Ah şu bütçenin bir dili olsa…
Bu haftanın gündemi bütçe idi. Peki neden?
İlki merkezi yönetim bütçesinin kamuoyunu şaşırtması oldu. Zira bir hafta önce açıklanan Hazine nakit dengesi 626 milyar TL açık verirken aynı dönemi kapsayan merkez yönetim bütçe açığı 1,4 trilyon oldu! Ekonomi ve kamu maliyesiyle ilgilenen kişilerin henüz cevaplayamadığı sorular ortaya çıktı. Örneğin bütçe açığı neden nakit dengesine yansımadı? Aralık ayında sermaye transferleri altında yer alan yaklaşık 700 milyar TL tutarındaki harcama ne için yapıldı? Detaylar neden açıklanmadı?
OECD ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yıllardır eleştirildiğimiz en önemli konular arasında kamu mali hesaplarında şeffaflık yer alıyor. Yukarıda cevabını bilemediğimiz bu sorular da maalesef şeffaflık ve öngörülebilirlik konusundaki eleştirilere yenilerini ekliyor.
TEPAV için hazırladığım Kahramanmaraş merkezli depremin maliyet analizi raporunda (Aydın, Burcu “2023 Yılında Gerçekleşen Kahramanmaraş Merkezli Depreminin Etkileri ve Politika Önerileri”, Mart 2023, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı) deprem kaynaklı Hanehalkı transferleri ve yeniden inşaat maliyetinin 5 yıla yayılacağını iletmiştim. Depremin maliyetini de yaklaşık $150 milyar olarak hesaplamıştım.
Deprem kaynaklı gider tutarının büyüklüğü ve uzun vadede karşılanabilmesi gözetildiğinde raporda önerdiğim temel politika önerileri arasında uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapılması yer alıyordu. Bunu sadece finansman ihtiyaçlarını gözeterek önermemiştim. Deprem sonrası yapılacak iyileştirme ve kalkınma programının en verimli ve etkili şekilde yürütülebilmesi için uluslararası iyi örneklerin esas alınması, uygulamada şeffaflığın sağlanması adına da bu tavsiyede bulunmuştum. Uluslararası iş bilirlikleri Dünya Bankası gibi çeşitli kuruluşlarla başladı. Ancak her biri farklı idareyle yürütülen bu projelerde harcamaların izlenebilirliğinin artırılması gerekiyor.
Giderler tarafına bakacak olursak 2023 yılında öne çıkan diğer gider kalemleri arasında personel giderleri yer aldı. Personel giderlerindeki artış 2023 yılı Temmuz ayında kamu personeline yapılan enflasyon üzerindeki artışlar kaynaklıydı. Personel ve prim giderlerinin milli gelir içindeki payı OVP’de tahmin edilen milli gelirine oranla yüzde 5,9 düzeyine çıkmış oldu. Bu oran bir önceki yıla göre 1,2 puan ile yüksek bir artışı ifade ediyor. Kamu personeline yapılan maaş artışları kamu personelinin harcanabilir gelirini iyileştirirken diğer tarafta asgari ücrete doğru iyice yaklaşmış olan ortanca ücret nedeniyle kamu-özel sektör arasındaki ücret marjını daha da açacaktır.
Şimdi de gelelim bütçenin gelir tarafına.
Gelirler tarafında 2023 yılında hem iç talebin çok yüksek artması hem de dolaylı vergi oranlarına yapılan artışlar neticesinde KDV ve ÖTV kaynaklı gelirlerin yüksek arttığını gördük. Dolaysız vergiler tarafında da kurumlar vergisi oranı %20’den %25’e çıkarıldı. Ancak buna rağmen kurumlar vergisinin milli gelir içerisindeki payının %3,4’ten %3,1’e gerilediğini gördük. Kurumlar vergisi tahsilatındaki bu gerilemenin arkasında KKM hesaplarına sunulan vergi istisnaları belirleyici bir rol oynadı.
Vergi oranları ve istisnalarına ilişkin düzenlemelerin etkisi özet itibarıyla bütçedeki dolaylı vergi yükünün daha da artmasına sebep oluyor. Dolaylı vergiler özellikle gelirinin büyük kısmını harcamak zorunda kalan alt gelir grupları adına harcanabilir geliri aşındırmaktadır. Alt ve üst gelir grupları arasında da gelir adaletsizliğine yol açmaktadır.
Orta vadeye bakacak olursak, kamu tarafında giderlerin ağırlığını koruduğunu gelirler tarafında ise yavaşlayan ekonomi kaynaklı bütçe üzerindeki yükün arttığını söyleyebiliriz. Bu da kamu finansmanı, mali öngörülebilirlik ve ekonomi yönetimi açısından kamu maliyesinde gelir adaletini gözetecek şekilde yapısal reform programı için önemli bir fırsat penceresi açıyor.