AB’nin Rusya yaptırımları ihracatımızı etkileyecek
Avrupa Birliği (AB) en önemli ticaret ortağımız ve dış ticaretimizin yarısını bu kıta ile gerçekleştiriyoruz. Bu nedenle, AB’deki her yasal gelişme ülkemiz için ciddi önem arz ediyor. Bu ay, AB’ye ihracatımızı doğrudan etkileyen iki konu uygulamaya geçiyor. Bunlardan ilki, daha önce de köşemizde birçok defa yer alan 1 Ekim tarihli Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM). Diğeri ise 30 Eylül’de yürürlüğe giren AB’nin Rusya menşeli demir-çelik sektörüne yönelik yaptırım uygulaması.
AB’nin Rusya’ya bu yaptırımı ne ifade ediyor?
Ukrayna savaşı sonrası birçok ülke Rusya’ya karşı yaptırım uygulama kararlarını sürdürüyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), AB ülkeleri ve Japonya’nın da aralarında bulunduğu birçok ülkenin aldığı bu kararlar; şirketlere ürün ihracatı ve ithalatı kısıtlamasının yanı sıra kişilere seyahat yasağı, para transferlerinin yapılamaması gibi çok geniş bir yelpazede yaptırımları içeriyor. Dış ticarete yönelik yaptırımlara bakıldığında da bunların, teknoloji ve elektronik ürünler, çifte kullanım kapsamında olan ürünler (Wassenaar Arrangement), demir-çelik ve değerli metaller gibi eşyalar olduğu görülüyor.
AB tarafında ve bizi ilgilendiren yaptırım kararı ise 23.6.2023 tarihinde AB Resmî Gazetesi’nde yayımlandı. Bu karara göre içeriğinde doğrudan ya da dolaylı olarak Rusya menşeli demir ve çelik ürünleri bulunan üçüncü ülkelerde işlenen ürünlerin ithalatına yasak getirildi. AB ekonomisi için bu ürünler önemli bir girdi ve bu girdiden elde edilen ürünlerin ithalattaki hacminin büyüklüğü nedeniyle bir geçiş süresi verildi. Bu geçiş süresi de 30 Eylül itibarıyla sona erdi. Yaptırım kararı ile AB’ye ihraç edilen işlenmiş demir-çelik ürünlerinin Rus menşeli demir-çelikten üretilip üretilmediğine (menşe ispatı) yönelik belge (Mill Test Certificate) ithalatçıdan (AB’deki yerleşik) talep edilecek.
Sorun nerede yaşanıyor?
AB tarafından bu yaptırımın ürün tedarik edilen tüm 3. ülkelere tatbik edileceği anlaşılıyor. Türkiye AB’ye tam üye olmadığı ve mevcut Gümrük Birliği’nin de bu uygulamadan muaf olacağına yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmediği için bu uygulamaya Türkiye de tabi oluyor. Bunun anlamı, AB’ye ihraç ettiğimiz beyaz eşya, otomobil gibi ürünlerin üretiminde Rus menşeli demir ve çelik kullanılmadığının MTC belgesi ile ispat edilmesi gerekiyor.
Diğer taraftan MTC belgesi gümrük ya da dış ticaret mevzuatında tanımlanmış bir belge değil, daha çok demir-çelik sektöründe kullanılıyor. Malzeme test raporu olarak da bilinen MTC, bir malzemenin kimyasal ve fiziksel özelliklerini doğrulayan bir belge olarak tanımlanıyor, yani bir anlamda bu bir kalite kontrol dokümanı. Ancak karara göre, XVII sayılı listedeki tüm ürünlerin (demir-çelik bu listede yer alıyor) AB’ye girişinde bu dokümanın sunulması gerektiği anlaşılıyor. Ayrıca, ithalatçı Gümrük İdaresi isterse MTC’nin yanı sıra ilave bilgi ya da belge talep edebiliyor.
Ne yapılmalı?
Öncelikle, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle ülke olarak bir yaptırım kararımız bulunmuyor. Bu çerçevede, ABD ve AB ülkelerinin almış olduğu yaptırım kararlarını takip etmemiz gerekiyor. Özellikle AB tarafından demir-çelik ürünlerine ilişkin getirilen yasaklama doğrudan otomotiv ve beyaz eşya sektörünü ilgilendiriyor. Bu yaptırım, AB’deki ithalatçılara getirilmiş olsa da bu bilgilerin tedarikçilerden talep edileceği ortada. Bu bağlamda, hem en çok ihracat yaptığımız ürünler hem de bu ürünleri oluşturan materyaller için MTC temin etme yönünde çalışmalara başlamak gerekiyor. Aksi durumda ihracatta pazar kaybı ile karşılaşma ihtimalimiz kuvvetle muhtemel.
Diğer konu ise MTC’nin çok teknik belge olması nedeniyle temininin ve hazırlanmasının çok zor olduğu gerçeği. Bu yaptırımın bir istisnası olması durumu çok tartışma konusu değil. Ancak bu teknik belgenin ihracatçılarımızdan temin edilmesinin önüne geçilebilir. Gümrük Birliği’nin bu anlamda bir kolaylık sağlaması gerekir. Bu belge olmasa da bir “taahhütname” veya “tedarikçi beyanı” gibi daha kolay hazırlanan bir belgenin talep edilmesi daha doğru olacaktır. Bu nedenle de bu konunun AB tarafı ile ivedilikle görüşülmesi gerekir.