Adalete dayalı özgürlük bu toplumun geleceğidir
A. LEVENT ALKAN
Hukuka dayalı bir özgürlük ulusların, devletlerin, medeniyetlerin temelidir. Malcolm X, “özgürlüğe adanmış bir yürek, onu kazanmak ve korumak için güneşin altında verilmesi gereken ne mücadele varsa verir.” demiştir. Freedom House 1941 yılında tam ikinci dünya savaşının ortasında kurulmuştur. Sıcak savaş koşullarında sosyal araştırmalar gerçekleştirilememişse de, soğuk savaşın en yoğun yaşandığı yılların ortasında, 1973’de ilk araştırma gerçekleştirilmiştir.
Helene Carrere D’encausse’nin 1950’li yıllarda yazdığı bir kitapta SSCB’nin nasıl yıkılabileceği detaylıca anlatılmıştı. Orta Asya’daki etnik yapıların dini özgürlükleri baskılaması rejime karşı iç kargaşa silahı olarak kullanılabilirdi. Baskılayarak yönetmek SSCB için çok büyük bir sürdürülebilirlik riskiydi. 1989’da Berlin duvarı yıkılmış ve SSCB’nin hantal yapısı çökmüştür. Helene’nin 1950’de yazdığı kitapta, bu açmaz görülmüştür. Liberalistler, özgürlükleri baskılan tüm ulusları, bu kitabı birebir uygulamış, bağımsızlaştırmıştır. Bu nedenle dünya genelinde 1991 yılı özgürlerin başlangıç yılı olmuştur. Rusya ve çok sayıda devlet önce liberalizme ardından da neo-liberalizme dönüşmüştür. ABD, dinin SSCB’ye karşı nasıl kullanılacağını Afganistan maliyetine katlanarak ödemiş olsa da, kazanç SSCB’nin parçalanması olmuştur. 1973-2023 dönemi yıllarını içine alan ilk grafikte mavi çizgililer yaşanan şu 3 evreyi resmetmektedir.
1) 1973-1980 arasında özgür ülkelerin sadece %25’lerde seyrettiği bir dönemi gösteriyor. Bu dönemde dünya ülkelerinin %45’i özgür olmayarak, %30’u ise kısmi özgür olarak yönetiliyorlardı.
2) 1982-2008 döneminde özgür ülkelerin sayısı olağanüstü bir hızla yükselip %47 özgür yönetim zirvesine erişiyor. 2008 küresel sistemik kriz, sıradan bir bölgesel kriz değildi. Bu kriz 1929 büyük buhranı ile karşılaştırılmış, neo-liberalist sistemin çöküşü olarak değerlendirilmişti. Bu nedenle 2008’den sonra özgürlükler açısından da yepyeni bir dönem başlamış oldu.
3) 2008-2023 döneminde özgür yönetilen ülkeler hızla azaldı ve %40’a geriledi. Bu arada özgür olmayan yönetim şeklini benimseyen ülkelerin sayısı da hızla arttı; %20’den, %30’a geldi.
Türkiye’ni çıkartacağı dersler:
Türkiye hem hukuktan hem de özgürleşmelerden büyük tavizler verdiği bir dönemi yaşıyor. Küresel hukukla yönetim endeksi olan, hukukun üstünlüğü (law of justice index) endeksi Türkiye’yi 142 ülke arasında 117nci sırada ölçümlüyor. Oysa 2015’te 80nci sıradaydık. 2017-2023 dönemi tarihimizde özgür olmayan yönetimi tecrübe ettiğimiz yepyeni bir sayfa açmıştır.
Bu tercihin potansiyel sonuçlarına bakalım:
1- Bilim üretmenin olmazsa olmaz olanaklarından biri olan yaratıcılık işletilemez oldu.
2- Eğitim kurumlarının küresel ölçekte boy ölçüşemeyecek kadar zayıflamaya başladığı gözlendi. Üniversitelerimizin sayıları arttı, eğitim kaliteleri hızla düştü.
3- Spor alanında bir fetret dönemi yaşanıyor olduğunu, olimpiyatlarda hiç altın madalya alamamış olmamızdan yola çıkarak açıkça söyleyebiliyoruz.
4- Bireylerle toplum arasında norm uyuşmazlığının derinleşerek “anomi” ortaya çıktı. (Emile Durkheim; İntihar, 1987, Kitap) .
Ne dileyelim: Özgür yönetim anlayışında hukukun, liyakatın, adaletin her şeyin üstünde olduğu bir Türkiye’nin yaşanacağı günleri ümit edelim.