ABD’de enflasyon ve ekonomi
ABD borsaları sene başından beri düşüşte. Örneğin ocak başında 4800 seviyesine yaklaşmış olan S&P500 endeksi dün itibarıyle 4000 seviyesine gerilemişti. Yüzde 17’e yakın bir düşüş azımsanacak bir oran değil. Üstelik ABD borsalarındaki bu satışlar neredeyse göstere göstere geldi. Şöyle ki, geçen senenin son aylarında artık herkes enflasyonun yükseleceğini ve Fed’in buna tepki vereceğini biliyordu. Buna rağmen borsalar (muhakkak ki trader’ların sene sonu ikramiyeleri de dikkate alınarak) yüksel(til)meye devam etti. (Gene S&P 500 örneğinden gidersek Ekim ayında endeks 4400’ün altındaydı.) Tabi, bu artışta beklenenin üzerinde gelen şirket kârlarının da önemli bir payı var. Ancak herkesin bildiği gibi borsalar geçmiş verilerle değil, ileriye dönük beklentilerle hareket eder. Bugün olduğu gibi o gün de ileriye dönük faiz beklentileri yukarı yönlüydü. Kısacası perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
ABD gibi hisse senedi ve ona bağlı diğer piyasaların toplam hacminin milli gelire oranı çok yüksek olan bir ekonomi için borsalarındaki bu oranlı düşüşler önemli. Sonuçta, faiz oranlarının artması demek gelecekteki şirket kârlarının daha yüksek bir faiz ile iskontolanması, ve bu nedenle de şirketin borsa değerinin düşmesi demek. Yaşanılan satış dalgasının ana sebebi bu. Fed’i faiz oranlarını yükseltmeye iten sebep ise çok açık: Son 40 yılın en yüksek seviyelerine ulaşmış olan enflasyon oranları. Nitekim, dün piyasaların endişe ile beklediği nisan ayı enflasyon oranı da beklentilerin bir miktar üzerinde geldi. Yüzde 8.5 olarak gerçekleşen mart ayı enflasonundan sonra beklentiler Nisan’da yüzde 8.1’e kadar gerilemesi yönündeydi. Gerçekleşme yüzde 8.3 oldu. Manşet enflasyonda az da olsa bir miktar gevşeme olması olumlu olsa da, belli ki bu gidişat bir süre daha piyasaları tedirgin etmeye devam edecek. (Eğer enflasyon yüzde 8.5’in üzerine çıkmış olsaydı, bu artış Fed’in şimdilik 50’şer baz puan olarak gözüken faiz artış patikasının yukarı yönlü revize olmasına sebep olacağı için, kuşkusuz piyasalardaki kayıplar da hızlı bir şekilde artacaktı.)
Dünkü verideki daha olumsuz sinyal çekirdek enflasyonun beklentilerin üzerinde gelmiş olması. Geçen ay yüzde 6.5 olan çekirdek enflasyon yüzde 6.2 olarak gerçekleşti. Ancak beklentiler çekirdeğin yüzde 6.0’a gerilemesi yönündeydi. Bu da senenin geri kalanında en az 4 kere 50 baz puanlık faiz artışı olacağı beklentisini güçlendirdi. İlk etki 2 yıllık kısa vadeli tahvilllerin faizlerinde 7 baz puanlık bir artış şeklinde oldu. Buna rağmen eksiye dönmesi durumunda önemli bir resesyon göstergesi sayılan 10-yıllık ve 2-yıllık faizler arasındaki fark halen 30 baz puan kadar artıda.
ABD ekonomisinin temel göstergelerine baktığımızda ise (örneğin Avrupa’nın aksine) henüz çok alarm verici gelişmeler görülmüyor. Aksine pek çok veri olumlu seyretmeye devam ediyor. Aylık ücretli artışı 428 binde. İşsizlik oranı ise yüzde 3.6 ile tarihi düşük seviyelerde. (Bunda pandemi sonrası bir anlamda erken emekli olup işgücüne geri dönmeyenlerin de etkisi var.) Esasen bu veriler pek çok analist açısından işgücü piyasasının sıkılaşması sonucunda reel ücretlerin artması ve bunun da enflasyona ek bir baskı yaratacağı sonucunu gösterir. Tartışmalı olan bu analizin doğru olduğunu varsaysak bile yıllık ücret artışları yüzde 5.5 ile 8.5’lik enflasyonun halen oldukça gerisinde. Reel olarak bakıldığında hâlâ ücretlerde artış değil azalış söz konusu. (Öte yandan ücret artışlarının son aylarda hızlandığı da bir gerçek.) İlk çeyrekte yüzde 3.4 gelen milli gelir artış hızının ise ikinci çeyrekte 2.5 civarına gerilemesi bekleniyor. Geri kalan çeyreklerde de tahminler 2-2.5 civarında. (Tabii ki piyasalardaki “düzeltme”nin devam etmesi durumunda bu tahminler de aşağı doğru revize edilecektir.)
Sonuç olarak ABD kısmen pandemi sürecinde alınan genişlemeci tedbirler nedeniyle, ama son dönemde ise büyük ölçüde enerji fiyatlarındaki artışın etkisiyle bir süre daha (kendi kıstaslarına göre) yüksek enflasyonla yaşayacak. Ancak bu durumun orta ve uzun vadede ABD ekonomisi için henüz ciddi bir daralma tehditi oluşturduğunu düşünmüyorum.