Akademisyen maaşları
Zafer Özcivan
Ülkemizde öteden bu yana akademisyen yani bilim insanlarımızın değeri maalesef bilinmiyor. Gençleri yetiştirmek, ülkemize ve milletimize faydalı olacak şekilde gece gündüz; genç yaşlı demeden canlarını dişlerine takarak didinen bilim insanları hem maddi hem de manevi olarak birtakım eksikliklerle görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır.
Bir bilim insanının öğrenim ve eğitim hayatını irdeleyecek olursak;
İlk ve orta öğrenim 12 yıl
Üniversite öğrenimi 5 yıl
Yüksek lisans 2 yıl
Doktora 4 yıl
Doçentlik ve profesörlük süresi hakkında bilgi yazamıyorum. Çünkü bu sistemde ne kadar süreceği belli değil.
Yukarıda saymaya çalıştığın süre zarfında sürekli olarak tek başlarına veya meslektaşlarıyla birlikte bilimsel araştırmalar yaparak, yeni teorilere imza atarak, öğrenci veya akademisyenler için kitap yazarak ve daha birçok çalışmalar yaparak eğitim hayatından hiç kopmadan kendi branşları ile ilgili bilimsel katkıları sürdürmektedirler. Buna ek olarak üniversitelerde idari görevleri almak zorunda kalırlar.
Ülkemizde akademisyenlerimizin kıymetini bilmediğimiz, onlara gereken önemi vermediğimizin yanında maddi olarak da çalışmalarının karşılığını alamadıkları için üniversitelerimizde yaşanan ihtiyaç devam etmektedir. Yurdun her bir yanına yayılmış olan yaklaşık 208 üniversitemiz mevcuttur ve bu öğrenim kurumları her yıl mezun vermekte ancak akademisyenlik başvuruları yeterince sağlanamamaktadır. Maddi imkânsızlıklar, çalışma ortamının elverişli olmaması nedeniyle öğrenciler yurt dışında eğitim alarak oralarda çalışmayı yeğlemektedirler. Tabii ki ona da maddi imkanları yeterse… Yıllardan bu yana devam eden beyin göçü son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz nedeniyle artış göstermiştir.
Kendimden bir örnek vererek konuyu açıklamaya çalışayım;
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduğum 1982 yılında araştırma görevlilerine verilen maaş 12000 TL civarında idi. (Paradan altı sıfır atılmamıştı) Akademisyenliğe başlayan bir arkadaşım ise Ümraniye’den Beyazıt’a okula arabayla gelip gidiyordu ve biz de yaptığımız hesaplar sonucunda sadece gelip gitmek için harcanan benzin tutarını 12100 TL olarak bulmuştuk. Yani ev kirası, beslenme, sağlık gibi ihtiyaç giderlerine hiç para kalmadığı gibi alınan maaş ulaşım giderlerini zor karşılamaktaydı. Ben de Antalya’dan gelip hem Tahtakale’de tezgâhtarlık yapıp hem okuduğum için akademisyen olmak hayalden öte gidemedi. İleriki yıllarda bu amacıma ulaşmak istesem de yoğun iş temposu nedeniyle mümkün olmadı. Ancak kızım beni kırmayarak akademisyenliği seçti ve beni gururlandırarak doktorluğa kadar yükseldi ve doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Bu sebeple bugünün akademik koşullarını, mesleğin maddi getirilerini (!) ve manevi götürülerini kendisinden yakinen gördüğüm için bu yazıyı yazıyorum.
Son yapılan memur maaş zamlarıyla birlikte akademisyenlerin maaşlarında da bir iyileşme olacağı muhtemeldir. Ancak bu iyileşme yeterli midir, akademisyen maaşları açlık sınırı ve asgari ücrete göre nasıl değişti? Bu konuda euronews haber sitesinden aldığım bilgileri aynen paylaşıyorum.
Memurlara seyyanen zamla birlikte akademisyen maaşlarında da iyileşme olacak. Ancak araştırma görevlisinin zamlı maaşı hala yoksulluk sınırının altında. Profesör asgari ücretin sadece 4,2 katı maaş alacak. Bu oran 2013 yılından bu yana en düşük ikinci değer.
Türkiye’de akademisyenler son yıllarda büyük bir geçim sıkıntısı yaşadıklarından şikâyet ediyor. Sosyal medyada örgütlenen akademisyenler sesini duyurmaya çalışıyor. Hükümetin 2023 ikinci yarısı için memurlara enflasyon oranının yanı sıra seyyanen 8 bin lira zam yapması akademisyenlerin gelirlerini de iyileştirecek. Ancak akademisyen maaşlarının açlık sınırı, yoksulluk sınırı ve asgari ücrete oranına bakıldığında bu büyük zamma rağmen durum hiç de parlak değil.
Araştırma görevlisinin zamlı maaşı hala yoksulluk sınırının altında. Profesör asgari ücretin sadece 4,2 katı maaş alacak. Bu oran 2013 yılından bu yana en düşük ikinci değer. 2022’nin ikinci yarısında bu oran 4,7 idi.
Peki, akademisyen maaşları asgari ücrete, açlık sınırı ve yoksulluk sınırına göre son 10 senede nasıl değişti? Araştırma görevlisinin maaşı yoksulluk sınırını geçiyor mu?
