Ahilikten eser kalmazsa

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Çanakkale şehir merkezinden çıkmıştık. Yufka almak için bu sıcakta tekrar oraya dönenmek pratik gelmedi. “Kepez de bir ufak merkez. Buradaki insanlar da yufka kullanıyordur. Bir yufkacı muhakkak vardır. Arayalım, bulamazsak Çanakkale merkeze gideriz” dedik. Çanakkale yönünde ana caddede araba ile ilerlemeye başladık. Gözümüz yolda; fırın, pastane, yufkacı yazan bir dükkan arıyoruz. Derken sağda bir pastane görünce durdum. Üstünde Arap ve Latin harfleri ile besmele yazılı kapıdan içeri girdim. Dükkanda kimse görünmüyordu. Ama arkada açık bir kapı vardı. “Merhaba” diye seslendim. İçerden bir baş uzandı “ Ben yufka arıyorum. Yufka satıyor musunuz?” dedim. “Biz satmıyoruz” dedi. Ama o benim giriş sorumdu. Esas sorumu sordum: “Peki, burda yufka satan bir yer biliyor musunuz?”. Adam bir hışımla cevapladı: “Bilmiyorum”.  Kendi kendime hayıflandım. “Hay Allah; demek Kepez’de yufka satan yer yok”. Öyle ya; yufkacı olsa, adam bilecek. Çünkü sorduğum yer gıda sektöründe bir yer, bir pastane idi. Üstelik kullandıkları ham madde, un, bile aynı idi. “Ne yapalım bu sıcakta bize Çanakkale gözüktü “ diye pastaneden çıktım. Birden gözlerime inanamadım. Yolun karşı tarafında bir dükkan ve yufka yazıyordu. Demek besmeleli kapıdan girip çıkmak şansımı değiştirmişti.

Hemen yolun karşısına geçtim. Yufka yazan dükkandan içeri girdim. Baktım satıcı bir kadın. “Yufka var mı?” diye korka korka sordum. Kadın “Evet, biz yufkacıyız. Kaç tane lazım?” dedi. Yufkaları sararken “Bakın şimdi karşı pastaneden geliyorum” deyip yaşadığım olayı anlattım. Kadın hayret etti. Şöyle konuştu “Bir müşterim, bana pastane sorarsa ben hep karşıda diyorum”.

O sıcakta tekrar Çanakkale merkeze dönmeyecektik. Elimde yufka paketi zıplaya zıplaya yolun karşı tarafına geçtim.  Ama arabaya gitmeden önce karşısındaki yufkacıyı yok sayan pastaneye uğradım. Dükkanın ön tarafı yine boştu.  Merhaba sesime yine aynı baş arkadaki boşluktan uzandı. “Biraz önce gelmiştim. Yufkacıyı buldum. Hem tam karşınızda. Esnaf esnafı bilmeli, bilginiz olsun diye söylemek istedim” dedim.  Aksi adam “Bırak şimdi esnaf muhabbetini” diye şaha kalktı.  Eşref saati olmadığı kesindi. Esnaf muhabbeti, esnafla olursa bir anlamı olurdu. Muhabbeti(!) kesip hemen pastaneden çıktım.

Yaşadığı sürece her gün çok değişik olaylarla karşılaşır insanoğlu. Kimisine gülüp geçersiniz. Kimisine hiç aldırmazsınız. Kimisine kızarsınız. Kimisine de üzülürsünüz. Yukarıda yaşadığım olay beni çok etkiledi, çok üzüldüm. Bir esnafın böyle davranması beni üzdü. Başka bir ülkede böyle bir şey başıma gelse hiç aldırmazdım. Ama biz farklı bir ülkeyiz, farklı bir kültürü olan halkız. Sabah gelen müşterisine “Bende bu mal var. Ama ben siftah yaptım, onun için sen bu malı yandaki dükkandan al”  esnaf dayanışmasından karşı sıradaki yufkacının varlığını bile söylemeyecek bir bencilliğe gelmek çok acı. Halbuki biz, ahilik geleneği olan bir halkız.

Ahilik

Ahilik, 13.yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuş bir esnaf örgütüdür.  

Ahi Evran, bir mutasavvıf ve esnaf olarak Horasan, Harezm ve Türkistan bölgelerinden gelen Türk esnaf ve sanatkârlarını Ahi teşkilatı çatısı altında örgütleyerek birleştirmiştir.       

Ahilik teşkilatının, ekonomik ve ticari işlevi yanında sosyal hayata da etkileri olmuştur. Ahlâkî değerlere önem vermiş ve toplumun kültürüne doğrudan etki etmiştir. İşyeri ve zaviyelerle yaren odaları vb. ortamlarda genel ve meslekî değerlerin eğitimi sürekli bir biçimde yürütülmüştür. Eğitimlerle ahlâklı, mesleğinde yetkin, kendisini sürekli geliştiren, sorumluluk duygusuna sahip iyi bir iş insanı ve iyi bir yurttaş yetiştirme hedeflenmiştir. Ahilikte kişi, bir mesleğe girerek bir yandan üretici olmayı öğrenirken bir yandan da toplumsal, manevi, insani değer ve normları özümseyerek sosyalleşir ve kişilik kazanır. Böylece olay sadece meslek terbiyesi olmaktan çıkar, insanın olgun bir insan olabilmek için edinmesi gereken nitelik ve değerlerin yaşayarak kazanıldığı, bir insanlık okulu deneyimine dönüşür.

Yaptırımları güçlü kılmak için bu düzende sosyal hayatın bazı kuralları aynı zamanda bir ibadet kabul edilmiştir. Yaptığı işte iş ahlâkına uygun davranmak, müşteriye iyi muamele etmek; komşuluk, ev ve iş komşuları ile iyi geçinmek; fedakârlık, dostluk, insanlara yardım, cömertlik, kardeşlik ahilikte çok önemli değerlerdir. Kısacası ahiliğin özünde “dayanışmacı” bir toplum anlayışı vardır. 

Sonuç

Yukarda anlattığım, esnafa yakışmayan bu tür davranış biçimlerine başka meslek gruplarında da rastlıyoruz. Bu tür sorunların çözümü nedir? Acaba ahilik teşkilatı yeniden kurulabilir mi?  13.yüzyıl sosyo-kültürel koşullarına göre kurulmuş, dinsel boyutları da olan bir örgütü yeniden kurmak akılcı olmayabilir. Ancak meslek odaları bu işlevi üstlenebilir. Meslek odaları, olaya sadece ekonomik açıdan bakmadan, üyelerini meslek değerleri açısından eğitebilirler, geliştirebilirler. Aslında bu değerlerin dolaylı olarak ekonomik kazançlara da katkısı olacaktır. 

Son olarak bu yaşadığım olaydan ne öğrendiğimi söyleyeyim. En azından Kepez’de

nereden alışveriş edeceğimi, nereden etmeyeceğimi şimdi biliyorum.

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Mutsuz toplum 12 Kasım 2024
Süt meselesi 05 Kasım 2024