Acep bu yerde var m’ola
Yunus Emre böyle sesleniyordu; “Acep şu yerde var m'ola / Şöyle garip bencileyin / Bağrı başlı, gözü yaşlı / Şöyle garip bencileyin.” Ve devam eder; “Gezdim Urum ile Şam'ı / Yukarı illeri kamu / Çok istedim bulamadım / Şöyle garip bencileyin.” Sahi, Yunus’un 760 yıl öncesinden farklı mı bugün?
Aslında değil. Hatta daha beter durumdayız. Geçenlerde iş insanı Mustafa Kılıçaslan ile küresel refah düzeyinde Türkiye’nin durumunu tartışıyorduk. Dikkat çektiği şu oldu; “Acaba kendi vatandaşına bu kadar düşman başka bir devlet var mı?” Soru kafama takıldı, araştırdım, soruşturdum. İşte kısa özeti:
Gökten yağmur gibi vergi yağıyor
En pahalı telefon bize reva görülüyor. İçeride verginin vergisinin vergisinin vergisi ile 6 sıfırlı paralara satılması neden? En pahalı otomobil bizde… Kendine 1 alırken 3 tane Maliye’ye alacaksın. Hele ki kredi kullanacaksan, 2 tane de bankaya alacaksın. Otomobil edinmek bizlere zulüm gibi… Sahi neden?
İçeride kamuflasyon ile ezilirken dışarından getirmeye kalksan, navlunu dâhil 30 Euro’yu aşarsan vergi ile zulmediyor. 600 liralık eşya için 1200 lira vergi olur mu? Yurtdışına mı çıkacaksın? Şu anda 500 lira ama yeni yılda 720 olacak. Telefon kayıt ücreti mi? Yeni yılda 45 bin liraya yükseltiliyor. Sahi, neden?
İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair…
Başka ülkeler ne yapıyor?
En yüksek vergilerin olduğu ülkelerde dahi bizdeki gibi keyfilik yok. Kasada para bitti diye gözünün değdiği her yerden para devşiren bir Maliyemiz var. Yetmiyor, kredi kartı limitine dahi çökmeyi akıl edebiliyor. Vergiyi zenginden almadığı gibi ücretli, emekli, çiftçi, engelliye zulüm yağdırıyor. Neden?
Kayıtdışını kayda alsak?
Ülkede kayıtdışı yok. O bir yalan. Paranın izini aç kurt gibi izleyen sistem, kayıtlara kayıtsız sadece. Yeni bütçe ile 11,5 trilyon lira toplayacak ama zenginin 1,5 trilyonluk borcunu siliyor. Gücü ancak örgütsüz kesimlere, dar gelirliye yetiyor. Pasaport defterinden, ehliyetten haraç kesiyor. Neden?
not/ Sana eziyet etmeden sana bir şey vermeyen…
Çalışmadan 13,5 milyon kişiye gelir aktaran ve bu yüzden çalışanların günde en az 2’şer saat daha fazla çalışmak zorunda olduğu bir ülkeyiz. Enflasyonda, faizde, gıda fiyatlarında rekorlar kırıyoruz. Devlet, otoyolundan uçulmayan havalimanına dek tüm hesapsız harcamaları bize kilitleniyor.
Dünyadaki pek çok ülkenin refah düzeyi artarken devletin bize ucuzluk ve kaliteyi layık görmemesi tuhaf değil mi? Eti pahalı, sütü pahalı, tahılı, suyu pahalı bir coğrafya haline geldik. Bu tutumu yüzünden devlet; cennet vatanı, cinnet vatana çeviriverdi. Hesap soran neden çıkmaz? Neden?
Biz neden yeni yılla birlikte devletin ürettiği mal ve hizmetlere kafadan %43 fazla ödeyeceğiz? Yerimiz mi dar, yenimiz mi dar? Asgari ücret Kıbrıs’ta bizim 3 katımız iken çalışana bu zulüm niye? Onların hırsızı daha mı az? Bize bu kadar düşmanlığı hak edecek ne yapmış olabiliriz? Sahi, neden?
Yunus’a dönüyorum yine; “Kimseler garip olmasın / Hasret oduna yanmasın / Hocam kimseler duymasın / Şöyle garip bencileyin.” Ve bir söz klasiği ile bitirir; “Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / Soğuk su ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin.” Vatandaşına düşman olmasa devlet?
Ülkeyi yönetenlerin, vatandaşa zulmü kabul edilemez. Her birimizi darı ambarı üzerinde açlık çeken tavuklara çevirdiler. Soru kulağımda çınlıyor; “ Vatandaşına bu kadar düşman başka devlet var mı?