ABD’de işler yolunda
Önceki gün açıklanan ABD enflasyon verisi piyasalarda pozitif bir sürpriz yarattı. Beklenti yüzde 7,3 iken gerçekleşme yüzde 7,1 oldu. Böylece haziranda yüzde 9,1 ile tepe noktasını görmüş olan enflasyon arka arkaya 5. ay gerilemiş oldu. Eylül ayına kadar yükselerek biraz kafaları karıştırmış olan çekirdek enflasyonun da yüzde 6 seviyesine düşmesi ekonominin bariz bir şekilde dez-enflasyon sürecine girdiğini ortaya koymuş oldu. Artık beklentiler enflasyonun ABD’de 2023 sonuna kadar yüzde 3’lere düşeceği yönünde.
ABD’de yaşanan bu enflasyon sürecinde Powell ve Fed konusunda tutarsız ve yanlış eleştiriler yapıldığını düşünüyorum. Bir kısım yorumcu büyük ölçüde arz kısıtlarının sebep olduğu böyle bir enflasyon sürecinde faizleri artırmanın bir işe yaramayacağını ve ekonomiyi gereksiz bir resesyona sokacağını iddia ederken diğer bir kısım ise tam tersi yönde görüş bildirerek Fed’in müdahelede geç kaldığını ve enflasyonu “geçici” olarak görerek yanlış yaptığını savundu. Hatta müdahelede geç kalındığını düşünenlerin bir kısmı da ara seçimler sırasında ekonomiyi daraltıp Demokratları zor duruma sokmamak amacıyla bilinçli olarak geç kalındığını düşünüyor. Gördüğünüz gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile merkez bankaları ile siyaset arasında bir ilişki olduğunu iddia edenler oluyor. Ancak gerçek şu ki bu ülkelerde atamalar tamamen liyakat ile oluyor, ve bu tip argümanlar da dikkatli incelendiğinde hiç bir anlam ifade etmiyor. (Ayrıca unutmayalım ki Powell Trump tarafından Fed Başkanlığı’na atanmış, ve bu sene Biden tarafından yeniden seçilmişti.) Bu noktada bir merkez bankasının hükümetin istek ve arzularına koşulsuz uyması ile, hükümetlerin maliye ve gelir politikalarıyla uyumlu bir politika seti icra etmesinin çok farklı olduğunu vurgulamakta da fayda var.
Peki müdahalede geç kalındı mı? Bence, hayır. ABD’de enflasyon 2021 yılı başlarında yüzde 3’ü geçerek kafasını kaldırmıştı. Fed’in ilk faiz artırımı ise bir sene sonra Mart 2022’de enflasyon 7,9’a çıktığında oldu. Ancak o ana kadar enflasyonun artışında etkili olan faktörler pandeminin başlangıç döneminde kapanmalarla birlikte enflasyonun eksilere düşmesinin yarattığı baz etkisi, küresel tedarik zincirlerinde meydana gelen kopmaların emtia fiyatlarını yükseltmesi, ve hızla yükselen işsizliğe çare olarak maliye politikalarıyla talep tarafının canlı tutulmaya çalışılmasıydı. Bunların hepsi de esasen geçici faktörlerdi. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı hesapları bozdu. Ortalamalara geri dönmesi beklenen emtia fiyatları daha da arttı. Pandemi öncesi döneme göre artış oranı yüzde 100’e yaklaştı. Bu noktada “enflasyon beklentileri”nin de kötüleştiğini gören Fed oyuna girmek zorunda kaldı.
Peki, diğer tarafın iddia ettiği gibi bu faiz artırımları ABD’yi gereksiz bir resesyona ve işsizliğe sürükleyecek mi? Görünen şartlarda buna da cevap hayır olmak durumunda. Son gelen enflasyon verileri ile birlikte daha önce bu hafta 50 ve şubatta 75 baz puan olarak öngörülen Fed’in faiz artışı tahminleri 50 ve 25 olarak değişmiş gözüküyor. Bu da yüzde 4,50 gibi bir noktada durulabileceğini göstermekte ki bu oranlar reel olarak hâlâ oldukça ekside. Öte yandan, önemli bir resesyon göstergesi olan uzun vadeli faizlerin kısa vadeli faizlerin altında kalma durumu söz konusu. Ancak, bu gösterge resesyonun boyutu hakkında bir bilgi içermiyor. Biden’ın biraz da fazla iddialı bir şekilde ifade ettiği gibi yüzde 3,5 büyüme ile bu sene ABD’nin uzun seneler sonrasında Çin’i geçmesi olası. Seneye ise yavaşlamayla birlikte bu oranın yüzde 1,50’lere düşmesi mümkün, ancak bence milli gelirde gerileme uç bir senaryoya dönüşmüş durumda. Artık genel kanaat ekonomide bir miktar yavaşlama olacağı ama bunun “eksi” büyüme oranlarına dönüşmeyeceği şeklinde.
Sonuç olarak dünyanın en büyük ekonomisi ABD’nin derin bir resesyona girmeden toparlanacak olması küresel ekonomi için de iyi bir haber sayılmalı. Sene içinde yüzde 20 kadar değer kazanan doların bu son gelişmelerle değer kaybetmeye başlaması da bizim gibi göreceli olarak dolar cinsinden ithalatı yüksek ve ihracatı düşük ekonomiler için iyi bir haber.