Acıları önlemek için inovasyon
20. yüz yılın en önemli düşünürlerinden Emil Michel Cioran şöyle der: “Acı gözlerimizi açar, başka türlü kavrayamayacağımız şeyleri görmemize yardım eder. Demek ki bilmeye yarar, ayrıca varoluşu şiddetlendirmeye. Geçerken şunu da söyleyelim, acı daha fazla bilginin önünü açar. ‘Acı çekti, demek ki anladı’. Bir hastalığın, bir haksızlığın ya da herhangi bir talihsizliğin kurbanı hakkında tek söyleyebileceğimiz budur. Acı (zaten iyi olanlardan başka) kimseyi ıslah etmez, unutulan her şey gibi o da unutulur... Bir kez daha söyleyelim: acı sadece gözlerimizi açmaya yarar”. Umarım yaşadığımız bu derin acılar, hiç unutulmadan gözlerimizi açmamamızı sağlar. Eğer milyonlarca insanın hayatını etkileyen, yüz binlerce insanı yurdundan eden ve belki de yüz bine yakın insanın ölümüne neden olan böyle bir felaket gözümüzü açmaz ve aklımızı başımıza getirmezse, artık hiçbir şey getirmez. Ülkenin gelişmişlik düzeyi ile vatandaşının değeri arasında doğru orantı vardır. Gelişmemiş ülkelerde vatandaş değersizdir. Gelişmiş ülkede bir insanın dahi canı kıymetlidir. İhmal neticesinde ölen tek kişi dahi ülkeyi yerinden oynatabilir. İstifa artık unutulan bir müessese. 40 binin üzerinde ölüm olan bir yerde insanları teskin etmek için sembolik de olsa bir istifa beklenir. Şehircilik Bakanlığı ya da AFAD Başkanı’ndan böyle bir tasarruf gelmiyorsa, AFAD’ın bir Daire Başkanı da mı istifa edemezdi? Muhalif bir belediyenin Başkanı da buna dahil. Engin yürekleri, cömertliği ve diğerkâmlığı ile en güzelini hak eden insanımızın canının çok değerli olmadığını tekrar görmüş olduk maalesef. Afetlerden önce tedbir alarak göçük altında insan bırakmamak madalyonun bir yüzü. Afet esnasında azami sayıda canı kurtarmak diğer yüzü.
Her ikisi için bilime, teknolojiye ve inovasyona ihtiyacımız var.
Güvenli binalar ve akıllı şehirler inşa etmek için inovasyon ve teknolojiden başka bir yolumuz yok. Bilimin ışığında alınan tüm tedbirlere ve teknolojilere rağmen halen insanlar enkaz altında kalıyorsa, onları hayata tutundurmak için yine teknoloji ve inovasyon gerekiyor. Üzülerek gördük ki Gölcük depreminden geçen 20 yıla rağmen neredeyse teknolojiye hiç yatırım yapmamışız. İnovasyonların esamesi okunmuyor. Yurt dışında gelen kurtarma ekiplerinin daha donanımlı olduğuna ve ileri teknoloji ürünler ile arama yaptığına şahit olmak hüzün verici. Türkiye Cumhuriyeti, en ileri arama kurtarma teknolojilerini geliştirecek ekonomik büyüklüğe ve insan gücüne sahip. Devlet bürokrasisinde ilahiyat mezunlarının istihdam edileceği kurum Diyanet İşler Başkanlığıdır. Bu ülkenin çok değerli deprem uzmanları, jeofizik ve inşaat mühendisleri mevcut. İngiliz ekibinin kullandığı ileri teknolojiler sosyal medyada oldukça dolaştı. Biz ne teknoloji geliştirmişiz ne de yeterli sayıda alıp stoklamışız. İleri teknolojiyi bir kenara bırakalım, çadırlarımız dökülüyor. Depolarda yeterince çadır olmaması ayrı bir sorun, olanların kış şartlarına uygun tasarlanmaması başka bir sorun. İki haftanın ardından elektriğin halen verilememesi, ulaşımın ve iletişimin aksaması kabul edilebilir mi? Hanelere veremiyorsak sokaklar aydınlatılmalıydı en azından. Operatör CEO’ları “vatandaş mahallesinde verici istemiyor” şeklinde savunma yapıyor. Böyle hayati konular vatandaşın rızasına bırakılamaz. Dünyanın en yavaş internetini kullanan ülkelerden birisi olmamızın üzerine çekmeyen telefonlar eklendi. Devasa bütçelerine rağmen bu şirketlerin ne yazık ki inovasyona yatırım yapmadığı ortada.
İnovasyon yaptıkça ülkenin ekonomisi büyür ve gelişir
Daha çok inovasyon, daha katma değerli ürün demektir. Katma değerli ürün yüksek cirolar demektir. Cirosu artan firmaların teknoloji yatırımları artar. Kişi başı ortalama geliri artan bir ülkenin vergi geliri artar. Vergi geliri artan bir devlet ve cirosu artan firmalar inovasyona bütçe ayırır. İnovasyonlar, insanların yaşam kalitesini artırdığı gibi yaşam sürelerini de artırır. Daha kaliteli ve daha uzun yaşarsınız. Bu yüzden ısrarla ve inatla inovasyonu anlatıyoruz. Yorulmadan, usanmadan üniversitelerde, konferanslarda, kitaplarda, gazetede, sokakta inovasyon diye diye çırpınıyoruz. Derdimiz; ülkemizin gelişmesi, insanımızın insanca yaşaması. Artık bundan sonra hiçbir bahane arkasına sığınmadan aynı duyarlılığı karar vericilerden bekliyoruz. Acılar yerine mutlu insanlarla dolu gelişmiş bir ülke inşa etmek istiyorsak, bilim, teknoloji ve inovasyondan başka bir çare yok. Bilim insanlarını, teknotratları ve inovatörleri dinlemekten başka bir çözüm yok.