AB’nin deprem yardımları nasıl kullanılacak?
Türkiye’deki depremin ardından uluslararası alanda yardıma ilk gelen Avrupa Birliği olmuştu. Türkiye’nin depremden sadece birkaç saat sonra yaptığı yardım çağrısıyla birlikte AB, tüm üye ülkeleri harekete geçirmişti. Şimdi de AB, Türkiye’de deprem enkazının kaldırılıp, 11 ili kapsayan bölgede yeniden yapılanmayı sağlamak için harekete geçti. Önümüzdeki günlerde AB dönem Başkanlığı’nın ön almasıyla uluslararası bir yardım konferansı düzenlenecek. Peki toplanan bu yardımlar Türkiye’ye nasıl aktarılacak? AB’nin Ankara’daki Büyükelçisi Nikolaus Meyer Landrut ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü çerçevesinde AB ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa düzenledikleri “afet ve kadın” sempozyumu sırasında sohbet etme fırsatı bulduk. İşte o sohbetten çıkanlar;
AB’den üç aşamalı yardım
Büyükelçi Landrut, deprem sonrasında sadece saatler içinde harekete geçen AB’ye üye ülkelerin deprem yardımlarını üç aşamada gerçekleştirmekte olduğunu anlattı. İlk aşamada, arama kurtarma için toplamda bin 750 kişi ve 111 arama köpeği gönderen AB ülkeleri, ikinci aşama olarak ise deprem bölgesinde farklı kent ve ilçelerinde sahra hastaneleri kurdular. Bu konuda Belçika’nın kurduğu sahra hastanesinden örnek veren Büyükelçi, kapasitenin günde 100 hasta olmasına rağmen, burada bakılan hasta sayısının 300’e kadar ulaştığını söyledi. AB üyesi ülkelerin kurdukları bu hastaneleri, ekipmanları ile Türkiye’ye devretmeye hazırlandıklarını da anlattı.
3. aşama yardımın ise AB girişimiyle gerçekleşecek uluslararası yardım konferansı olduğunu belirten Büyükelçi Landrut, burada sadece AB ülkelerinin değil, Avrupa Yatırım Bankası, Dünya Bankası ve AB dışı ülkelerden de bağış sözleri toplanacağını söyledi. Yardımların aktarılması konusunda ise Landrut, öncelikle bir “ihtiyaç haritası oluşturulması gerektiğinin” altını çizdi.
“Hasar ve ihtiyaç haritaları birbirinden farklı”
Landrut’un yardımların kullanılması konusunda dikkat çektiği en önemli unsur, ‘hasar’ ve ‘ihtiyaç’ haritalarının birbirinden çok farklı olması. Büyükelçi, deprem sonrası yeniden yapılanmanın ‘yıkılan binaların yerlerine aynılarını yapmak olmadığını’ vurgulayarak, “Mesela deprem sonrasında bölgeden başka şehirlere göç etmiş insanlar var. Bunların ihtiyaçları ne olacak? Bir ihtiyaç haritası oluştururken, çok kapsamlı, depremden etkilenen tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde plan oluşturmak gerekli” diye konuştu. AB’nin Türkiye için uluslararası bağışçılardan söz alacağı yardımların ‘ne şekilde Türkiye’ye aktarılacağının’ da henüz belli olmadığını kaydeden Büyükelçi, bu konuda uluslararası örgütlerin ve finans kuruluşlarının rutin uygulamalarının ‘proje bazlı destek sağlamak’ olduğuna da dikkat çekti.
AB’nin yaptırdığı binalar neden yıkılmadı?
Deprem sonrasında en dikkat çekici unsurlardan biri de, bölgede AB’nin inşa ettirdiği binaların yıkılmamış olmasıydı. Mesela Adıyaman’da AB finansmanı ile inşa edilen Kommagene Kültür Merkezi’nin camlarının bile kırılmamış olması çok konuşulmuştu. Bunun nedenine ilişkin soruya Büyükelçi Landrut “Orada yıkılan ve yıkılmayan binalar konusunda herhangi bir karşılaştırma yapmam mümkün değil” diyerek yanıt verdi. “Size ancak şunu söyleyebilirim” diyerek ekledi; “AB’deki inşaat tecrübesinde ilgili tüm normların uygulanması, dolayısıyla inşa edilen binaların olabildiğince dayanıklı olması gözetilir. Ayrıca binanın olabildiğince dayanıklı olması için işinin ehli partnerlerle çalışmak da önemlidir...”
Çadırdaki depremzedeler için kışa uygun barınma nasıl sağlanacak?
Bunlar Büyükelçi’nin anlattıkları. Bir de Ankara’daki diplomatik kulislerde konuşulanlar var elbette; En çok üzerinde durulan konu, halen bölgede çadır ve konteynerlerde yaşayan insanların, kalıcı evlere geçmeden bir kış daha geçirmek zorunda kalma ihtimali. Yabancı diplomatlar, kış için depremzedelere uygun konteynerler sağlanmasının en önemli ihtiyaç olacağını ve kurulacak bu kışa dayanıklı konteyner kentlerin etrafına depremzedeler için eğitim, sağlık, sosyal gereklilikler için tesisler kurulmasının önemine dikkat çekiyorlar. Türkiye’de hükümetin ise hala bağışta bulunması muhtemel uluslararası aktörler için ‘ikna edici’ bir ihtiyaç haritası oluşturmamış olması, bunun yerine çok hızlı bir bina inşaat hamlesine girmesi de Ankara’daki diplomatik çevrelerde eleştiri konusu olmaya devam ediyor.
Eskişehir; kadın dostu kent
Bu yazıda elbette AB’nin 8 Mart etkinliği için neden Eskişehir’i seçtiğinden de bahsetmek gerekli: Bizzat AB Büyükelçisi Landrut, Eskişehir’de kent yönetiminde kadınların etkinlik düzeyinin, bu kent için bir ‘ayırdedici özellik’ olduğunun altını çizdi. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in takım arkadaşları olarak çok sayıda eğitimli, aydınlık, hem Türkiye, hem de Eskişehir için dertlenen kadınları seçmiş olması bunun en büyük nedeni. Şehrin her köşesinde, Büyükerşen’in vizyonuyla birlikte, kadın elinin de değdiğini görmek kentte yapılacak küçük bir turla mümkün. Eskişehir hakikaten Anadolu’nun orta yerinde aydınlık bir “vaha” görünümünde...