Ahlak-ahlaksızlık, Edep-edepsizlik, İzan-izansızlık
Türkçemizde yukarıda sıraladığım kelimelerle eşanlamlı daha birçok kelime vardır. Anlaşılan bu kelimeler de toplumun kendini ifadesine yetmiyor. Toplum beğenmediği davranışlarda bulunanları etiketlemek için bu tür sıfatların yanı sıra hayvan isimlerini de olumsuz anlamda kullanır. Söz gelimi, eşek, öküz, çıyan, yılan, fare, ayı, sıçan gibi. Hayvanlara haksızlık olmasın. Olumlu hayvan ismi kullanımı da vardır. Aslan, kaplan, kartal gibi. Hakaret amaçlı sıfatlar pek boldur. Şerefsiz, soysuz, namert gibi. Sıfatlar bunlarla da bitmez. Hırsız, uğursuz, sefil gibi etiketlemeler de pek popülerdir. Daha ağır hakaretler de var. Bunları hepiniz biliyorsunuz. O nedenle lafı fazla uzatmayacağım. Hülasayı kelam hasılı meram Türkçede birine hakaret etmek için kelime sıkıntısı yoktur. Seç seç kullan.
Bu aşağılayıcı sıfatların bolluğuna bakılınca sanırsınız ki toplum ‘olumsuz’ davranışlara müsamaha göstermeyen disiplinli bir toplumdur. Hatırlayacaksınız bir ara sizlerle ‘utanç’ ve ‘suç’ kültürlerini tartışmıştım. Hafızası kuvvetli okurlarım hatırlayacaklardır utanç kültürüne sahip bireyler toplum tarafından ‘AYIP’ olarak nitelendirilen davranışlardan kaçınırlarken ‘suç’ kültürlü bireyler resmi ve/veya dini yasalar ve kurallar açısından ‘SUÇ’ oluşturacak davranışlardan kaçınırlar. Genellikle sanayi devrimi tamamlamış, kalkınmış ülkelerdeki Anglo-Sakson Musevi/hristiyan toplumlar ‘suç’ kültürlüyken birçok doğu ülkesinde yaşayan bireyler, ister Japonya gibi kalkınmış olsun ister kalkınmakta olan ülke olsun ‘utanç’ kültürlüdürler. Kısacası utanç kültürlüler ayıp olan şeyden, suç kültürlüler ‘suç’ olan şeylerden kaçınırlar. Bir de Türkiye gibi her iki kültürün yan yana bulunduğu ülkeler var. Türkiye daha çok ‘utanç’ kültürlü bir toplum sayılır. O nedenle bizde insan idaresi o kadar da kolay bir şey değildir.
Bu demek değildir ki utanç kültürlü bireyler ayıp olan şeyleri yapmazlar. Malum, ayıp toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış olarak verilmiştir. Zurnanın zırt dediği yer de burası. Bir şeyin ‘ayıp’ olabilmesi için davranışta bulunan bireyin dışındaki birinin veya birilerinin davranışa şahit olması gerekir. Hani deriz ya “ibadetde gizli kabahatte” diye bir ‘ayıp’ davranışı kimse görmezse o ayıp olmayabilir. Bir de bir davranışın ayıp olabilmesi için onun istisnai bir davranış olması gerekir. Türkçesi herkesin yaptığı bir şey ayıp olmaktan kolaylıkla çıkarılabilir. Bu konuda ülkemizde araştırmalar yapılmış ve bu söylediklerim büyük ölçüde teyit edilmişti.
Neyse lafı uzatmak istemiyordum ama uzadı işte. Bizim gibi utanç ve suç kültürleri arasına sıkışmış toplumlarda insan idare etmesi, daha doğrusu insanların ahlaklı, edepli ve izanlı olmalarının sağlanması kolay iş değildir. Kaldı ki toplumumuz bir hesaba göre 10 Milyonu bulan göç ile başka kültürleri de ithal ettiğinden bu sorun azalacağına korkarım artmakta. Geçtiğimiz birkaç hafta ‘kavun değil ki koklayasın’ başlığı altında birkaç ilişkin konuya değinmiştim. Bu hafta arzulanan insan özelliklerinden izan, edep ve bunlardan farklı olan ahlak konusuna değinmek istiyorum. Umarım hepimiz beraber çalıştığımız insanların izanlı, edepli ve tüm bunların üstünde ahlaklı olmasının son decede arzulanan bir şey olduğu konusunda aynı fikirdeyizdir.
