Adaylar için son dönemeç, pazarlıklar tam gaz…

Mete BELOVACIKLI
Mete BELOVACIKLI İZ DÜŞÜMÜ

Aslında meclis tutanaklarını, komisyon görüşmelerini tek tek belgeleriyle ortaya koyup siyasi partilerdeki parti içi demokrasinin nasıl ve ne zaman katledildiğini anlatacaktım.

Fakat lider sultası altında yaşanan aday belirleme süreçleri bir türlü tam olarak bitmedi.

Zannedersiniz ince eleyip sık dokuyorlar, her yerde ön seçim yapıyorlar o yüzden hemen adaylar belirlenemiyor.

Kendi içlerinde pazarlık yapmaktan adayları açıklayamıyorlar.

Evet evet, muhalefet partileri için söylüyorum bunları.

Misal CHP’nin Çankaya, Yenimahalle, Kadıköy, Sarıyer, İzmir gibi yerlerdeki adayları 1 Şubat’ta açıklanacakmış.

Neden?

İçerdeki pazarlık bitmemiş ondan.

Özelciler ayrı telden çalıyor İmamoğlucular ayrı telden.

Ve fakat yapılacağı konusunda “namus sözü” verilen ön seçim bir türlü yapılmıyor.

Sadece CHP mi? Bakın mesela Memleket Partisi önce işbirliği yaparız diyor, sonra zehir zemberek açıklamalar yapıyor. Neden? Belli ki pazarlık istendiği gibi gitmemiş.

Yahut yeni adıyla DEM’e bakın. İstanbul’da aday mı çıkaracaklar - ki kaç hafta önce dile getirmiştim- yoksa ilçe belediyeleri üzerinden ittifak mı yapacaklar belli değil. Neden? Pazarlıklar sürüyor ondan.

Yani parti içi demokrasi falan hak getire… Bir de eğilim yoklaması adı altında güya araştırma şirketlerine anket yaptırıp kendilerini aklamaya çalışan genel merkezler yok mu İşler daha da traji komik bir hal alıyor.

O yüzden Şubat başında, artık kimin nereden, nasıl aday olduğu berraklaşınca hem bu listelerin analizini yapmak hem de şu Siyasi Partiler Yasası’nı ve ön seçim mekanizmasını masaya yatırmak şart oldu.

Ön seçim konusu çok önemli, çünkü içinde demokrasiyi işletemeyenler daha fazla demokrasi talep edemezler.

O yüzden parti içi muhalefet evet, biraz gürültülüdür, rahatsız edicidir falan ama onu bastırmak bir hatadır. Bastırılmak muhalif için kötü ama yaşanan örnekler gösteriyor ki geri kalanlar için daha kötü. Kimse muhaliflerin istediklerini yapmak zorunda değil ancak söylediklerini dinlemeniz gerekiyor. Çünkü muhalifleri bastırınca sorunlarımız bir yere gitmiyor. Parti içindeki sorunları halledemeyenlerin ülke sorunlarını nasıl halledecekleri sorusu ise daha büyük bir sorun olarak ortada duruyor.

Ve tabii siz bu işlerle uğraşırken dünya dönüyor, zaman akıyor ve her şeyi geriden takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Etken değil edilgen bir topluluk olarak yaşamak zorunda kalıyorsunuz.

İçerde siz, “kimi nasıl aday yaparız”, “aday yaptığımız isim bize ne kadar katkı sağlar”, “çıkarımız ne olur” falan diye düşünürken başkaları Davos’ta şu belirsizlik ve hızlı değişim ortamında “güveni yeniden inşa etmeye” odaklandı mesela. Siz de takip etmişsinizdir, toplantının etrafında şekillendiği alanlar şöyleydi:

- Parçalanmış bir dünyada güvenliği ve işbirliğini sağlama.

- Yeni bir çağ için büyüme ve iş yaratma.

- Yapay zekâ, ekonomi ve toplum için itici güç oluşturma.

- İklim, doğa ve enerji için uzun vadeli bir strateji belirleme.

Peki, siz bütün bu konuları gündem yapan, bu konulara ilişkin perspektif oluşturan bir siyasi parti ya da lider görüyor musunuz?

Konu Davos’tan açılmışken şunu da yazayım bari: Zirve sırasında dünyayı etkileyen birçok konu gündemde olmasına rağmen, tartışmaların büyük çoğunluğu yapay zekâ ekseninde şekillenmiş.

Oturumlarda dile getirilenlere göre, yapay zekâ, ürettiği dezenformasyonla toplumsal kutuplaşmayı artırma olasılığı nedeniyle önümüzdeki iki yıl içinde karşımıza çıkabilecek en büyük 10 risk arasındaymış. Bir katılımcı yapay zekâ alanındaki atılımların organizasyonlar için risk görünümünü radikal bir şekilde değiştireceğini ve bu durumun seçmen kitlesini etkileyebilecek modellerin inşa edilmesine olanak tanıdığını belirtmiş.

Dedim ya bizim siyaset zaten oralı değil. Ama acaba şu aday belirleme işini falan yapay zekâya yaptırmak gündeme gelirse, bir anda ilgilenebilirler mi? Bilemedim…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir 10 Kasım’da CHP 11 Kasım 2024