“Ağaç, sosyal bir varlık”
“Ağaçların acıyı hisedebildiğini, hafızaları olduğunu ve ebeveyn ağaçların çocuklarıyla birlikte yaşadığını öğrendiğinizde, artık onları sanki sıradan bir işmiş gibi devasa makinelerle kesip hayatlarını altüst edemiyorsunuz” diyor Ağaçların Gizli Yaşamı isimli kitabın yazarı Peter Wohleben.
1964 yılında Almanya doğan orman bilimcisi, ekolojist ve yazar Peter Wohleben, hayatının büyük bir bölümünü ağaçlar ve ağaçların davranışlarını araştırmaya adamış. 2015 yılında yayınladığı The Hidden Life of Trees- Ağaçların Gizli Yaşamı isimli kitabı Almanya’da Der Spiegel’in çok satan kitaplar listesinin zirvesinden iki yıl boyunca inmeyip satış rekorları kırmanın yanı sıra, yayımlandığı birçok ülkede aynı ilgiyi görmüş.
Ağacı “sosyal bir varlık” olarak tanımlayan Wohleben, kitabında ağaçların hem aralarında, hem de hayvanlarla iletişim içinde olduğunu ve böylece bir sosyal ağ oluşturduğunu anlatıyor.
Wohleben, ağaçların birbiri arasında iletişim kurduğunu, birbirine destek olduğunu, hatta gerektiğinde birbirini beslediğini ve koruduğunu söylüyor. Gerek bu alanda gerçekleştirilmiş bilimsel araştırmalar, gerekse kendi gözlemlerinden elde ettiği sonuçları temel alan Wohleben, ağaçların tipik insan davranışları sergilediğini ifade ediyor. Yani ağaç ebeveynler birlikte yaşadıkları yavrularıyla iletişim kuruyor, onların büyümelerine destek oluyor, birbirlerini tehlikelere karşı uyarıyor, ya da hasta bir ağaç olduğunda ona destek oluyor. Peki insanlar ağaçların canlı olduklarını anlamakta neden bu kadar zorlanıyorlar? Bakın nasıl anlatıyor Peter Wohleben:
Bitkiler ruhu olmayan bir hammadde değil
“Bilim insanları yaşayan dünyayı üç kategoriye ayırdılar: Her şeyden önce ‘insan’, sonra ‘hayvan’ ve son olarak ‘bitkiler’. Bu üçüncü kategori, uzun bir süre, duyguları ve ruhu olmayan bir hammadde olarak görüldü. Şimdi bitkilerin birçok yönden hayvanlara çok yakın olduğu anlaşılmış durumda. Bu konuda çok başarılı araştırmalar var; ancak herkesin anlayabileceği literatür çok sınırlı.”
Ağaçlar bir tür biyo-robottan daha fazlası
“Ağaçların sosyal bir varlık oldukları gerçeğine ormancılık eğitimim sırasında ulaştım. Ağaçların bir tür biyo-robottan daha fazlası olduğunu her zaman hissetmişimdir. Bu nedenle son 20 yılda, ülkemde ormanları yönetme şeklinin değişmesi adına önemli adımlar atılmasını sağladım; korunan alanlar yarattım ve ağaçlara ağır hasar verilmesini engellemek için biçerdöverlerin ormanlara girmesini engelledim.”
Ağaçlar hafızaları ile fillere benziyor “İster hayvanlar ister bitkiler olsun, doğayı her zaman sevmişimdir. Ağaçlar ise ‘bitki filleri’ gibidir. Gerçekten çok
etkileyiciler. Karmaşık sosyal yaşamlarıyla fillerden daha fazlasını hatırlıyorlar, bu yüzden belki de diğer bitkilerden çok fillere benziyorlar. Ağaçların en sevdiğim yanı koşulsuz olarak birbirlerine yardım etmeleri. Dünyanın geldiği noktaya baktığımızda ağaçları taklit etmek bizim için bile iyi bir çözüm gibi görünüyor.”
Hızımızı ağaç hızına indirmek gerek
“Ormanlar sadece iklim veya biyoçeşitlilik için düzenleyici olarak değil, insan yaşamı için de gereklidir. Ağaçların korunması aynı zamanda insanların da korunmasıdır. Ve bunu anlamak, ormanlara yardım etmek için mümkün olan her türlü çabanın gösterilmesi gerektiği anlamına gelir. Ağaçlar yavaş çalışır çünkü yavaşlık sağlıklı kalmanın ve yaşlanabilmenin anahtarıdır. Hızımızı arada sırada ağaç hızına indirgeyebileceğimizi düşünmek güzel bir düşünce. O zaman belki sorunlarımızın çoğu biraz daha küçülür.”
Ağaç kökleri beyin gibi çalışıyor
“Peter Wohleben kitabında, ağaçların 'elektrikli' kanatlarla iletişim kurduğunu, köklerin beyin gibi çalıştığını ve ağacın her parçasının yapması gereken kendi 'ödevi' olduğunu anlatıyor. Bu iletişim biçiminin gelecekte dünya tarafından anlaşılacağını söylüyor ve şöyle diyor: “Ağaçların kimyasallar, elektrik sinyalleri ve ses kullanarak iletişim kurabildiğini anlıyoruz, ancak şimdiye kadar sadece böcekler veya diğer hayvanlar tarafından saldırıya uğradıklarında neler olduğunu biliyoruz. Kendilerini iyi hissederken ne hakkında konuştuklarını keşfetmek harika olmaz mıydı?”