Bermutat ve öncelikle neden bahsettiğimiz konusunda, yani izan, edep ve ahlak konularında terimlerin tanımları üstünde anlaşalım. Bunların en kolayı izan. Ortaokul ve liseyi okuduğum Kadıköy Marmara Koleji’nin kurucusu ve ilk müdürü rahmetli Muhittin Akdik modern bir eğitim yuvası kurmak istemişti. Bu meyanda cennetten çıkma tabir edilen dayak söz konusu bile olamazdı. Olamazdı ama bir kısmımızın en azından arada sırada dayağı hak edecek davranışları da elbette vardı. Muhittin Bey suçluyu! karşısına alır, işaret parmağını alnına dayar ve kafayı geriye iterek suçlu erkekse “izansız adam” kız ise sadece “izansız” derdi. İzan malum ahlaksızlık veya edepsizlik değil ama anlayışsızlık, ölçü yoksunluğu ve düşünmeden hareket etmek demektir. Biz o yaşlarda izansız ne demek pek bilmiyorduk ama iltifat olarak kullanılmadığı belliydi.
Gelelim edep ve ahlak farkına. Neyin edepli neyin edepsiz olduğu toplumdan topluma, kültürden kültüre, alt kültürden alt kültüre değişir. Bir grubun edepsiz saydığı söz veya davranış bir başka toplumda dikkat bile çekmeyebilir. Namus ve ve eş anlamlı sıfat ‘iffetli’ kavramları bu tür subjektif sıfatlardır. Bu bakımdan ‘edep’ kelimesinin tanımı yerden yere değişir. Ama, ahlak öyle bir kavram değildir.
Düşünürler ve filozoflar ahlak kavramını asırlardır incelemişler, konuda kitaplar yazmışlar ve sonuçta bir fikir birliğine varmışlardır. Ahlaki değerler bu bakımdan edep gibi subjektif yargı biçimi değil evrenseldir. Türkçesi, ahlaki ilkeler yerden yere değişmez ve mutlaktır. Edepsizliğin ve izansızlığın mazeretleri olabilir ama ahlaksızlığın mazereti de yoktur. Ahlaksızlık ahlaksızlıktır vesselam.
Şimdi diyeceksiniz ki hoca sabah tersinden kalkmış yine yüzü gülmüyor. Vallahi sabah tersten kalkmadım. Hatta sabah kalkmadım bile. Uyandığımda neredeyse öğlen olmuştu. Aziz Nesin üstadın bir hikâyesi vardır. Biri zehirlenerek hastanelik olmuş. Doktorlar soruyorlar “Ne yedin?” falan gibi sorularla adamı neyin zehirlediğini anlamaya çalışıyorlar. Uzun süren bir sorgulamadan sonra kahvaltı esnasında günlük siyasi gazete okuduğunu öğrenince zehirlenme sebebini de buluyorlar. Son zamanlarda yandaş veya muhalif gazetelere bir baktınız mı? Benim yüzüm nasıl gülsün?
Neyse gelelim universal ahlak ilkelerine. Ben hayatım boyunca bu ilkelere sadık kalmaya büyük gayret gösterdim. Ailemden öyle görmüştüm. Öyle de yaşadım ve yöneticilik yaptım. Kolay değildi. Ahlaklı olmak ve ahlaklı kalmak, özellikle yetki sahibi insanlar için bir ‘meydan okumadır’. Sabır, fedakârlık ve gerekiyorsa istemediğiniz şeylere katlanmak zorunluluğu getirir. Ben zararını, daha doğrusu ciddi bir zararını görmedim. Zaman zaman zarar gördüğüm oldu ama hasarsız seyahat diye bir şey yoktur.
Gelelim universal ahlak ilkelerine. Gevezelikten bu haftaki bana ayrılan köşeyi de doldurduğumdan bu yazı bu hafta bitmez. Onun için size sadece bir liste vereceğim. İlerleyen haftalarda kısmet olursa devam ederiz.
Yalan söylemeyeceksiniz, adil olacaksınız, herkese davranışlarınızla örnek olacaksınız, eylemleriniz ve sözleriniz tutarlı olacak, verdiğiniz sözleri tutacaksınız, empati ve şefkat sahibi olacaksınız, saygılı olacaksınız, sorumluluklarınızı üsteleneceksiniz, sadakat göstermekten kaçınmayacaksınız, yasalara uyacaksınız, sorumluluktan kaçmayacaksınız, şeffaf olacaksınız, fiziki, biyolojik ve sosyal çevrenize hassasiyet göstereceksiniz.
Bu ilkelerden istisna, feragat, kaçamak olmaz. Biraz ahlaklı diye bir şey de yoktur. Biliyorum en azından bir kısmınız bu günün şartları altında bunları söylemesi kolay, yapması zor diyeceksiniz. Ben zaten kolay demedim. Ahlaklı olmak zaten zor işti maalesef gittikçe zorlaşıyor.
Sağlıcakla kalın