Acaba aşağıdakilerden hangisi?
Antipatik(!)
Akaryakıt istasyonunda çalışan Muhip çok cana yakın, sempatik bir gençti. Her hafta arabamın deposunu doldururken söyleşirdik. Ailesini gıyaben tanımıştım. Anladığım kadarıyla Muhip ailenin kara koyunu idi. Kardeşlerinin hepsi üniversite okumuştu. Hatta içlerinde üniversitede öğretim üyesi olarak çalışan bile vardı. Ama Muhip okumamıştı. O gün yine arabamın deposunu doldurayım diye akaryakıt istasyonuna gitmiştim. Muhip de gülerek yanıma gelmiş ve “Dolduralım mı Hocam?” deyip arabanın akaryakıt deposunun kapağını açmıştı bile. “Dünkü kazayı duydunuz mu Hocam” diye hemen konuya da girmişti. “Evet, çok üzücü” dedim. Bizim okuldan bir genç hızlı sürdüğü araba ile direksiyon hakimiyetini kaybetmiş ve durakta bekleyen üç kişiye çarpmıştı. O sırada baktım pompanın birinde de bir jandarma arabası var. Fırsatı değerlendirmek istedim. Çünkü sabah jandarmayı yolda radar ile hız kontrolu yaparken görmüştüm. Jandarmalara günaydın deyip, kendimi tanıttım ve hemen konuya girdim. “Bu sabah sizi yolda hız kontrolu yaparken gördüm, çok memnun oldum. Bizim çocuklardan bazıları kendilerini Formula-1 yarış pistinde sanıyor. Dünkü üzücü olay da böyle bir cahilliğin sonucu”. Bu arada baktım bizim Muhip de yanaşmış, bizi dinliyor. Konuşmam şöyle devam etti: “Aman, bu hız kontrollerini daha sık yapalım.Bu gençleri kurtaralım” Bunun üzerine Muhip “ Uğur Hocam işte. Hep çevreye ilgilidir. Kendisini çok severiz. Kendisi çok antipatiktir.”
Muhip bana “Antipatik” demişti. Muhip beni severdi, ben de onu severdim. Yeryüzünde bana “Antipatik” diyecek belki son kişi idi. Ama lügat parçalayım derken böyle bir hata yapmıştı. Çünkü jandarmayı etkilemek istemişti.
Papyon gibi eğri mi durur?
Üniversitede okuttuğum bazı derslerde öğrencilere grup projeleri verirdim. Projeleri bir dönem hazırlarlar ve dönem sonunda da sınıfta sunumunu yaparlardı. Gruptaki her bir öğrenci yapılan projenin bir kısmını sunardı. Bazen dönem boyu projeye hiç katkısı olmamış, projeyle ancak son gün tanışmış öğrenciler de olurdu. Böyle bir öğrenci konuya, dolayısıyla projede geçen teknik terminolojiye de yabancı olduğundan projektörden yansıyan sözcükleri ürkek ürkek seslendirirdi.
Bazen de bazı slaytlar o sunuma yakışmazdı. Sunumu hazırlayanlar, konuyla doğrudan ilgisi olmayan bir şeyi de “Fazla mal göz çıkarmaz; bulunsun” diye sunuma tıkıştırmış olurlardı.
Bu durumda, hayatında hiç papyon takmamış bir adamın ilk kez papyon takma sahnesi gözümün önünde canlanırdı. Papyon, adamda sırıtır; papyon bir eğri durur. Papyonun dili olsa konuşacak: “Valla benim bir suçum yok. Bu kıyafete yakışmıyorum. Ama heves etti taktı. İşin o da farkında, tedirgin. Onun tedirginliği beni de zorluyor.”
Ya ne koyacaktık?
Adamın biri bir hastanede poliklinikler arasında yürüyormuş. Her polikliniğin kapısında isim yerine resimler varmış. Örneğin, kapıda bir kalb resmi var. Anlaşılıyor ki, burası “Kalb ve damar hastalıkları”. Onun yanında bir tabela ve resim: bir göz resmi. Anlaşılıyor ki, “Göz hastalıkları”. Sonra bir bakmış bir büyük saat resmi. Adam kafa yormaya başlamış. “Vakit, nakittir” düşüncesinden hareketle, “Acaba burası vezne mi?” Sonunda merakı galip gelmiş. Kapısında saat resmi olan kapıdan girip sormuş: “Burası vezne mi? ”Görevli “Yok, klinik”. Adam yine sormuş: ”Ne ile uğraşır bu klinik?” Görevli, “Proktoloji” demiş. Bunun üzerine bizimki “Saat ile ne ilgisi var?” diye hayretle sormuş. Görevli gülerek cevap vermiş: “Peki, ne resmi koysa idik?”
Bir Yorum
Geçtiğimiz günlerde sempatik bir bakanımızın “Epistemolojik" konuşmasını dinledim. Ama neden böyle konuştu, anlayamadım.Aklıma gelen nedenler bana yukarda anlattıklarımı hatırlattı. Ben karar veremedim. Siz ne dersiniz?
Bunlar işin şaka tarafı. Ama acı gerçek, çarşıda pazarda yaşadıklarımız…