“Açık perde” dönemi
Aydın ÖNCEL
Ekonomist
Dünya ve insanlık tarihinde her dönem, bazı olaylarla açılıp, kapanmıştır. Yazının icadıyla başlayan İlk Çağ, Kavimler Göçü’yle son bulmuştur, örneğin. Fransız Devrimi; monarşiye son vermiştir. Demokrasi anlayışını ortaya çıkararak, eşitlik, özgürlük ve adalet ilkelerinin yaygınlaşmasını sağlamış, köleliği bitirmiştir. 1917 Ekim Devrimi; feodaliteyi yıkarak, dünyada ilk kez komünist bir devletin, Sovyetler Birliği’nin kurulmasının yolunu açmıştır…
Barış Kararnamesi yayınlayarak, Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildiklerini açıklayan Sovyet Hükümeti, yıllar sonra İkinci Dünya Savaşı’nın galibi olacaktır... Bu sonuç; devletçi politikaları, 1970’lerde yaşanan petrol krizine kadar, piyasaları özel teşebbüsün yönetmesini savunan neo-liberal politikalar karşısında güçlü kılmıştır.
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, dünyanın siyasi haritası da tamamen değişti. Bu dönemde Avrupa’da konjonktürün kötü oluşu, tüm dünyada ABD hegemonyasını güçlendirdi. Egemen yapı, zaman kaybetmeden küreselleşme sürecini başlattı… Tabi ki, bu garabet, dünyayı içinde bulunduğumuz çıkmaza sokmakta gecikmedi…
Dünyanın hemen hemen her ülkesinde savaşlar, iç savaşlar çıkarıldı, darbeler gerçekleştirildi, milyonlarca insan katledildi. Son olarak; küresel garabetin, neo-liberal, tek kutuplu, emperyalist siyasetin ürünü olan Ukrayna-Rusya Savaşı, dünyayı nükleer silah tehdidi altına soktu! Bu tehdidin ciddiyetini, ünlü bilim insanı Albert Einstein’e atfedilen; “Üçüncü Dünya Savaşı’nda hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama Dördüncü Dünya Savaşı’nda taş ve sopalar olacağını biliyorum” şeklindeki özdeyiş çok iyi anlatmaktadır.
Tüm bu olaylardan da anlaşılacağı gibi tarihsel süreç, kırılmalarla, makas değiştirerek, yoluna hızla devam etmektedir...
Bir krizle hayat bulan ve aslında uzunca bir zamandır can çekişen tek kutuplu, neo-liberal, küresel düzen, “krizle gelen, krizle gider” tezini doğrularcasına, yine bir krizle son bulmak üzeredir. Tarihte kirli, kanlı bir sayfa daha kapanmaktadır. Dünya yeni bir yol ayrımındadır!
Yaptırımların sonuçları
Emperyalist Batı kışkırtmalarıyla sıcak savaşa giren Ukrayna ve Rusya’nın dünya ticaretinde payı oldukça büyük. Bu iki ülkenin savaşı sürdürmesi halinde Batı, özellikle enerji ve gıda alanında çok büyük bir krizle karşı karşıya kalacaktır.
Rusya’nın toplam ihracatı 2021’de 489,8 milyar dolardır. Bunun 110,2 milyar dolarını petrol, 61,8 milyar dolarını doğalgaz ihracatı oluşturmaktadır. İlk bakışta yaptırımlarla Rusya’nın önemli gelir kaynaklarının kesilerek cezalandırıldığı düşünülse de, bu ürünleri ithal etmek zorunda olan Batı’nın da işinin pek kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. AB bölgesinin petrol ihtiyacının yüzde 25’ini, doğal gaz ihtiyacının yüzde 39’unu ve kömür ihtiyacının ise yüzde 42’sini Rusya tek başına sağlamaktadır. Savaşan iki ülkenin, dünya buğday üretiminin dörtte birini gerçekleştirmesi ise gıda krizinin kapıda olduğunun en basit göstergesidir. Bölge ticaretinde Rusya, ABD ve Çin’den sonra üçüncü ülke konumundadır.
Ayrıca Rusya’nın, ihracat yaptığı 13 ülkeden en büyük payı 57 milyar dolarla Çin’den alması, süreçte nefes almasını kolaylaştıracaktır.
Yeni perde
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 5 Mart 1946 tarihinde Winston Churchill tarafından kullanılan, komünist ülkelerin ilişkilerindeki kapalılık, gizlilik siyasetini tanımlayan terim olan “demir perde” kalkalı bir hayli zaman oldu… İstisnalar dışında, Rusya da dâhil, neredeyse tüm ülkeler liberal politikalarla yönetilmeye başladı. Ancak, emperyalist Batı şartları çok fazla zorladı! Yayılmada adeta sınır tanımadı! Sonucunda, perde, tozlu raflardan alınıp, yerine takılarak, asılmak zorunda kalındı. Böylece, aralık bırakılan, fakat
kapanmaya her an hazır, yeni bir “açık perde” dönemi başlamış oldu!... Soğuk savaş yıllarının ifadesi olan “demir perde” yerini, sıcak savaş yıllarının tarafı olmaya zorlanan, liberal, dışa dönük politikalarıyla başta Rusya ve Çin olmak üzere “açık perde” ülkelerine bıraktı.