Akademisyen maaşı verileri Anadolu Ajansı’nın her sene ocak ve temmuz aylarında yayımladığı haberlerden derlendi. Açlık ve yoksulluk sınırı verileri ise Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (TÜRK-İŞ) tarafından açıklanıyor.
Profesör maaşının asgari ücrete oranı: Zamma rağmen en düşük ikinci dönem
Hükümet asgari ücrete son yıllarda yüksek oranda zamlar yaptı. 2023 ikinci yarısında aylık net asgari ücret üç sene öncesine göre beşe (tam oran 4,9) katlandı. 2013’ün ilk yarısında 1/4 kıdemdeki profesör maaşının asgari ücrete oranı 6,3 idi. Bu oran 2014’un ikinci yarısında ise 6,6 kat idi. Profesör maaşının asgari ücrete oranı 2023 ilk yarısında 3,9’a kadar düştü.
Kaynak: AA ve CSGB • (Aile çocuk yardımı dahil)
Seyyanen zamla birlikte profesör maaşı 48 bin 124 lira olacak ve bu oran 4,2’ye yükselecek.
Seyyanen zamma rağmen bu oran 2013 başından bu yana en düşük ikinci değer. 10 yıldaki değişim profesör maaşının asgari ücret karşısında hızla değer kaybettiğini açıkça ortaya koyuyor.
7/1 kıdem araştırma görevlisinin maaşı 31 bin 763 lira oldu. Araştırma görevlisinin asgari ücrete oranı ise 2,8 olacak. Bu oran 2014’ün aynı döneminde 3,9 seviyesindeydi.
Profesör maaşı yoksulluk sınırının altına düşmüştü
2023’ün nisan, mayıs ve haziran aylarında 1/4 kıdem profesör maaşı yoksulluk sınırının altına düşmüştü. Bu dönemde profesör maaşı 31 bin 896 TL idi. Nisan 2023’ten itibaren yoksulluk sınırı bu maaştan fazla olmaya başlamıştı.
Açlık ve yoksulluk sınırlarının 6 aylık ortalaması ile o dönemki maaşlar kıyas edildiğinde ise şu sonuç ortaya çıkıyor: Profesör maaşının yoksulluk sınırına oranı bire kadar düşmüştü. Bu demek profesör maaşı ve yoksulluk sınırı eşitlenmişti.
Kaynak: AA, TÜRK-İŞ • (Aile çocuk yardımı dahil; açlık ve yoksulluk sınırları 6 aylık ortalama)
(2023 ikinci yarı için Haziran aylık veri)
Henüz 2023’ün ikinci yarısındaki yoksulluk sınırı açıklanmadı. Yeni zamlı maaşın haziran ayındaki yoksulluk sınırına oranı 1,4’e kadar çıktı. Ancak 6 aylık ortalama artan enflasyonla birlikte yükselecek. Bu oran da düşecek.
Zamlardan önce profesör maaşının açlık sınırına oranı 3,3’e kadar gerilemişti. Bu oran önceki yıllarda 5’in üstüne çıkmıştı.
Zamma rağmen araştırma görevlisi maaşı yoksulluk sınırının altında
7/1 kıdem araştırma görevlisinin yoksulluk sınırına oranı 2023’ün ilk yarısında 0,6’ya kadar düşmüştü. Bu ne demek? Araştırma görevlisi yoksulluk sınırının yarısından az fazla maaş alıyordu. 0,6 2013’ten bu yana en düşük oran oldu. Şimdi bu oran 0,94’e çıktı ancak yoksulluk sınırı altı ay boyunca güncellenecek.
Araştırma görevlisi maaşı yoksulluk sınırını hiç aşmadı
2013 başından bu yana “asistan” olarak bilinen araştırma görevlisi maaşı yoksulluk sınırının üstüne hiç çıkmadı.
Kaynak: AA, TÜRK-İŞ • (Aile çocuk yardımı dahil; açlık ve yoksulluk sınırları 6 aylık ortalama)
(2023 ikinci yarı için Haziran aylık veri)
Araştırma görevlisi maaşının açlık sınırına oranı ise 2023 ilk yarısında 1,97 oldu. Yani, araştırma görevlisi açlık sınırının iki katı bile maaş alamadı. Şimdi geçici oran 3’ün üzerine çıktı ancak bu hesap Haziran 2023 verisine dayanıyor. Gerçek oran yılın ikinci yarısındaki oranla anlaşılacak.
Açlık sınırı nedir?
TÜRK-İş’in açlık sınırı “Ankara’da 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı” olarak tanımlanıyor. Buna konut, giyim, faturalar, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi diğer giderler dahil değil. Yoksulluk sınırı ise aylık gıda harcamasının yanı sıra konut (kira, elektrik, su, yakıt), giyim, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutar olarak ölçülüyor.
Önemli bir notu da yazmadan geçemeyeceğim. Yazlığımızın bulunduğu beldede dondurma alırken bir akademisyene rastladım. Kendisi üniversitede kadro bekleyen bir tarih doktoruydu. Boş durmamak için arkadaşına yardıma gelmişti. Böyle önemli beyinlerin okuyor ve yazıyor olması gerekirken gelecek kaygısıyla vakit doldurma çabaları beni derinden üzdü.
Temennim ülkemizde bilimin ve bilim insanlarının öneminin bir an önce fark edilmesidir.