"Aile içinden atamaların sakıncaları"
Çiğnenmesine çiğnenir de…
Genç, bilge birisini bulmuşken merak ettiği şeyleri sormaya başlamış. Bilge kişi de dilinin döndüğünce gencin sorularını cevaplamış. Genç, cevap kafasına yatarsa sessiz kalıyormuş. İtiraz ederse Bilge kişi de gerekçesini söylüyormuş. Söz döne dolaşa sakız çiğnemeye gelmiş. Genç soruyormuş: “Şurada sakız çiğnenir mi, burada sakız çiğnenir mi?”. Sora sora sorulacak yer tükenmiş; sıra, tuvalete gelmiş. Genç yine sormuş: “Tuvalette sakız çiğnenir mi, çiğnenmez mi?” Bilgi kişi “Çiğnenmesine çiğnenir de sen yine de çiğneme” demiş. Genç hemen itiraz etmiş “Ama neden?”. Bilge kişi hemen gerekçesini şöyle dile getirmiş: “Bakan, sakızı görmez; başka şey sanır”.
Organizasyonlarda insan kaynağı
Her organizasyonun bir amacı vardır. Ticari organizasyonların amacı, mal veya hizmet üretip satarak para kazanmak, kâr etmektir. Kamu kuruluşlarının amacı ise genellikle belli hizmetleri sunmaktır. Organizasyonlarda mal veya hizmet üretmek için belli nitelikleri olan kişilere ihtiyaç vardır. Bu kişiler organizasyonun insan kaynağını oluşturur. Bu insan kaynağının niteliği, üretilecek mal ve hizmetin gerektirdiği niteliğe ne kadar yakın ise, organizasyonun amaçlanan hedeflere ulaşma olasılığı o kadar yüksektir. Tabii ki, organizasyonların bu üretimleri yaparken tek girdileri insan kaynağı değildir. Ancak teknoloji, finansal kaynaklar gibi kullanılan diğer diğer girdiler ne kadar güçlü olursa olsun, etkinliği ve verimliliği sağlayacak olan insan kaynağının kapasitesi ve gücüdür.
Kayınpeder damadını korursa!
Hedeflenen üretimi yapmak için, gereken nitelikli insan kaynağı oluşturulmalıdır. Bu nedenle işe alımda ve atamalarda doğru seçim hayati değer taşır. Çünkü bir organizasyon için her pozisyon önemlidir. O pozisyona atayacağınız kişinin işini doğru veya yanlış veya eksik yapması organizasyonun başarısını bir şekilde etkiler. Ve pozisyonun yetkisi ne kadar fazla ise, yani organizasyon şemasındaki yeri ne kadar yüksekse işletmeye sağlayacağı yarar veya zarar o kadar büyük olur.
Özellikle aile işletmelerinde kurumlaşmaya engellerden en önemlisi, aile içinden yapılan uygunsuz atamalardır. Aile işletmelerinde birinci kuşak, zaten işin dinamosudur. İşi onlar kurmuşlardır, bulundukları yere tırmanarak gelmişlerdir. Kurucular işlerini düzgün yaparlar. İyi yetişmiş, bir profesyonel gibi çalışan, bulunduğu pozisyonu hak eden diğer aile fertleri de şirkete büyük katkı sağlarlar. Ama “Şirket bizim, aile bizim” diyerek sırf aileden diye pozisyonunu hak etmeyen, yeteneksiz kişiler atandığında sihir bozulur. Hele hele bu çapsız kişiler organizasyonun üst katlarına, yetkili pozisyonlara atanırlarsa durum daha tatsız olur. Böyle atamaların şirkete çok çeşitli zararları olur. Birincisi, kişi yetkin olmadığı için o pozisyonun gerektirdiği işleri hakkıyla yapamaz. İkincisi de, böyle çapsız kişilerin yönetiminde çalışmak istemeyen iyi profesyoneller “Aileden olmadıkça burada istikbal yok” deyip gemiyi terk ederler. Zararların üçüncüsü ise şirket için kötü örnek oluşmasıdır. Aileden atanan kişi, çoğunlukla patronun koruması altındadır. Örneğin, patron kayınpeder, “Damattır, ne yapsa yeridir” mantığı ile hareket eder, kızının hatırına damadı korur. Damadın yaptığı yanlışları hoş görür. Bu da işletmede yanlış örnek oluşturur. İşletme kültürünü bozar.
“Yani aile şirketinin aileye hiç mi faydası olmasın” diyenleri duyar gibiyim. Ünlü yönetim gurusu Peter Drucker’ın bir sözü bu durumlar için çok büyük anlam taşır. Şirket aile için değildir, aile şirket içindir.
Kamuda aileden atama
İnsan kaynağı kamuda daha bir hayati değer taşır. Çünkü üretilen hizmet tüm kamuyu ilgilendirir ve de dükkânın sahibi kamudur. Başka bir deyişle, aile şirketlerinde aile içinden yapılan yanlış atamalar, işletmenin zarar etmesi, öncelikle ve doğrudan şirket sahiplerini ilgilendirir. Ancak kamuda yapılacak yanlış atamanın, yukarıda özel sektör için saydığımız zararlara ek olarak, bize doğrudan zararı vardır. Örneğin, yanlış atamaların olduğu kamu kuruluşundan hizmet bekleyen bizler gereken hizmet kalitesini alamayız. Yanlış kişilerin, niteliksiz kişilerin yönetemediği kamu kuruluşlarının yanlışları hazineye, yani kamuya, yani bizim hanemize doğrudan zarar yazar.
Öte yandan, aile şirketinin patronu şirketine aileden birisini atama hakkına sahiptir, çünkü dükkân onundur. Ama kamudaki bir yöneticinin işe yaramayan akrabalarını devlet kapısına yamama hakkı yoktur; çünkü dükkân bizimdir, kamunundur.
Sonuç
Belediyelerde, devlet üniversitelerinde ve benzeri kamu kurumlarında basına yansıyan akraba atamalarını son yıllarda çokça görmeye başladık. Belki eskiden de bunlar yapılırdı, ama bu denli yaygın değildi, belki gizli kalırdı. Şimdi ise utanmadan fütursuzca, hoyratça göstere göstere yapılıyor. Belki bu atanan kişiler yetenekli kişilerdir. Ancak dışarıdan bakınca bu anlaşılmıyor. “Peki, akraba hiç atanmaz mı?” diye soranlara yukarıdaki hikâyedeki benzeri bir cevap verilebilir. “Atanmasına atanır, ama sen yine de atama. Gören başka şey sanır”. Genelde de sanılan şey de doğrudur. Çünkü yolu yatak odasından geçen atamaların ne denli başarısız olduğuna meslek hayatımda çok tanık olmuşumdur.