ABD seçimleri ve Türkiye’ye olası yansımaları

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Bu yazıyı yazdığım saatlerde ABD seçim sonuçları netleşmemişti. (Mamafih, siz bu yazıyı okurken hâlâ netleşmemiş olma ihtimali bile var!) Görünen, kıl payı da olsa seçimi Biden’ın alabileceği. (Michigan kilit eyalet durumunda.) Ancak tıpkı geçen seçimlerde olduğu gibi Trump’ın bütün anket ve sondaj şirketlerinin tahminlerinden daha yüksek oy aldığı da bir gerçek.

Sayesinde çok kötü bir pandemi süreci geçirmekte olan ABD’de buna rağmen Trump’ın oyların yarısını alıyor olmasının pek tabii ki sosyolojik bir okuması olmalı. Trump megalomani başta olmak üzere ciddi insani zaafiyetleri olan, uzun vadeli ve stratejik düşünme yetisi zayıfve bir politikacıdan bile beklenmeyecek kadar seri bir şekilde ve büyük adetlerde yalan söyleme kabiliyeti olan bir şahsiyet. Son yapılan ölçümler kendisinin son 5 yılda 25 binden fazla yalan söylediğini göstermekte.

Böyle bir politikacıya oy vermek için ona oy verenlerin de benzer tiynette insanlar olması gerektiği ortada. Seçim öncesi sondajlarda pek çok kimse “ben bu kifayetsiz yalancıya oy vereceğim” demeyeceği için sondaj sonuçları her 2 seçimde de ciddi şekilde yanılmış bulunuyor. Kısaca Trump destekçilerinin bir kısmı kendilerini gizliyorlar, gizlemek ihtiyacında hissediyorlar.

Trump’ın beklenenden fazla oy almasının seçmen gözündeki bir sebebi de ekonomi. Çıkış anketlerinde Trump’a oy verenlerin ona oy verme sebebi olarak ekonomiyi açık ara en ön sıraya koymaları ilginç. (Demokratlar ise en önemli madde olarak “ırk ilişkileri”ni görmekte.) Pandemi ile çökme noktasına gelen bir ekonomide oy verenlerin önemli bir kısmı ekonomi konusunda Trump’ın daha iyi performans göstereceğine inanmakta. Ancak bu düşüncenin aslında bir ilüzyon olduğunu da söylemek gerek. Tarihsel verilere baktığımızda ortalamada Demokrat Parti iktidarları süresinde ekonomi daha hızlı büyümüş. Kendilerini anti-devletçi olarak pazarlayan Cumhuriyetçi Partinin iktidar dönemlerinde ise bütçe açığı ve devletin borcu çok daha fazla artmış!

Türkiye’de ise seçimler bizim açımızdan sanki Trump gelirse çok pozitif, Biden gelirse ise çok negatif olacakmış gibi algılanıyor.

Bence bu çok sağlıklı bir düşünce tarzı değil. Öncelikle Trump her ne kadar zaman zaman kendi ajandası ile hareket etmiş olsa da, başkanın değişmesiyle ABD devletinin uzun vadeli küresel stratejisinde fazla bir değişiklik beklemek yanlış olur. Örneğin Biden’ın gelmesi ile üslup değişse bile ABD’nin Çin konusundaki ana stratejisi değişmeyecektir.

Ayrıca unutuluyor ki bugün ekonomimizin içinde bulunduğu zor durumun kısmi bir sebebi de sağı solu belli olmayan Trump’ın Rahip Brunson’ın serbest kalması konusunda Türkiye’ye ve devletin başına hakarete yakın sözler içeren son derece tehditkar twit’iydi. Sonrasında Brunson’ı serbest bırakmış olmamız o günlerde ekonomide derinleşen yaraları iyileştirmedi. Hatta (pandeminin yarattığı ekonomik maliyeti de kattığımızda) artık ABD’nin (olası) tehditlerine eskisinden de daha savunmasız durumdayız. (Düşünsenize Trump bugün “x” konusunda Brunson benzeri bir twit atsa halimiz ne olur?) Kısacası Trump iktidarı bizim için avantaj mı, dezavantaj mı, çok tartışılır. (ABD ve Dünya için ise her halukarda iyi olmadığı ortada.)

Biden’ın siyaset tarzının daha ölçülü ve dengeli, ancak esnekliğinin ise daha az olacağını düşünüyorum. Trump Brunson twitini atarken Türkiye’nin bölgesel öneminin ne kadar farkında değil idi ise, Biden diyelim Kuzey Suriye konusunda alacağı kararlarda Türkiye’nin jeopolitik önemine daha hassas olacaktır.

Ancak yerel piyasalar halen Biden’ın seçilmesini Türkiye açısından olumsuz değerlendiriyorlar. ABD’de devir tesliminin 2 ay gecikmeyle yapıldığını ve Biden’ın Türkiye bakış açısının netleşmesinin de zaman alacağını dikkate alırsak, bizim piyasalarda stresli dönemlerin bir süre daha devam edeceğini söyleyebiliriz. Trump’ın seçilmesi durumunda ise önce olumlu bir hava esebilir, ama sonrasında devam ede gelen sorunlarımızın ağırlığı gündemi belirlemeye devam edecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar