tanımlamak, açık iletişim kurmak ve en önemlisi karşılıklı güveni tesis etmek elzem.
Sanırım ikna olmaya başladınız. O halde bir de akılsız paydaşlarımıza bakalım.
Klasik hatalardan biri, işler yolundayken ‘şirketimiz çok iyi, her şey harika’ diyerek firmayı rehavete sürükleme. Bunun neticesinde fırsatları yakalama azmi ve eksikleri/ yanlışlara müdahale etme çevikliğini yok etme.
Bir diğeri, sıkıntılı durumları tamamen dışsal faktörlere ihale etme (‘ne yapabilirdik ki?’). Hepimizin zaten yatkın olduğumuz konfor alanını besleyerek aksiyon almayı geciktirme, gerekli ama zor kararları erteleme ve hasarın büyümesine yol açmak.
Bunların size verdiği zararı rakipleriniz asla veremez. Elbette, isteyeceğimiz durum akıllı paydaşlara sahip olmak. Nitekim gördüğüm en başarılı yöneticiler bu alana en fazla enerji harcayanlar.
Akıllı paydaşlarla çalıştığınız bir hafta diliyorum.